TELGRAF
- Yazar: Rahim TAŞ
- 13 Mayıs 2024
- 59 kez okundu
TELGRAF
Yetim bir gecenin sabahında, üşümüş sesini ısıtmak istiyordu. Sevgi arsızı şımarıklıkla sordu kadın;
– Ben senin neyinim?
Adamın bakışları bir gemi gibi yanaşmıştı kadının liman misali gözlerine.
-Sen benim canımsın! Cana can katanımsın!
-Başka?
-Beni amortilerden kurtaran en büyük ikramiyemsin!
-Hım… Başka?
-Kahvemsin!
-Nasıl yani?
-Yüzün güzel, yüreğin güzel ve beni seviyorsun.
-Yani?
-Üçü bir arada!
-Hım… Başka?
-Sen benim penaltımsın.
-Neeeeee, o da ne demek şimdi?
-Diyelim ki, bir futbol maçındasın. Tuttuğun takıma gol gerek. Hakem maçın son dakikasında tuttuğun takım lehine penaltı çalıyor. Oyuncu topu penaltı noktasına dikiyor ve geriye açılıyor vurmak için, sen tribündesin, ne hissedersin?
-Heyecandan ölür ölür dirilirim.
-Evet, yani nefesini tutarsın. Vuruşun gol olup olmaması artık önemini yitirir. Çünkü gol olursa sevinçten, gol olmazsa hüzünden bırakırsın tuttuğun nefesi. İşte sen alıp verdiğim nefes değil, penaltı anında tuttuğum o nefessin.
-Hımmm…. Başka?
-Peki, Telgrafı bilir misin?
-Evet de, ne alaka şimdi?
-Diyelim ki çok sevdiğin bir arkadaşın uzak bir şehirde evleniyor ve seni düğününe davet ediyor. Ama sen gidemiyorsun. Ne yaparsın?
-Telgraf çekerim.
-Yaz o zaman bir telgraf
-‘Sevgili arkadaşım, bazı zorunlu nedenlerden dolayı bu mutlu gününde yanında olamadığım için üzgünüm. Sana hayatının bu yeni döneminde mutluluklar dilerim.’
-Yirmi kelime etti. Varsayalım telgrafın kelimesi bir lira ve senin on liran var. Ne yaparsın?
– Telgrafı on kelimeye indiririm. ‘Sevgili arkadaşım, sana hayatının bu yeni döneminde mutluluklar dilerim’
-Dokuz kelimeye düştü. Bu dokuz kelime de duygu ve dileklerini iletiyor değil mi? Demek ki, değeri bir lira etmeyen kelimeleri attın. Varsayalım cebindeki on liradan eve dönüş için dört lira yol parası ve bir lira ekmek parası ayırman gerek.
-Olmaz. Yürürüm, aç yatarım ama telgraftan bir kelime atmam. O kadar cimri miyim ben?
-Cimri değilsin biliyorum. Hele sen indir telgrafı beş liraya.
-Peki. ‘hayatının bu döneminde mutluluklar diliyorum.’. oldu mu? Değeri bir lira etmeyen kelimeleri atabildim mi?
-Oldu tabi. Daha da atılabilir. İlk üç kelimeyi de atsan? ‘mutluluklar dilerim’. Duygularını dileğini anlatmıyor mu? Peki, bu telgrafı tek kelimeye indirebilir misin?
-Böyle giderse ortada telgraf falan kalmayacak ya, neyse ben yine de indireyim. Mutluluklar dilerim… Bu cümleden de ‘dilerim’ kelimesi atılır. Mutluluğa dokunamayız.
-Evet. Bu telgrafı telgraf yapan işte o dokunamadığın, atmaya kıyamadığın, atamadığın o kelimedir. MUTLULUK. En değerli olan yani. Ben telgraf, sen ise beni telgraf yapan o kelimesin, Mutluluğumsun.
Sustular. Bakışları yeniden yelken açtı gerçeklik denizinden, hayallerin sonsuzluğuna, sustular. Kadının sesi ısınmıştı. Bu kez adamın sesi titremeye başladı. Usulca fısıldadı kulağına kadının: “Benim sen kadar bir başka senim yok ki!”
Rahim TAŞ – Yan Masalın İkramı kitabımdan
Genel Yayın Yönetmeni: Elif ÜNAL YILDIZ
Bir Önceki Yazımı Okudunuz mu?
Çok ilginç bir tespit ve başarılı bir sunum. Yüreğinize sağlık.