SİNDİRELLA’NIN ORTOPEDİK AYAKKABISI
- Yazar: Ümmü ÖZÇELİK
- 21 Mayıs 2024
- 123 kez okundu
SİNDİRELLA’NIN ORTOPEDİK AYAKKABISI
Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, mevsimlerden kış, aylardan şubatmış. Sıcacık sobanın başında masalsı bir akşammış. Sobada kavrulmuş lezzetli mi lezzetli sağlıklı mı sağlıklı mis gibi fındık, fıstık yiyerek sohbet edilirmiş.
Evlerden birinde al yazmalı, güler yüzlü Elif Nine torunlarını başına toplamış bir taraftan kazak örerken bir taraftan da onlara masal anlatıyormuş.
Bugün sıra külkedisi Sindirella’nın biraz üzücü biraz da güzel masalındaymış. Hiç masal anlatılır da onunla hayale dalınmaz mı? Meraklı meraklı sorular sorulmaz mı? Bizim afacanlar da ninesi masalı anlatırken onu soru yağmurunda sırılsıklam etmişler.
Sindirella’nın babası onu sevmiyor muymuş? Üvey anneler hep kötü mü olur? Neden kızlar hep çalıştırılır? Başka kardeşleri yok muymuş onu neden korumamışlar? Külkedisinin adı neden böyleymiş?
Afacanlar “Durun yavrularım daha masal bitmedi.” dese de Elif Nine’yi dinlemezlermiş. Hiçbir masalı olduğu gibi bellemezlermiş. Hoş masalların amacı da çocukların hayal dünyasını zenginleştirmekmiş ama bizimkiler düşlerin ultrasını kurarlarmış. Hülyalarında masal ülkelerinde gezer, Dedem Korkut’la güreş tutar, şövalyelerle kılıç sallar, korsanlarla define çıkarırlarmış.
Ninem masalını bildiği gibi anlata dursun. Minikler masalı hayallerinde kendi zamanlarına göre uydurmaya çoktan başlamışlar. Bu defa da Sindirella’yı kurtarmaya ve bir türlü sırrı çözülemeyen ayakkabının gizemini halletmeye karar vermişler.
Sindirella’nın kardeşleri prensin davetlisi olarak baloya gitmişler. Onu ise yanlarında götürmek istememişler. Çünkü onun bir ayağı biraz kısaymış ve aksayarak yürüyormuş. “Bu ayağınla sen nasıl dans edeceksin, bizi komik duruma düşüreceksin.” diye onunla alay ederek “Sen evi bekleyedur.” demişler. Yanlarında götürmeyi kabul etmeyince ona bir kıyafet de hazırlatmamışlar.
Sindirella zaten prensin balosuna gidemeyeceği için çok üzülüyormuş ama onlar gidince içini bir hüzün kaplamış. Öyle bir ağlamaya başlamış ki ne kadar uğraşsa da bir türlü kendini susturamıyormuş. O ağladıkça etrafındaki otlar, ağaçlar, böcekler hepsi onunla beraber ağlamaya başlamış. Bu kadar çok ağlama sesi ormanın en derinliklerine kadar ulaşmış.
Ormanın en gizemli yerinde yaşayan dahi bir bilgin varmış. Bu ağlamanın nedenini araştırmak için yanındaki dronlardan birini havalandırmış. Seslerin başladığı yeri ve Sindirella’yı kolayca bulmuş. Uçan arabasına binerek onun yanına gelmiş. “Güzel kız neden bu kadar sesli ve içli ağlarsın? Söyle de bir çözüm bulalım.” demiş.
ORTOPEDİK AYAKKABI
Sindirella ağlamaklı ve zor anlaşılan bir sesle bilgine olan biteni anlatmış. Bilgin, kızın ayağını muayene etmiş. Ne yapabilirim diye biraz düşündükten sonra aklına bir çözüm yolu gelmiş.
Kızın ayağının röntgenini çekip ölçüsünü almış. Ona özel ortopedik bir ayakkabı tasarlamış ve üç boyutlu yazıcıdan yazdırmış. Ayakkabıyı ayağına giydirince Sindirella normal insanlar gibi yürümeye başlamış.
Bundan sonrası için zaman makinesini kullanıp yirmi birinci yüzyılın en güzel elbise, çanta ve takılarından almış. Sindirella’yı saraya ve baloya yetiştirmiş. Gerisi malum.
Bu kadar farklı tarz giyinen, baloya gelebildiği için mutlu mutlu gülümseyen bir kızı kim fark etmez. Prens ve tüm davetliler ona bakıyor; kim olduğunu, nereden geldiğini ve nasıl bu kadar güzel giyindiğini merak ediyorlarmış. Gece boyunca hiçbir şey öğrenmeyi başaramamışlar. Prens onunla dans ederken zaten başka kızları hiç görmemiş.
Bilgin onun sorun olmadan geri dönebilmesi için koluna ayarlanmış bir zaman saati takmış. Balonun bitiş saati olan on iki gelince evinde olacakmış. Sindirella dans ederken saatin nasıl geçtiğini fark etmemiş. Daha prensle iyice konuşup anlaşamadan hatta daha kim olduğundan bile bahsedemeden süre doluvermiş.
Hikâyenin gerisi malum. Mesele kalmamıştı. Ayakkabının neden hiçbir genç kızın ayağına uymadığının tek açıklaması bu olabilirdi zaten. Afacanlar meseleyi çözmüş olmanın rahatlığıyla çerezlerini yemeye, ıhlamur çaylarını içmeye devam ediyorlardı.
Elif nine ise onların uydurduğu yeni masalı akıl sır ermez şeylermiş gibi dinliyor ve onlara söyleniyordu: “Çocuklar yine benim kafamı karıştırıp masallarımı alt üst ettiniz. Dediklerinizden bir şey anladıysam Arap olayım. Size masal anlatmak, deveye hendek atlatmaktan daha zor…”
Daha önceki yazılarımı da okuyabilirsiniz:
ALAATTİN’İN TUTUMLU LAMBASI
Editör: Mesude Bozkurt
Genel Yayın Yönetmeni: Elif ÜNAL YILDIZ
Klasik masallara modern gönderme
Güzel bir hikaye olmuş. Kaleminize sağlık
Çok güzel bir hikaye olmuş.