Dikkat Tehlike

Dikkat Tehlike

Dikkat Tehlike

Son zamanlarda özellikle son beş yıldır caddede, sokakta yürürken yanımdan geçen lise ve hatta ilköğretim de okuyan gençlerin ağza alınmayacak küfürler ettiğine şahitlik ediyorum.

Kız olsun erkek olsun fark etmeden kendi aralarında yaptıkları, adına sohbet dedikleri fakat sohbetle uzaktan yakından ilgisi olmayan konuşmaların nerdeyse yarısından fazlasını küfürle tamamlıyorlar.

Z kuşağı, popüler kültür denilerek bu kuşağı diğerlerinden ayırmayı başaranlar küfrün sıradan bir konuşma türü olduğuna bu gençleri ikna etmiş durumda. Kendilerini tanımlayacak veya karşısındakini alt edecek kelime dağarcıkları olmadığı için küfür en kestirme yol olarak görülüyor.

Bu tür gençlerin kitap okuma alışkanlığı olmadığı da çok açık. Bir sonraki kelimenin yerine koyacak bir kelime bulamadıklarında, kalan eksiği küfürle tamamlamaktan başka çareleri kalmamaktadır.

Kitap okuyan insanın kelime dağarcığı üst seviyededir. Normal bir insan günlük 1000-3000 arası kelime sayısıyla konuşurken eğitim seviyesi arttıkça bu oran yükselmektedir. Girdikleri arkadaş ortamlarında küfür eden genç havalı olarak tanımlanırken, onu rol model olarak gören diğer arkadaşları küfürlü konuşmayı bir kültür sanmaktadır.

Popüler kültürün hayatımıza dahil olduğu yıllarda o kadar çok benimseyip kabullenmemizin ilerde doğacak sonuçlarını. hiç düşünmemiş olan biz büyükler, gençlerimize yaptığımız kötülüğün farkında değildik aslında.

Her şeyi okulda öğrenir sanan veliler, “ben yaşamadım kızım oğlum yaşasın” diyen anneler, babalar aslında çocuklarını bir ateşe atıyordu. 1905 yılında Rockefeller’in ortaya attığı şu an kullandığımız eğitim sistemi düşünen birey değil, iyi bir çalışan olmayı öğretiyordu oysa.

Düşünme olgusu ortadan kalkınca herkes sistemin kölesi olarak hayatına devam edecekti. Saygıyı, nezaketi, kültürü ortadan kaldırıp boş bireyler yetiştirmek için de sosyal medya bulunmaz bir argümandı.

Nezaket gençler arasında eziklik olarak tanımlanırken küfür bir kültür olarak yerleşti. İzletilen dizilerde zengin gençlerin şımarıklığı, nezaketsizliği, saygısızlığı sanki doğru olan buymuş gibi servis edildi görsel medyada. Sosyal medyada anneye babaya isyan bir hakmış gibi gözler önüne serildi.

Ahlaksızca çekilen ve sonra da binlerce kişiye sunulan videolar, toplum ahlakının nerelere geldiğinin en büyük kanıtıdır. İşte tüm bu rezilliğin içinde var olan gençlerimiz, doğal olarak kültürden, nezaketten, okumaktan uzaklaştılar.

Üreterek, çalışarak, alın teri dökerek yaşamak. yerini kolay para kazanma çabasına bıraktı, mafya dizileriyle insanların çalışarak kazandıklarına el koymanın bir hak, uyuşturucu satıcılarının kahraman olarak lanse edildiği bir ortamda yaşıyoruz.

Tüm bu yapılanlar geleceğimizin teminatı olan gençlerimizin boş bireyler olarak sadece sisteme hizmet etmesini sağlamak adınadır.

Siyasiler bile nezaketi kaybetti ve sokak ağzıyla birbirlerine hakaretler yağdırmak seçmeni bu ahlaksız zeminde cezbetti. Hem küfür hem de popüler kültür denilen şey dilimizi de yozlaştırmayı başardı.

Gençler kısaltmalarla konuşup bu konuşma türünü çok havalı buldukları için çabucak benimsediler. Artık bir aile ortamında sohbetler bitti, büyüklere yapılan bayram ziyaretleri bitti, bir büyük odaya girdiğinde toparlanıp saygı duymak bitti.

Bayramları iple çeken çocuklar büyüdü ve her bayramda büyükleri ziyaret etme yerine tatile kaçtılar, tatil fotoğraflarını gururla sergilemek için.

Anı yaşamak hayatımızdan silinip gitti. Yüzlerce medeniyetin geçtiği ve her medeniyetin izlerini açık bir şekilde taşıyan coğrafyamız, birçok savaştan zaferle ayrılmasına rağmen kültür savaşında maalesef yenilgiye uğramak üzere.

Artık küresel efendiler cephede savaşmak yerine kurdukları planlarla toplumların kültürlerini yozlaştırıp önce ihtiyaç yaratıp sonra seni o ihtiyaca mahkûm etmektedirler.

Zamanı yüz bin liralık saatten de öğrenebilirsiniz, bin liralık saatten de ama popüler kültür öyle bir algı yarattı ki hiç ihtiyacın olmamasına rağmen yüz bin liralık saati almaya mecbur bıraktı bizi.

Peki, çözüm nedir? Grigoriy Petrov’un kaleme aldığı Beyaz Zambaklar Ülkesinde kitabında anlatılan Finlandiya’nın verdiği aydınlanma mücadelesinden başka çaremiz yoktur. Bu konuda en büyük görev aydın kesime düşmektedir. Yazarlar, şairler, sanatçılar, ressamlar gibi toplum öncüleri ellerini taşın altına koymalı ve bu toplumu düştüğü bu bataktan kurtarmalıdır.

Yazarlar aşk, polisiye, fantastik, bilim kurgu yazmayı bir süre erteleyip sistemi eleştiren insanları sorgulamaya teşvik eden romanlar yazmalı mesela. Şairler, aşk şiirlerini bir süre erteleyip hiciv ile vurmalı sistemi örneğin. Çünkü bu gençleri sorgulamaya itecek olan aydınlardır. Kalemin gücü tüm sistemleri yıkmaya yetecek kadar güçlü bir silahtır.

Cesaret bulaşıcıdır, fikirlere kurşun işlemez. “Dünya evrenin merkezinde değildir.” Dediği için,  Roma Katolik kilisesi tarafından sapkın ilan edilen ve engizisyonun işkence hanelerinde yedi yıl işkence gören, konuşmasın diye dili damağına çakılan, buna rağmen susturulamayan Giordano Bruno gibi bir iradeyle bu topraklar kurtarılmalıdır. Bu bedel sizce bu topraklara ve gelecek nesilleri bu yozlaşmadan kurtarmaya değmez mi?

 

Zafer DEĞİRMENCİ

Editör: Nigar KAYA

Baş Editör: Elif ÜNAL YILDIZ

Diğer Yazılarımı Okudunuz mu?

EİNSTEİN DAHİ Mİ, YOKSA KATİL Mİ?

 

 

Yorumlar (1)

  1. Yıldız Tek Gamlı
    • 28/03/2024

    Kaleminize sağlık hocam yine nokta atışı

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Zafer DEĞİRMENCİ

30.08.1979 yılında Erzurum’da doğdu. Babasının memur olması nedeniyle 1983 de Kayseri’ye göç ettiler. İlk, orta ve lise öğrenimini Kayseri’de tamamladı. İş hayatına atılıp sonrasında askerlik görevini tamamladıktan sonra yine değişik işlerde çalıştı. En son 2013 de bir iş için gittiği Diyarbakır da eşi Yeliz Değirmenci ile tanıştı. ve evlenip Diyarbakır’a yerleşti. Roman yazma isteği çocukluğunda babasının eski bir daktiloda yazmaya çalıştığı fakat bir türlü bitiremediği roman denemelerinden gelmekte olup, eşininde desteğiyle ortaya çıktı. Yayımlanan Ağaç dalından kuşlar, Simon, Ölüm var! Hasan ve Çoban isminde dört romanı var. Ayrıca araştırmacı tarih yazarı olan Zafer Değirmenci çeşitli platformlarda yazdığı makalelerlede tanınmaktadır.