Türkiye’de Özel Eğitimin Gelişim Aşamaları
- Yazar: Elif AY
- 23 Mayıs 2024
- 192 kez okundu
Türkiye’de Özel Eğitimin Gelişim Aşamaları
İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 26. maddesinde “Herkesin eğitim hakkı vardır” yazar. Böylelikle tüm bireylerin kendi kişiliği geliştirme yönünde eğitim almaları gerektiği vurgulanmıştır. Böylece özel eğitime gereksinimi olan bireylerin, normal bireylerle eşit eğitim ve yaşam fırsatlarından yararlanmaları amaçlanmıştır.
Bunun için yasal, idari ve eğitsel düzenlemeler oluşturulmaya çalışılmıştır. 80 yıllık Cumhuriyet döneminde özel eğitimin pek çok alanında gelişme görülmüştür. Bu dönemde özel eğitim hizmetleri, önceleri Sağlık Sosyal Yardım Bakanlığı’ndaydı. Daha sonra Millî Eğitim Bakanlığına devredilmiştir. Bu devir dönemin en çarpıcı gelişmesidir.
Özel eğitim hizmetlerinin bir bakanlıktan diğerine devredilmesi, konunun bir sağlık sorunu olmasından ziyade eğitim açısından önemi daha büyüktür. Böylece özel eğitim hizmetleri, 1950 yılından başlayarak 1980 yılına kadar İlköğretim Genel Müdürlüğü bünyesinde, bir şube müdürlüğü tarafından yürütülmüştür. Yine bu dönemin özel eğitim alanına personel yetiştirmede ilk sistemli çabası, 1952 yılında Gazi Eğitim Enstitüsü bünyesinde kurulan Özel Eğitim Şubesi olarak karşımıza çıkmaktadır.
Şubeye mezuniyetlerinden sonra ülkenin farklı yerlerinde özel eğitimin gelişmesi için hizmet götürecek ve bu alanda gerekli personelin yetişmesine öncülük edecek 40 öğrenci alınmıştır. 1956 ve 1957 yılları ise, özel eğitim alanında iki önemli yasanın kabul yılları olması açısından önemlidir. Daha önce de belirtildiği gibi müzikte üstün yetenek gösteren iki sanatçımız İdil Biret ve Suna Kan’ın 1948 yılında çıkarılan yasa ile eğitimleri devlet tarafından üstlenilmiştir.
1956 yılında çıkan 6660 sayılı yasa ile 1948 yılında çıkarılan yasanın kapsamı genişletilmiş, üstün zekalı çocukların devlet tarafından yetiştirilmeleri için gerekli tedbirlerin alınması kabul edilmiştir. 1960’lı yılların en önemli özelliği, özel eğitime gereksinimi olan bireylerin haklarının 1961 Anayasası’nda devlet tarafından garanti altına alınmış olmasıdır.
1961 Anayasası’nın 48. maddesinde “Herkes sosyal güvenlik hakkına sahiptir” hükmü ile 50. maddesinde “Devlet, özel eğitime ihtiyacı olanları topluma yararlı kılacak tedbirler alır” hükmü bulunmaktadır. Ayrıca 1960’lı yıllar, özel eğitim açısından hem yasal düzenlemelerin devam ettiği, hem de üniversite bünyesinde personel yetiştirmenin gerçekleştirildiği yıllardır.
Bu dönemde, 1961 yılında yayınlanan 222 sayılı “İlköğretim ve Eğitim Kanunu’nun 12. maddesindeki “Mecburi ilköğretim çağında bulundukları halde zihnen ve bedenen özürlü olan çocukların özel eğitim ve öğretim görmeleri sağlanır” hükmü yasa önünde tanınmıştır.
1970’li yılların özel eğitim alanı açısından bir diğer önemli özelliği de 1973 yılında kabul edilen 1739 sayılı “Millî Eğitim Temel Kanunu”dur. Bu kanunun 8. maddesinde “Özel eğitime ve korunmaya muhtaç çocukları yetiştirmek için özel tedbirler alınır” ifadesini yer almaktadır.
1980’li yıllar özel eğitim alanında önemli gelişmelerin ortaya çıktığı yıllardır. İlk olarak, 1950 ile 1980 yılları arasında İlköğretim Genel Müdürlüğü bünyesinde ayrı bir şube müdürlüğü tarafından yürütülen özel eğitim hizmetleri, 1980 yılında genel müdürlük bünyesine alınmıştır.
1983 yılında genel müdürlük Özel Eğitim ve Rehberlik Dairesi Başkanlığı’na dönüştürülmüşse de 1992 tarihinde kabul edilen 3797 sayılı yasa ile tekrar Özel Eğitim Rehberlik ve Danışma Hizmetleri Genel Müdürlüğü kurulmuştur. Bu yapılanma ile taşra örgütü olarak da illerde Rehberlik ve Araştırma Merkezleri ile yönetimi sağlanmıştır. Özel eğitim alanında 1980’li yıllarda gözlenen bir diğer gelişme ise 1983 yılında kabul edilen 2828 sayılı “Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanunu”dur.
Bu kanunun 3. maddesinin c fıkrasına göre özürlü; doğuştan veya sonradan herhangi bir hastalık veya kaza sonucu bedensel, zihinsel, ruhsal, duygusal ve sosyal yeteneklerini çeşitli derecelerde kaybetmesi nedeniyle normal yaşantısına uyamama durumunda olup, korunma, bakım, rehabilitasyon, danışmanlık ve destek hizmetlerine ihtiyacı olan kişi olarak tanımlanmıştır.
Yine bu kanuna göre özel eğitime gereksinim duyanların genel eğitim-öğretimleri ile meslek kazanmaları hükme bağlanmıştır. Özel gereksinimli bireylere özgü ilk kapsamlı yasanın adımlarının atılışı yine 1983 yılında olmuştur. 1983 yılında 2916 sayılı “Özel Eğitime Muhtaç Çocuklar Kanunu” yürürlüğe girmiştir.
1965 yılında özel eğitim alanındaki personel sayısı yalnızca 55 önlisans mezunu, 3 yüksek lisans mezunu ve bir doktora derecesi olan kişiyle sınırlıydı. Bu sayı 1990 yılında 625 öğretmenlik sertifikası, 187 lisans, 66 yüksek lisans, 16 doktora, 2 yardımcı doçent, 6 doçent ve 5 profesöre yükselmiştir.
1990’lı yıllar tüm engel gruplarına ilişkin çalışmaların yapıldığı yıllar olarak dikkati çekmekte ve özel eğitim alanında yetişmiş personel sayısında da artış olduğu görülmektedir.
Ayrıca üstün yetenekli ilköğretim çağı öğrencilerinin özel yeteneklerini geliştirmek amacı ile 1993 yılında bu öğrencilerin tanılanmasına ilişkin bir model geliştirilmiş ve uygulama için 5 pilot il seçilmiştir. Ankara’da tanılama işlemleri tamamlanarak 1995 yılında Yasemin Karakaya Bilim ve Sanat Merkezi açılmış, 1995-1996 öğretim yılında 45 öğrenciye hizmet verilmiştir.
Bu süreçte kazanılan deneyimler değerlendirilmiş, özel yetenekli ilköğretim çağı öğrencilerinin eğitimlerinin geliştirilmesi amacı ile 1997 yılında bir proje hazırlanmış ve uygulamaya başlanmıştır. 573 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin amacı özel eğitim gerektiren bireylerin, Türk Millî Eğitiminin genel amaçları ve temel ilkeleri doğrultusunda, genel ve mesleki eğitim görme haklarını kullanabilmelerini sağlamaya yönelik esasları düzenlemektir.
Kararnamede tanılama, değerlendirme ve yerleştirme süreçleri tanımlanmıştır. Ayrıca, erken çocukluk döneminden başlayarak, yükseköğretim yaygın eğitime ilişkin ilkeler belirlenmiştir. Yine bu kararnamede engelli çocuklar için olası eğitim ortamları tanımlanmış, kaynaştırma eğitimine ilişkin esaslar belirlenmiştir.
Gerçekten de 573 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve ardından 18 Ocak 2000 tarihinde yürürlüğe konulan “Özel Eğitim Hizmetleri Yönetmeliği” ile özel gereksinimli bireylere sağlanacak hizmetler yasal olarak güvence altına alınmıştır. Özel Eğitim Hizmetleri Yönetmeliği’nde gönderme öncesi süreçler, tanılama süreçleri, eğitsel tanılama, izleme ve değerlendirme ekibi, yerleştirme ve izleme ile aile katılımı ayrı ayrı tanımlanmış, genel ilkeleri belirlenmiştir.
Görüldüğü gibi 80 yıllık Cumhuriyet tarihinde özel eğitim alanında pek çok gelişme ve değişme ortaya çıkmış bulunmaktadır. 80 yıllık çabanın olumlu etkilerini hem bu alana ilişkin yapılan yasal düzenlemeler boyutunda, hem alanda çalışan personelin nicelik ve nitelik açısından artışında, hem de uygulama düzeyinde elde edilen olumlu gelişmeler sonucunda görmekteyiz.
Bugün pek çok özel gereksinimli öğrenci için tek yaşam alanı kendi evleri değildir. Engelli bireylerin toplum yaşamına katılımları giderek daha fazla artmış ve bu bireylere sağlanan eğitim olanaklarında da bir çeşitlilik meydana gelmiştir.
Günümüzde engelli çocukların daha erken dönemde tanılandığı, erken eğitim olanaklarından daha fazla sayıda çocuğun yararlandığı, okul öncesi dönemde özel eğitim hizmetlerini giderek yaygınlaştığı, kaynaştırma eğitimine daha fazla öğrencinin alındığı, engelli öğrencilere BEP hazırlama çalışmalarında bir artış olduğu dikkati çekmektedir. Ancak tüm bu sevindirici gelişmelere rağmen yapılacak pek çok iş bulunmaktadır.
Türkiye’de özel eğitime gereksinimi olan bireyler için gerekli planlamaların yapılması bu bireylerin sayılarının bilinmesini gerektirmektedir. Çeşitli engel gruplarının toplam öğrenci nüfusu içindeki oranlarını gösteren istatistikler bulunmamaktadır.
Türkiye’deki engelli bireylerin sayısını belirlemek amacıyla Başbakanlık Özürlüler İdaresi Devlet İstatistik Enstitüsü ile 1998 yılında bir çalışma başlatmış ancak bu çalışma sonuçlanmamıştır. MEB’nın 1999 verilerine göre, sıfır-on sekiz yaşında, 3 milyon 650 bin engelli çocuğun olduğu görülmektedir. 1999-2000 yılında bu çocukların sadece 38.19’u, yaklaşık olarak %1’i eğitimden yararlanmış bulunmaktadır. Bu sayılar bize eğitimde fırsat eşitliği konusunda ciddi sorunlarımızın olduğunu göstermektedir.
Son olarak özel eğitime gereksinimi olan bireylerin kendi gereksinimleri doğrultusunda en üst düzeyde gelişimlerinin sağlanması için uygun eğitim fırsatlarından yararlanmaları gerekmektedir. Bu gereklilikle engelli bireylere sağlanacak hizmetlerin doğru bir biçimde planlanabilmesi için ülke genelinde nasıl bir dağılım gösterdiklerinin bilinmesi ve hizmetlerin de bu dağılıma göre planlanması bir zorunluluktur.
KAYNAKÇA:
https://ekutuphane.aile.gov.tr/media/5wqcwgt2/%C3%B6z%C3%BCrl%C3%BCler-kanunu-ve-ilgili-mevzuat.pdf
Ankara Üniversitesi Çocuk Kültürü Araştırma ve Uygulama Merkezi Yayınları
– DPT, (1992). Devlet Planlama Teşkilatı Raporu.
– Enç, M. (1972). Görme özürlüler. Gelişim uyum ve eğitimleri. Ankara: Sevinç Matbaası.
– Enç, M.; Çağlar, D. ve Özsoy, Y. (1987). Özel eğitime giriş. Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Yayınları.
– Gökçe, F. (2002). Özel eğitimin sorunları. Çoluk Çocuk, 14:32.
– Ilıcak, G. G. (2002). Türkiye’de özel eğitim hizmetleri. Çoluk Çocuk, 14:33-35.
– Özsoy, Y. (1990). Türkiye’de özel eğitim. Eğitim Bilimleri I. Ulusal Kongresi. Ankara: 24-28 Eylül. Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Yayınları.
– Şahin, S. (2003). Özel eğitim tarihçesi. A. Ataman (Yay. Haz.). Özel gereksinimli çocuklar ve özel eğitime giriş içinde. Ankara: Gündüz Eğitimcilik ve Yayıncılık.
https://ekutuphane.aile.gov.tr/media/5wqcwgt2/%C3%B6z%C3%BCrl%C3%BCler-kanunu-ve-ilgili-mevzuat.pdf
https://www.nadirkitap.com/gorme-ozurluler-gelisim-uyum-ve-egitimleri-mitat-enc-kitap6191071.html
Editör: Murat ÇATAL
Genel Yayın Yönetmeni: Elif ÜNAL YILDIZ
Bir Önceki Yazımı Okudunuz mu?
MÜKEMMEL ANNE YOKTUR, MÜKEMMEL DAYANIŞMA VARDIR