Yeniden Doğuş

Yeniden Doğuş

Yeniden Doğuş

Son gördüğüm şey duvarla bütünleşen yüzümdü. Arkasından duyduğum kemik sesi…

Şimdiye kadar mütemadiyen yediğim her dayak sonrasında kalkar elimi yüzümü yıkar, sonrada eşimin rakı sofrasını kurardım ama bu sefer başkaydı.

Hüsnü, benden ses çıkmayınca üstüme kuma olarak getirdiği kadına hazırlatmış sofrasını. Gözlerimi nihayet açtığımda zorlukla doğrulup ayağa kalktım. Elimi, kolumu kontrol ettim. Baktım yürüyebiliyorum düştüm yola.

Eski Hatice’yi gömmek için mezarlığa doğru yürüdüm. Kabristana girmeden dışarıdaki çeşmede abdestimi aldım. Soğuk su yüzüme değince bir rahatladım. Zonklayan burnum, acıyan gözüme aldırış etmedim. Yıllardır acı bana, ben acıya aşinaydık nasıl olsa.

Annemle babamın mezarının yanına geldiğimde ortadaki boşluğa sırt üstü yattım. Ellerimle toprağı eşeleyip yapabildiğim kadar üstüme toprak attım. Etraf sakin olduğundan kimse beni rahatsız etmedi. Zaten vefat eden birisi yoksa veya arife günü değilse çoğunlukla mezarlıkta kimse olmazdı o sebepten orada uyuya kaldım.

Yeniden kalktığımda sanki anne karnından yeni çıkmışım misali cenin pozisyonundan doğruldum ve üzerimdeki temsili toprağı silkeledim. Bundan sonra eski Hatice değildim.

Annemin hep koymak istediği ama kayınvalidesi yüzünden bebeğinin adını bile seçemediği Emine oldum. İnsan ismiyle yaşarmış ya bu isim başkalarına yarasada bana iyi gelmediğinden kendi kendime adımı değiştirdim.

Usuldendir diye bildiğim kadar kendim için kamet getirip bildiğim kadar ‘isim’ ezanı okudum. Baya kararlıydım yeniden doğmaya.

Mezarlıktan çıkınca özgüvenim yerine geldi. Sanki ben eski ben değildim. Muhtarlık binasına doğru yürüdüm. Bana yeni hayatımda yardım edecek birileri lazımdı o kişide muhtarımız Yılmaz Bey’den başkası olamazdı.

Kendisi bana hep destek verdiğinden akrabalarımı es geçip onun yanına gittim. Öteden beri muhtar, Hüsnü’den gizli bana kitaplar verirdi, beni bu bataklıktan kurtarmak için nasihat ederdi. Belki o sebeptendir kendimi ona yakın hissederdim.

Neden duracaktım ki burada? Çocuğum yoktu Rabbim bana bir türlü çocuk nasip etmemişti o nedenle alıp başımı gidecektim buralardan.

Muhtarın yanına vardığımda vaziyetime baktı, canı sıkıldığı belliydi. Halim hal değildi ama ben henüz kendime bakmış değildim. Vaziyetime baksam belki yeniden doğuşu kabul etmezdim o sebeple başım dik aldığım kararı uygulamak üzere muhtarın peşi sıra takip ettim.

Sağlık ocağında pansumanımı yaptıran muhtar “Kızım sana nasıl yardımcı olabilirim?” diye sordu.

“Yeniden doğmama yardımcı ol.” Dediğimde duyduklarını sindirmesi için bir müddet bekledim.

“Anlamadım kızım.” Diye yeniden sordu.

“Benim buralardan gitmem gerek. Kıyafet, iş, para kısacası bana bir gelecek lazım muhtar.” Dedim.

Biraz bekledi, “Kadın sığınma evine yönlendirebilirim.” Diye öneride bulundu. Kafamı istemiyorum diye sallayınca telefonunu eline aldı. Birkaç tane görüşme sonrasında beni merkeze giden bir otobüse bindirdi.

Hâlâ üzerimde dün geceki kıyafetlerim vardı. Muhtar beni otobüse bindirmeden evden çantamı ve birkaç parça eşyamı aldırtmıştı. O sebeple ilk fırsatta bu kıyafetlerden kurtulacaktım.

Beni kaçırmak, bana yeni bir hayat vermek her yiğidin harcı değildi. Hüsnü ile bu sorunu nasıl çözerdi bilmiyorum ama bizim muhtar kudretliydi. Kuru gürültüye pabuç bırakmazdı o nedenle onun yanına gitmiştim ya zaten!

Neyse ki yolculuğum sorunsuz bitti.

Beni karşılamaya gelen kadın, muhtarın akrabasıydı. Kendisi de altı yıl önce kocasından ayrılmış benim kadar olmasa da bir takım badireler atlatmıştı. Zorlu günlerini akrabalarının desteğiyle geçirmişti. Benimde ailem yaşıyor olsaydı böyle olur muydu bilmiyorum ama diğer akrabalarımdan bana hayır yoktu. O sebeple bazen elin yabancısı kendi akrabandan daha yakındı insana.

Emel Hanım’la günlerim geçerken bana markette kasiyer olarak iş ayarladı. Lise mezunu olduğumdan iş bulmam kolay olmuştu. Şimdilik kendime yetecek kadar kazanıyordum ama bir an önce para biriktirip ayrı bir eve çıkmayı planlıyordum. Elin üstünde yaşamak olmazdı sonuçta.

Zaman geçiyor ben ne zaman ev tutmaktan bahsetsem Emel Hanım gitmeme itiraz ediyordu. O da benim gibi yalnız olduğundan iki yaralı, aynı kaderi farklı şekilde yaşayanlar olarak birlikte oturmaya devam ettik.

Aradan geçen yıllarda yaralarımız kabuk bağladı. Zamanla o kabukları da söktük yerinden. Beş yıl mütemadiyen yediğim dayağın ardından bugün otuz altı yaşına ayak basabilmişsem önce muhtara sonra Emel Hanım’a borçluydum.

Kaybettiğim benliğimi yeniden inşa etmiştim. Unuttuğum konuşmayı, yitirdiğim özgüveni yeniden kazanmıştım.

İnsan yaşarken ruhunu hissetmiyorsa tıpkı benim gibi ölüp yeniden doğmalı, doğmalı ki kendimize ettiğimiz zulüm bitsin.

İnsan ne ederse kendine eder. O sebeple hiçbir şey için geç kalınmış değildir.

Unutmayalım ki biz kadınlar olarak her şeyi yapacak güçteyiz. Dünya kadınlar günümüz kutlu olsun.

08.03.2024

Dilek NAZLIOĞLU

Baş Editör: Elif ÜNAL YILDIZ 

Bir Önceki Yazımı Okudunuz mu?

KIRIK KALBİN BEDDUASI

Yorumlar (10)

  1. Menekşe
    • 23/03/2024

    Kadınların yaşadığı çileler artık bitsin

  2. Fatih
    • 22/03/2024

    İyi ki kadınlar var. Dünya kadınlar gününüz kutlu olsun

  3. Nadire
    • 22/03/2024

    Öyle insanlar var maalesef

  4. Yağmur
    • 10/03/2024

    Etkileyici bir yazı. İnsan yeniden doğmalı.

    • 10/03/2024

    Çok muhteşem ,akıcı,etkilleyici bir yazı.seni tebrik ederim..emeğine sağlık.daim olsun inşallah

  5. Bekir SEVİK
    • 9/03/2024

    Dilek hocam sizi gönülden kutluyorum. Çok etkileyici bir yazı, arkadaşın olduğum için çok şanslıyım. 🥰🥰🥰

  6. Mehmet
    • 8/03/2024

    Kalemine sağlık

  7. Mustafa Bozlağan
    • 8/03/2024

    Gerçekten güzel bir yazı bütün kadınların kadınlar günü kutlu olsun

  8. Her zaman ki gibi muhteşem bir yazı. Dünya kadınlar günümüz kutlu olsun.

    • 8/03/2024

    Çok etkilendim , kaleminize sağlık 🙏 ❤️

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Dilek NAZLIOĞLU

Dilek Nazlıoğlu ben. Yüksek okul mezunu (Turizm Seyahat İşletmeciliği) 1981 doğumluyum. Ailemle birlikte Manavgat’ta yaşıyorum. Çocukluğumdan bu yana şiir, hikâye ve roman yazıyorum. Manavgat’ta insan kaynakları müdürü olarak çalışmaktayım. Yazmak hep köşede hep kıyıda beni bekledi ve içimdeki yazma tutkusu bunlara rağmen asla bitmedi. Bazı insanlar bunalınca içer, gezer, dans eder, dışarıya çıkar hava alır. Ben hep yazmayı tercih ettim. Kimi zaman yaktım, kimi zaman yırtıp attım, kimi zaman kendim için öyle acımasız cümleler kurdum ki aylarca tekrar kötü yazarım diye elime kalem dahi alamadım. Geçen zamanda hamdım, piştim, olgunlaştım. 2021 yılında “Derin Kuyu” romanımı, 2022 yılında “Odunların Gücü Adına” hikâye kitabımı 2023 yılında Karnımdaki Viski Şişesi romanımı yayınladım.