YÜKSEK ŞAHSİYETLER

YÜKSEK ŞAHSİYETLER

Adamın biri yasal olmayan yoldan para kazanarak kendisine bir inek almış. Fakat daha sonra vicdan azabı duyarak, hiç olmazsa iyi bir şey yapmak için bu ineği Hacı Bektaş Veli’nin dergâhına kurban olarak bağışlamak istemiş. O zamanlar dergâhlar aynı zamanda aşevi olarak da hizmet veriyormuş.

Durumu Hacı Bektaş Veli’ye anlatmış fakat Hacı Bektaş Veli, ineğin helal yoldan alınmamış olmasından dolayı bu bağışı geri çevirmiş. Adam üzgün bir şekilde Mevlevi dergâhına gitmiş ve durumu bu defa Mevlana’ya anlatmış. Mevlana bu kurban bağışını kabul etmiş.

Adam sevinmiş olmakla birlikte biraz da şaşırmış. Gelmeden önce Hacı Bektaş Veli’ye gittiğini, ancak Hacı Bektaş Veli’nin bağışı kabul etmediğini anlatarak olayın hikmetini anlamaya çalışmış. Bu diyalog üzerine Mevlana şöyle bir açıklama yapmış: “Biz bir karga isek Hacı Bektaş Veli bir şahindir. O, öyle her leşe konmaz. Bu hediyeni biz kabul ederiz ama O kabul etmeyebilir.”

Adam bu cevap üzerine Hacı Bektaş Veli’nin dergâhına tekrar gitmiş ve Hacı Bektaş Veli’ye Mevlana’nın hediyeyi kabul ettiğini söylemiş. Hacı Bektaş Veli de şöyle demiş: “Bizim gönlümüz bir su birikintisi ise Mevlana’nın gönlü okyanus gibidir. Bizim gönlümüz bir damlayla kirlenebilir ama Mevlana’nın engin gönlü kirlenmez. Bu nedenle O, senin hediyeni kabul etmiştir.”

Saygının, sevginin tükendiği, itibar suikastlarının yapıldığı günümüz insan ilişkileri ile kıyaslandığında, yaşadıkları çağ itibarıyla modern insanın ne denli yobaz olduğunu acı bir iç çekişle düşündüm. Hacı Bektaş Velilerin, Mevlanaların, Yunus Emrelerin ve adını zikredemediğim yüksek şahsiyetlerin yaşadığı bu topraklar, insan ilişkilerinde hangi ara bu kadar felce uğradı, neden uğradı doğrusu anlamakta güçlük çekiyorum. Bırakın insanların birbirlerini yüceltmelerini, iyilerin, başarılıların karalandığı, önlerinin kesildiği garip günlerden geçiyoruz.

Toplumsal hayatın her kademesinde akıl almaz bir çürümenin, yozlaşmanın yaygınlaşması; kültürün, değerlerin, dürüstlüğün, vefanın esamesinin okunmadığı şu günlerde, böyle yüksek şahsiyetli insanların hayatlarının bilinmesi bir nebze de olsa kararmış zihinleri, kirlenmiş vicdanları aydınlatır mı acaba?

“Söz uçar yazı kalır” sözünün rehberliğinde, insanlığın ortak iyiliğine katkı sağlaması temennisiyle kaleme alınmıştır.

Remziye Gül Yurt

Genel Yayın Yönetmeni: Elif Ünal Yıldız

Bu yazının bütünü yazarına aittir.

Bir önceki yazımı okudunuz mu?

Çocukluğumun İzini Arıyorum

İnstagram

Yorumlar (1)

  1. Yıldız Tek Gamlı
    • 16/11/2024

    Güzel bir hatırlatma olmuş hocam ❤️ kaleminize yüreğinize sağlık 🥰

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Remziye Gül YURT

Annemin deyimiyle yazın tam ortasında, sımsıcak bir ayda bu güzel hayata şehr-i Diyar-ı Bekir’de açtım zeytin karası gözlerimi. Yoğun araştırmalardan sonra ancak kırklı yaşlarımda doğum günümün 17 Temmuz olduğunu öğrenebildim. Bu yüzden burcum aslan mı yengeç mi bilemezdim. Bir yengecin duygusal ruhuna, ailesine, insanlara sevgi ve merhamet ile bağlı anaç kollara sahipken; asla pes etmek nedir bilmeyen aslan pençelerim de vardı. Zorluklar karşısında kükrerken yelelerim savrulurdu rüzgârda. Hayata, zorluklara karşı şikâyet edenlere anlam veremezdim. Bana göre şikâyet varsa çözümde olmalıydı. Sonra sloganım oldu bu felsefem. Şikâyet etmeyi bırak yol ol, ışık ol, rehber ol, kahraman ol! unutma sen öylesine bir rastlantı sonucu burada değilsin, senin bir hayat amacın var, varlığını onurlandır ey güzel insan dedim şikâyet eden herkese. Dilerim bu satırlar insanların bir nebze de olsa dokunur ruhuna. Unutma güzel insan sen bir rastlantı sonucu burada değilsin. Sevgiyle…