YAŞASIN 1 MAYIS

YAŞASIN 1 MAYIS

YAŞASIN 1 MAYIS

1 Mayıs tüm dünyada işçi sınıfının egemen sınıfa karşı var olduklarını göstermek için coşkuyla kutlanır.

İsterseniz bu önemli günün tarihine bir göz atalım. 1 Mayıs tarihsel önemini 1886’da Amerika’da yarım milyon işçinin kitlesel grevinden alır.

O gün Haymarket meydanında toplanan işçilere polisin saldırması sonucunda başlayan olaylarda sekiz işçi katledilir. Üç yıl sonra ikinci Enternasyonal 1 Mayısı tüm işçilerin mücadele günü olarak kabul eder.

1 Mayıs bir mücadele günü olmasına rağmen hem ülkemizde hem de dünyanın bazı ülkelerinde sık sık yasaklanmıştır.

Bu mücadele gününden korkan patron egemen sınıf devletlere yaptıkları baskılar sonucu bu günü sabote etmek için yoğun çaba sarf etmektedir.

Tıpkı 1917 Ekim devriminde olduğu gibi devrim işçi sınıfından çıkacağı korkusu egemenlerin kâbusu olmuştur.

Osmanlı’da ilk olarak 1909 yılında Üsküp ve Selanikli Müslüman ve Gayrimüslimlerin kitlesel olarak kutladığı 1 Mayıs 1913 yılında Osmanlı devleti tarafından yasaklanmıştır.

Bu yasaklara rağmen İngiliz işgali altındaki İstanbul’da kitlesel biçimde 1 Mayıs kutlamaları devam eder. Cumhuriyetin ilanından sonra kalkan yasak yükselişe geçen emekçilerin egemenleri korkutmasıyla beraber 1924’ten itibaren tekrar başlar.

İşçi hareketinin yetmişlerde tekrar yükselişe geçmesiyle beraber DİSK’in örgütlediği 1977 1 Mayısında 500.000 emekçi taksim meydanında buluşur.

Tarihe kanlı 1 Mayıs olarak geçen bu günde 34 kişi devlet destekli faşist çetelerin açtığı yaylım ateşi sonucunda can verir. İşçi sınıfı seksenler ve doksanlarda verdiği mücadele sonucu taksim meydanına yeniden kavuşsa da 2010 yılında hükümet taksimi yeniden yasakladı.

İşçi sınıfı 1977’de taksim meydanında şehit düşen yoldaşlarını anmak için taksim meydanında ısrarlarını sürdürmektedir. Yıllarca taleplerini haykırmak için alanları dolduran emekçilere yapılan zulüm bu hareketi kesmek yerine daha çok kuvvetli hale getirmiştir.

Fakat kapitalizmin değişik yöntemleri vardır. İşçi haklarını koruyup onları örgütlemekle sorumlu olan sendikalar patronlar tarafından satın alınmış ve Türkiye siyasi sözlüğüne sarı sendika terimini yerleştirmiştir.

Sarı sendikaları bizzat patronlar işçilerine şart koşar olmuşlardır. Benim gibi işçi geleneğinden gelen herkes bilir ki bu sendikalar sadece emekçinin üç kuruş olan maaşından aidat adı altında haraç kesmekten başka bir işe yaramamaktadır.

İşçi mücadelesini patronların gözetiminde kırmak ve onları oyalamak göreviyle işçilerin kayıt edildiği bu sendikalar emekçileri sırtından hançerleyen hainlerden başka bir şey değildirler.

İşçi ve emekçilerin sırtından servetlerine servet katan patronların gücü hafife alınmayacak kadar büyüktür. Hükumetleri kontrol edebilir, medyayı oyuncakları gibi kullanabilirler.

Güçleri büyüktür ama milyonlarca işçi ve emekçinin gücü karşısında onlar birer hiçtir. Bu milyonlar örgütlenip birleşirlerse bu açgözlü, doymak bilmeyen kapitalist kuklaları boğabilirler.

İşte tüm korku bunun içindir. Bir gün de olsa işçilerin birleşmesi egemenleri derinden korkutmaktadır. Bir işçi ayaklanması bir hükumeti devirebilir.

Zincirlerinden başka kaybedecek hiçbir şeyi olmayan emekçi sınıfın gücü hafife alınamaz. Günümüzde medyayı çok iyi kullanan sistem işçi sınıfının ilgi alanlarını değiştirmeye yönelik yaptıkları çalışmalarda kısmen başarı göstermiştir.

1980 darbesi aslında tam olarak işçi sınıfının mücadelesinden korkulduğu için tezgâhlanmış bir darbedir. İşte bu darbede yapılan insanlık dışı uygulamalar işçi sınıfının mücadelesine ciddi anlamda darbe vurmuştur.

Günümüzde medya bu darbeden beslenen bir zihin yıkama aracı olarak kullanılır. Geçmişte grev başlatan uygulamalar günümüzde normal karşılanmaktadır. Çünkü işçi sınıfı artık başka alanlara ilgi göstermektedir.

İş ve emek mücadelesi yerine sistem onları bahis, dizi filmler, futbol, kısa yoldan zengin olma hayallerine görsel ve sosyal medya aracılığı ile yönlendirmiştir.

Bu bir gün işçilerin haklarını aramayacağı anlamına gelmez. Tarih bunun gibi onlarca örnekle doludur.

Bir an gelir ve bir kırılma yaşanır işte o zaman emekçilerin öfkesi dünyayı sarar. Devrim kuru otları yakarak ilerleyen bir yangın gibi yayılır.

Yaşasın işçi sınıfının mücadelesi!

Yaşasın 1 Mayıs!

Zafer DEĞİRMENCİ

Genel Yayın Yönetmeni: Elif ÜNAL YILDIZ

Yazarın Diğer Yazılarını Okudunuz mu?

DEMOKRASİ JANDARMALARI

 

Yorumlar (0)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Zafer DEĞİRMENCİ

30.08.1979 yılında Erzurum’da doğdu. Babasının memur olması nedeniyle 1983 de Kayseri’ye göç ettiler. İlk, orta ve lise öğrenimini Kayseri’de tamamladı. İş hayatına atılıp sonrasında askerlik görevini tamamladıktan sonra yine değişik işlerde çalıştı. En son 2013 de bir iş için gittiği Diyarbakır da eşi Yeliz Değirmenci ile tanıştı. ve evlenip Diyarbakır’a yerleşti. Roman yazma isteği çocukluğunda babasının eski bir daktiloda yazmaya çalıştığı fakat bir türlü bitiremediği roman denemelerinden gelmekte olup, eşininde desteğiyle ortaya çıktı. Yayımlanan Ağaç dalından kuşlar, Simon, Ölüm var! Hasan ve Çoban isminde dört romanı var. Ayrıca araştırmacı tarih yazarı olan Zafer Değirmenci çeşitli platformlarda yazdığı makalelerlede tanınmaktadır.