NEDEN ANADOLU?

NEDEN ANADOLU?

Şimdi sizden gözlerinizi kapatmanızı istiyorum ve sorumu soruyorum?

Türk deyince bana nasıl bir insan tipi dersiniz?

Sarışın mı, esmer mi; beyaz tenli mi koyu tenli mi; kahverengi gözlü mü, renkli gözlü mü; göz şekli iri mi, çekik mi, badem mi; vücut şekli iri mi, ince mi; uzun boylu mu, kısa boylu mu?…

Daha sıralayayım mı? Bir şekle, bir konuma koyduramadınız değil mi? Oysa bir Arap dediğimde; esmer, kıvırcık saçlı, iri yapılı; bir Asya’da Koreli, Japon veya Çinli dediğimde çekik göz, beyaz ten, milletine göre Çinliler daha ufak tefek, Japonlar daha uzun, Koreliler uzun ama daha narin;

Bir Rus dediğimde uzun, atletik, beyaz ten, mavi göz; bir İskoç dediğimde kızıl gür saçlar, çiller, mavi ve yeşilin her tonu gözler, bir İngiliz dediğimde belirgin mavi gözlere vurgu yapan mavi damarlara tezat bembeyaz tenler düşünüyorsunuz, değil mi? Bunu ülkelere, milletlere, bulundukları kıtalara göre daha da artırabiliriz.

Peki neden söz konusu Anadolu ve Anadolu’da yaşayan insanlar olduğunda bir sınıfa, bir tipe koyamıyoruz, hiç düşündünüz mü?

İşte bundan sonraki yazılarımı dünya üzerinde 2;5 milyon yıldan fazladır var olan insan ve insanın her evresinde yaşam yeri olan Anadolu’nun verimli toprakları üzerinden yazacağım. Anadolu üzerinde yaşayan Paleolitik dönemden bugüne kadar her dönemde var olan uygarlıklar, var oldukları yerler, tarihin dönüm noktaları üzerinde nasıl bir etkimiz olduğundan bahsetmek, neden hiçbir milletin insanına benzemediğimizi tek tek anlatmayı düşünüyorum.

“Anadolu mozaik milletler bütünüdür” lafını pek çok tarihçiden, siyasetçiden duyduğunuzu biliyorum. Bu lafa kesinlikle katılmıyorum. Mozaik; her bir minik, şekillendirilmiş taşın bir araya gelmesiyle, yeni bir şekil oluşturan bir bütündür.

Mozaiklerden birkaçını çıkardığınızda bütün bozulur. Oysa Anadolu mozaikten çok öte bir oluşumdur; avcı-toplayıcı gezgin ilkel insan topluluklarından tutun ( Homo-erectus’tan, Neandertaller’e, şu anki gelişmiş halimiz homo-Sapiens’e kadar) günümüze kadar ilk yerleşimlerin birkaç nokta ile birlikte Anadolu’da olması ( Yarımburgaz Mağarası/ İstanbul, Karain ve Beldibi Mağaraları/ Antalya, Dülük Şarklı Mağarası/ Gaziantep), ilk tarımın Anadolu’da yapılması (Çatalhöyük/ Konya, Hacılar/ Burdur, Aşıklı höyük/ Aksaray ..), ilk köy hayatının ve sosyal hayatın başlangıcı düşündüğümüz Çayönü’nden önce Klaus Schmitt’in kazılarıyla tüm bilinenleri alt üst eden Göbeklitepe ve ardından Karahantepe (MÖ12000 ya da 10000) nin sadece sosyal hayat değil inanç sisteminde de çığır açanın Anadolu olduğunu kabul etmek zorundayız.

Anadolu bir mozaik değil; bereketli topraklarıyla Uruk yerleşimi ile başlamış, ardından Hattiler, Hititler, Frigler, Lidyalılar, İyonyalılar, Urartular (MÖ2000/600); Persler (MÖ543); İskender İmparatorluğu, Roma İmparatorluğu, Bizans Devleti ve 1071’den itibaren Orta Asya’dan gelen Türkler ile bir bütün olmuştur. Tarih başlarken Mezopotamya’yı orada yaşayan tüm medeniyetleri, Yunanistan kıtasından gelen adaları da kapsayan Ege’ye yerleşen barışçıl Minos uygarlığı ve devamında Miken uygarlığı’nı da unutmamak gerekir.

Anadolu içerisinde her türlü elementin bulunduğu, göçlerle, savaşlarla, anlaşmalarla, ticaretle, kıtlıkla, iklimle toplumların Avrupa’dan Anadolu’ya, Asya’dan Anadolu’ya ve ardından tekrardan Anadolu’dan Avrupa’ya; Anadolu’nun merkez olduğu bir sarmalla zamanla yer değiştiren insanların birbiriyle karşılaştığı ve kaynaştığı, birbirleriyle tarımdan başlayarak sürekli bir iletişim ve ticaretle etkileşim kurduğu bir alaşımdır.
Bu yüzden Anadolu dendiğinde benim anladığım ne din, ne ırk, ne de milliyettir. Çünkü Anadolu kim gelirse gelsin bereketli topraklarında herkese yuva olmuş dünya ülkesidir. Tarihte bir medeniyetten örnek alacaksak bütün dünyanın örnek alacağı tek yer Anadolu medeniyetleridir.

Yıldız TEK GAMLI

03/01/2024

 

Yorumlar (10)

  1. Hicret
    • 23/02/2024

    Her zamanki gibi harikaydi keyifle okudum, yüreğine sağlık. Başarılarının devamı diliyorum...

  2. Bekir SEVİK
    • 23/02/2024

    Anadolu'ya her gelen millet ardında kendinden bir topluluk bırakmıştır. Belki de bundandır fiziki özelliklerinin tanımlanamaması. Kaleminize sağlık, çok güzel bir konu.

  3. Yıldız Gamlı
    • 18/02/2024

    Güzel yorumlarınız için çok teşekkür ederim

  4. Dilek Nazlıoğlu
    • 27/01/2024

    Doğru söze ne denir? Kesinlikle katılıyorum.

  5. Ozan Kasım KOL
    • 6/01/2024

    Anadolu irfanı diye bir deyim vardır. Tam olarak bu deyimin nasıl oluştuğunu anlatan güzel bir yazı okudum. Kaleminize yüreğinize sağlık.

    • 5/01/2024

    Çok güzel olmuş bir tanem, seninle gurur duyuyorum. Allah yolunu açık etsin, seni seviyorum. Harikasın...

    • 5/01/2024

    Çok güzel olmuş bir tanem, seninle gurur duyuyorum. Allah yolunu açık etsin, seni seviyorum. Harikasın...

  6. Güzel yorumlarınız için teşekkür ederim

  7. Nigar KAYA
    • 4/01/2024

    Okumaya doyamadım. Muhteşemdi👏🏻👏🏻👏🏻

  8. Semiray
    • 4/01/2024

    Sayın yazarım, ellerine sağlık. Kendimi Anadolu'da il il gezip insanları ile hem dem olmuş hissettim.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yıldız TEK GAMLI

1976 yılında Ankara’nın Altındağ ilçesinin bir semti olan Doğantepe’de büyüdüm. Aslen Nevşehirliyim. Tipik bir Anadolu ailesinin altı çocuğundan biriyim. Konya Selçuk Üniversitesi Akşehir M.Y.O. Muhasebe bölümünü bitirmek dışında Ankara’dan ayrılmadım. Ankara Hacettepe Üniversitesi Sağlık İşletmeciliğini tamamladım. Amerikan Kültür Derneği’nde İngilizce öğrendim. Bu arada Ankara Tabipler Odası’ndan Hastane Yönetimi eğitimini bitirdim. Tüm bu eğitimleri tamamlarken Ankara Özel Güven Hastanesi’nde 7 yıl çalıştım. Evlenince kendi sağlık işletmemize geçip 4 yıl Halkla İlişkiler Müdürlüğü’nü yürüttüm. AÇEV (Anne-Çocuk Eğitim Vakfı)’le tanışıp, gönüllü annelik yaptım. Çocuklarla daha mutlu olduğumu fark edince Çocuk Gelişimi ve Eğitimi’ni bitirip, 2 yıl devlet okullarında sözleşmeli, 2 yıl özel kurumlarda İngilizce ve İngilizce Drama öğretmenliği yaptım. Meme ve lenf kanseri nedeniyle çocuklarım olan öğrencilerimden ayrıldım. Tedavim devam ederken TEMA Vakfı ile tanışıp, çocuklara doğayı anlatmanın yanında, ara ara yine onlarla birlikte vakit geçirmenin yolunu buldum. 2019 yılında Bursa Nilüfer’e taşındım. Kızlarım üniversiteye başlayınca, “eğitimin yaşı yok” deyip, hayalim olan Uludağ Üniversitesi Arkeoloji Bölümü (Almanca) okudum. Minik Saka Kuşu, Sabun Kokulu Masal, Lunaparkta Keyifli Bir Gün, Cemilhan'ın Maceraları, Büyüklere Küçüklerden Masallar, Kayıp Balerin, Yüzyılın Masalları, Yavru Kedi, Gökçe Özgür Olmak İstiyor, Bir Pazar Günü, Paylaşmak Çok Güzel kitaplarının yazarı.