TARİHİ DİZİ VE FİLMLER REFERANS OLARAK ALINIR MI?

TARİHİ DİZİ VE FİLMLER REFERANS OLARAK ALINIR MI?

   Bu soruya aklı başında bir insanın vereceği cevap, tabii ki hayır olacaktır. Çünkü mevcut zamanda büyük hayranlıkla izlediğimiz birçok film ve dizi senaristlerinin, özellikle yönetmenlerin izleyici kitlesine sunduğu, kendilerine şöhret ve gelir getirecek bir dünyadan ibarettir. Film ve diziler toplum üzerinde bir algı aracı olarak da kullanılabilir. Medyanın toplum üzerindeki etkisinin büyüklüğünü yakın tarihte ilk keşif eden iki önemli isim vardır. İlki ikinci dünya savaşında Hitlerin propaganda bakanı Joseph Goebbels diğeri ise kuzey köredeki KİM hanedanlığının ikinci kuşak diktatörü Kim jong-il’dir. Bu insanlar medyanın ne kadar güçlü bir algı makinası olduğunu keşif edip bunu sonuna kadar kullanmışlardır. Kuzey Kore toplum kontrolünü bu sayede günümüze kadar taşımayı başaran tek otoriter. Diktatörlük rejimi olarak sistemini sürdürebilmiştir.

Diğer yandan Goebbels “Her eve bir radyo” seferberliği başlatarak Almanya’da her eve girmeyi başarıp Nazi ideolojisini insanlara eşitlikçi bir ideolojiymiş gibi pazarlamıştır. Bu pazarlama tekniği o kadar başarılı olmuştur ki Hitler bu teknik sayesinde her Alman’ın yüreğinde bir Tanrı gibi yer edinmiştir. Medyanın gücünü bu iki örnekle anladığımıza göre gelelim bu medya organlarının içerisinde önemli yer tutan film ve dizilere.

Hollywood sineması ABD için algı yaratma konusunda en etkili silahlardan biri olarak kullanılmıştır. Kızılderililer, siyahiler, Uzak Doğu halkaları vs gibi birçok toplumu saldırgan, vahşi, medeniyetten uzak insanlar gibi gösterdiler. Birçok film, birçok belgeselle yapmış oldukları katliamları meşrulaştırmak onlar için sinemadan geçmekteydi. Öyle etkili olmuştu ki bir siyahi profili çizildi. Bin dokuz yüz ellilerde Siyahiler kadınlarınıza tecavüz edebilir, çocuklarınızı öldürebilir, evinizi soyabilirdi. O dönem yapılan filmlerde siyahiler bu şekilde resmedilmişti. Diğer bir örnek, Antik Mısır’da piramitte çalışan köleler bize hep zulüm gören, kırbaçlanan, sudan sebeplerle öldürülen, aç bırakılan insanlar olarak gösterilmiştir. Oysa gerçek bu değildir. Yapılan arkeolojik kazılarda bulunan tabletlerde piramitlerde çalışan işçilerin sağlık, barınma, yiyecek gibi ihtiyaçlarının tamamının karşılandığı ve hatta çocuklarının eğitiminin saray tarafından verildiği ortaya çıkmıştır. Bu işçiler o dönem para olmadığı için emeklerinin karşılığını kendileri ve aileleri için gıda ve bira olarak alıyorlar ayrıca,  günde bir buçuk galon bira veriliyordu. Hiyerogliflerde bu ödemeler resmedilmiştir. Tabletlerde kral Akhenaton’un şikâyetçi olan bir işçi için, cezalandırılan Mısır subayının nasıl cezalandırıldığını anlatmıştır.

    Tüm bu deliller ortaydayken hâlâ Hollywood sineması tarihi gerçekleri çarptırmakta ısrar etmektedir. ABD’nin yaşadığı en büyük yenilgilerden biri olan Vietnam gerçeğini kahraman Amerikan askerleriyle kazanılmış bir savaşmış gibi anlatması ve orada verilen ağır kayıpları sinema yoluyla ört bas etmeye çalışması bu gerçeği değiştirmemektedir. Medyada algı, sadece ABD’ye özgü bir gerçeklik değildir aslında. Yaşadığımız coğrafyada sıkça görülen ve ekranlarımızda tarihi dizi olarak yayınlanan birçok yapımda eğer araştırılırsa ne kadar anlamsız yalanlar olduğu gün gibi ortaya çıkacaktır. En basit bir örnek ile bunu rahatlıkla anlatabiliriz.

İstanbul’un fethini anlatan bir sinema filminde Fatih’in o devasa şahi toplarını döken Macar Urban ustanın bir kızı vardır. Ulubatlı Hasan Urban ustayı o zamanki ismi Konstantin olan İstanbul’dan kurtarıp Edirne’ye Fatihin huzuruna getirmek için oraya gider ve bu kurtarma esnasında kızına âşık olur. Filmin sonuna kadar bu aşk işlenir ve Ulubatlı Hasan’ın öleceği güne kadar beraber olurlar. Gerçek şudur ki Urban ustanın kızı değil, iki oğlu vardır. Bir tanesi topların denenmesi esnasında topun parçalanmasıyla hayatını kaybeder. Bu belki de çok küçük ve önemsiz bir detay olarak görülebilir fakat ortada yazılı bir gerçek varken film yönetmenleri filme bir aşk koyabilmek için tarihi değiştirecek cüreti kendilerinde bulabilmektedirler.

    Aslında görülmektedir ki bu kişilerin derdi tarih anlatmak değil tamamen maddiyattır. Hâlbuki bizim gibi tarihini dizilerden öğrenen toplumlarda bu çok tehlikeli bir oyundur. Biz ki Şehzade Mustafa’nın babası Kanuni Sultan Süleyman tarafından boğdurulduğunu bir diziden öğrenip ertesi gün şehzade Mustafa’ya mevlit okutmuş bir toplumuz. Biz ki bir dizi karakteri öldüğünde gıyabında cenaze namazı kıldırmış bir toplumuz, biz ki duyduklarımızı hiç araştırmadan üstüne ekleme yaparak etrafımızdakilere yayan bir toplumuz. Tüm bu özelliklerimize bakarak dizilerde verilecek yanlış bir bilgiyi hiç sorgulamadan kabul eder ve gerçekmiş gibi aktarabiliriz.

Biz yine de  umutsuzluğa kapılmayalım.Hala tarihi gerçekleri bize aktarabilen akademisyenler, tarih alanında araştırma yapan ve bu araştırmalarını bizlere aktaran insanlar mevcut. Bu insanların çalışmalarını dikkatlice inceler ve araştırırsak bize uygulanan bu tarih erozyonundan kurtulmak mümkün.

     Toplumumuzdaki bu meraksızlık, bilginin yanlış da olsa hazırına konma çabası elbette okumak ve araştırmakla kırılabilir. Merak insanı diğer canlı türlerinden ayıran en büyük özelliktir. Merak etmeyen birey üretemez. Bir filmde duyduğunuz bir bilgiyi hemen yanı başımızdan ayırmadığımız aygıtlardan araştırıp doğru mu yoksa yanlış mı anlamak mümkündür. Artık bilmemek diye bir şeyin olmadığı çağımızda en kolay ulaşabileceğimiz şey bilgidir. Kısacası dizi ve filmler asla bir referans olarak alınamaz. Tarih hassas bir terazidir. Tarihe hâkim olunmazsa geleceğinizi kaybetmeniz an meselesidir. Onun içindir ki; geçmişteki birçok diktatör fethettikleri ülkelerin ilk önce tarihini yok eder çünkü tarihi kontrol altına aldıkları zaman geleceğe istedikleri gibi yön verebilirler. Araştırma yaparken tek bir kaynaktan değil, birçok kaynaktan araştırma yapmak en doğrusudur. Film ve dizileri sadece film ve dizi olarak izleyip hayatımıza yön vermesine izin vermemek bilinçli bir bireyin yapması gereken en doğal tepkidir. Bilinçli bir birey için dizi ve film öyle kalır, ondan bilgi edinilmez veya onu referans olarak alamazsınız. Unutmayın ki o dizi ve filmler senaristlerin hayal gücüyle ortaya çıkmış şeylerdir.

 

 

Editör:Rabiya Sevil Yörükoğlu

 

 

Etiketler:

#sinema #tarih

Yorumlar (8)

  1. Mustafa cankurt
    • 24/03/2024

    Mühim bir konuya deginmişsiniz. Kaleminize ve emeğinize sağlık hocam.

  2. Erdal UZUN
    • 31/01/2024

    Yerinde tespitler, her zaman önemlidir. Bir şeye değinmeden geçemeyeceğim. Okurluk oranının %10'lara ancak geldiği bir toplumda doğru yada yanlış olduğuna bakmadan en kolay bilgi edinme yolunun dizi yada filmler olması çok doğaldır. Her konuda olduğu gibi bilgi edinme konusunda da tembeliz. Emeğinize sağlık...

  3. "Bilginin yanlışda olsa, hazırına konma" Nokta atış. Emeğinize kaleminize yüreğinize sağlık 👏👏👏

  4. Hasan SUNGURALP
    • 16/01/2024

    Beğenerek okudum. Üzücü olsa da çok yerinde, haklı ve güzel tespitler. Medya okur yazarlığı konusunda daha gayretli olur, küçük yaştan itibaren farkındalığı yükseltirsek en azından sonraki nesillerde bu şikayet ettiğimiz konularda pozitif ilerleme kaydedebiliriz diye düşünüyorum. Selamlar.

  5. Bozkurt
    • 16/01/2024

    Ve başarıyorlar başardılar 😢

  6. Yıldız Tek Gamlı
    • 16/01/2024

    Çok güzel bir konuyu ele almışsınız ve tespitlerimiz çok doğru Kaleminize sağlık

  7. Mehmet
    • 16/01/2024

    Kalemine yüreğine sağlık

  8. Zeynep
    • 16/01/2024

    Kalemine sağlık çok güzel bir yazı olmuş

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Zafer DEĞİRMENCİ

30.08.1979 yılında Erzurum’da doğdu. Babasının memur olması nedeniyle 1983 de Kayseri’ye göç ettiler. İlk, orta ve lise öğrenimini Kayseri’de tamamladı. İş hayatına atılıp sonrasında askerlik görevini tamamladıktan sonra yine değişik işlerde çalıştı. En son 2013 de bir iş için gittiği Diyarbakır da eşi Yeliz Değirmenci ile tanıştı. ve evlenip Diyarbakır’a yerleşti. Roman yazma isteği çocukluğunda babasının eski bir daktiloda yazmaya çalıştığı fakat bir türlü bitiremediği roman denemelerinden gelmekte olup, eşininde desteğiyle ortaya çıktı. Yayımlanan Ağaç dalından kuşlar, Simon, Ölüm var! Hasan ve Çoban isminde dört romanı var. Ayrıca araştırmacı tarih yazarı olan Zafer Değirmenci çeşitli platformlarda yazdığı makalelerlede tanınmaktadır.