ÖJENİK

ÖJENİK

Antik Yunanca’da “iyi doğan” kelimesinden türemiş olup sağlıksız ceninlerin ayrılması ve sağlıklı ceninlerin daha sağlıklı olmasını sağlayan ve bilimsel bir temeli olamayan fikir akımıdır. 

İnsan ırkının genetik açıdan kontrol altında tutularak ve ayıklanarak bir insan ırkının ıslah edilmesi anlamına gelir. Bu fikri ilk olarak Platon ortaya atmış olup, Sir Francis Galton tarafından formüle edilip geliştirilmiştir. Tarihsel olarak Öjenistler aşağı saydıkları ırkları daha anne karnındayken eleyip üstün olduklarına kanaat getirilen ırkları geliştirip üremelerini teşvik etmeyi amaçlamışlardır.

Anne karnındaki ceninlerin  doğup doğmayacaklarına karar vermeleri için de ceninin anne babası ölçü olarak alınır. Örneğin, siyahi bir ırk aşağı katmanda bir ırktır ve bunların üremesi engellenmelidir. İnanması çok zor olsa da bu fikir teoride kalmamış, şu an çağdaş ve demokratik yaşamın savunucusu olduklarını savunan ABD’de bire bir uygulanmıştır. Indiana eyaletinde 1907 den 1960’lı yıllara kadar bir yasa olarak korunan bu fikir akımı yüz binlerce insanın hayatını kaybetmesine veya soylarını sürdürememesiyle sonuçlanmıştır.
Öjenik merkezleri normal hastane adı altında kurulan ve birçok eyalette faaliyet gösteren sözde sağlık merkezleriydi. Bu merkezlerde basit bir soğuk algınlığında bile hastanın kısırlaştırılması sağlanıyor, hatta bilinçli olarak yapılan yanlış tedavi sonucu ölümüne neden olunuyordu. Hasta bademcik şikayetiyle girdiği, bu sözde hastanelerden kısırlaştırılmış olarak çıkıyor ve işin kötü yanı ise bundan haberi bile olmuyordu. Hedeflerinde siyahiler, Meksikalılar, engelliler, akıl sağlığı bozuk insanlar ve eşcinseller vardı. Onlara göre bu insanlar üstün ırkları lekelemekteydi. Yok edilip daha sağlıklı üstün bir ırk yaratılmalıydı.
Bu fikir, akımı sonrasında birçok zorbaya ilham kaynağı oldu. Tarih boyunca her ırktan bir zorba çıkıp bu fikri savundu. Faşizm; Antik Roma’da soyluların taşıdığı asanın ucundaki bir figürken Benito Mussolini bu terimi ırkçılığı içinde barındıran bir yönetim şekline dönüştürdü. Bu konuda çıtayı yükselten hiç tartışmasız bir zorba var ise od a Adolf Hitler olmuştur.
Genç Adolf işsiz bir manzara ressamıyken bile ne olduğunu bilmediği ama doğru bulduğu öjenik fikrini ileride bir soykırım aracı olarak kullanacak ve bunu meşrulaştıracaktı.

Yıl 1938 Führer iktidarı ele geçireli çok zaman geçmemişti. Almanya’da farklı ırk olarak tabir ettikleri herkese zulümle dört bir yandan saldırıyordu. Bunun sistematik bir olaya dönüşmesi için bir yasa olması gerekliydi. Nazi partisinin ileri gelen beyin takımı uzun tartışmalardan sonra Nürnberg ırk yasasını çakardılar. Buna göre üstün Alman ırkından olmanız için en az üç büyük ebeveyninizin Alman olması gerekiyordu. Bu tanıma uymayan ırklar yok edilmeliydi. Onlara üçüncü büyük Reich de yer yoktu.
Bu o kadar da kolay bir iş değildi. Sayıları çok fazla olan bu kirli ırklar daha sistemli bir şekilde yok edilmeliydi. Bunun için çalışma merkezleri adı altında yok etme merkezleri kuruldu. İkinci dünya savaşı ortalarında bu merkezler neredeyse Avrupa’nın her yerine kurulup sistemli soykırımlar devam etti. Hitlerin öjenik fikrini ilham aldığı devletin ABD olması da çok ironiktir. Öjenik fikir akımı zorbalara başka ırkları yok edilmesinin hiçbir sakıncası olmadığını öğretti.
Günümüzde İsveç demokrasinin ve çikolatanın merkezi olarak bilinir. 17.yy da Afrika’nın irili ufaklı ülkelerini sömürge haline getirmiştir. Sömürdüğü yegâne kaynak kakao çekirdeğidir. Kakao çekirdeği hiçte insani olmayan yollarla toplanmaktadır. Günün sonunda istenilen miktarda çekirdek toplayamayan kölenin küçük çocuğu bulunur ve eli kesilerek babasına veya annesine hediye edilirdi. Bunu yaptıran duygunun temelinde öjenik yatmaktadır. Öjeniğe göre siyahi ırk insan sayılmamaktadır. Çünkü onlar beyaz ırka hizmet için Tanrı’nın yarattığı varlılardır. Köle olarak alınıp satılır, kadınlarına tecavüz edilir, çocuklarının uzuvları kesilebilir ve canınızın istediği zaman öldürülebilirler.
Öjenik yaklaşıma göre, nasıl sağlıklı hayvanlar çiftleştirilerek iyi cinsler elde edilebiliyorsa, bir insan ırkı da ıslah edilebilirdi. Devlet kimlerin üreyip, kimlerin üremeyeceğine karar vererek, en uygun genetik kombinasyonların oluşturulmasını ve üstün ırkın yaratılmasını amaçlamaktaydı. Tarih boyunca faşizmin temel kuramı öjenik olmuştu. Atlantis isimli kayıp bir şehirde yaşayan renkli gözlü, atletik yapılı, güçlü bir ırk yaratma fikri özellikle Hitlerin rüyasıydı. Bu rüya için yok etme merkezlerinde akıl dışı deneyler yapılıyor, çocukların göz rengi değiştirilmeye çalışılıyordu. Bu deneylerin sonu her zaman ölümle sonuçlanıyordu.
Charles Darwin öjeniğin doğal olarak gerçekleşmesi gerektiğini savunsa da akrabası olan Sir Farncis Galton bunun insan eliyle de yapılabileceğini savunmuştur. Galton bu teorisini yayınlamak için bu teoriye şiddetle karşı çıkan Darwin’in ölmesini beklemiştir. Öjenik günümüzde bilim dünyasının en insanlık dışı teorilerinden sayılmaktadır. Bu konuda en çarpıcı açıklama da Nazilerden gelmiştir. “ Sağlıklı insanlar savaşta cephelerde ölürken toplum neden sakat ve engelli insanların yükünü çeksin?” Bu açıklama sanırım öjeniğin ne kadar insanlık dışı bir uygulama olduğunu gösteren en belirgin örnektir.

Editör:Nigar KAYA

Yorumlar (9)

  1. Mehmet Uyur
    • 17/02/2024

    👏👏👏👏

  2. Yıldız TEK GAMLI
    • 16/02/2024

    Öjenik kuram çok vahşice bir yöntem hocam şu an demokrasi ve modernlik adı altında çok farklı çalıştığını düşünüyorum. Özellikle gençlerin tek tip olma gayreti bu işin farklı bir versiyonu gibi geliyor

  3. Keziban Durmuş
    • 14/02/2024

    Geçmisten bugune insan nesli yok edilmekte hatta doğa hayvanlar yaratilis amaclari unutulmus ve halen yok olma devam ediliyor Cok guzel bir yazi kaleminize saglik Zafer hocam

  4. Keziban Durmuş
    • 14/02/2024

    Geçmisten bugune insan nesli yok edilmekte hatta doğa hayvanlar yaratilis amaclari unutulmus ve halen yok olma devam ediliyor Cok guzel bir yazi kaleminize saglik Zafer hocam

  5. Nuray Acar
    • 14/02/2024

    Zafer Değirmenci yine harika bir konuyu açıklamışsın bizlere emeğine sağlık 👏

  6. Gül Genç
    • 14/02/2024

    Ne kadar korkunç bir dönemmiş değil mi? Kabul edilebilir birşey değil.. ayrıca her devrin, dönemin bir aykırılığı var sanki.. savaşlar, hastalıklar, kıtlıklar, katliamlar vs.. hep insan..

  7. Zeynep
    • 14/02/2024

    Kalemine yüreğine sağlık çok ilginç bir konuya değişmişsin günümüzde de uygulanmıyor sanki

    • 14/02/2024

    Gerçekten konusu güzeldi zafer beyin emeğine sağlık

  8. Yazıyı okurken Tüylerim diken diken oldu Geçmişte yaşanan yaşatılan bu ağır şeyler günümüzde bu yöntemlerle olmasa da yine uygulanmakta maalesef. Kalemimize saglık

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Zafer DEĞİRMENCİ

30.08.1979 yılında Erzurum’da doğdu. Babasının memur olması nedeniyle 1983 de Kayseri’ye göç ettiler. İlk, orta ve lise öğrenimini Kayseri’de tamamladı. İş hayatına atılıp sonrasında askerlik görevini tamamladıktan sonra yine değişik işlerde çalıştı. En son 2013 de bir iş için gittiği Diyarbakır da eşi Yeliz Değirmenci ile tanıştı. ve evlenip Diyarbakır’a yerleşti. Roman yazma isteği çocukluğunda babasının eski bir daktiloda yazmaya çalıştığı fakat bir türlü bitiremediği roman denemelerinden gelmekte olup, eşininde desteğiyle ortaya çıktı. Yayımlanan Ağaç dalından kuşlar, Simon, Ölüm var! Hasan ve Çoban isminde dört romanı var. Ayrıca araştırmacı tarih yazarı olan Zafer Değirmenci çeşitli platformlarda yazdığı makalelerlede tanınmaktadır.