II. Mahmut Dönemi’nde Musiki

II. Mahmut Dönemi’nde Musiki

II. Mahmut Dönemi’nde Musiki

Giriş

Musiki, makamlı bir şekilde yazılıp okunan Türk müziğine denmektedir. Bu çalışmanın amacı II. Mahmut döneminde batılılaşma ve yenileşme hareketleri ile toplumsal hayatın kapsamlı bir değişim sürecine girmesiyle ve sanat dallarında muhtelif düzenlemelerin ortaya çıkmasının akabinde Türk müziğinin bu dönemde nasıl icra edildiğinin değerlendirilmesidir. Çalışmada, gelenekselden uzaklaşılarak batı formlarına doğru görülen değişimlerin ve dönüşümlerin üzerinde durulmuştur. Modernleşme fikri doğrultusunda geleneksel müzikte yapılan değişimlerin müspet ya da menfi neticelerini görmek açısından bu çalışma önem taşımaktadır.

Osmanlı’da Musiki

Osmanlı mûsikîsi, Osmanlı saray veya halk müzisyenlerinin askerî, dini, klâsik ve folklorik türlerde ürettiği ve toplumun her kesiminde kullanılmış bir sanattır. Temelinde tek kişinin usullü veya usulsüz, ama mutlaka bir makam’a bağlı olarak çalıp söylediği; müziğin sadece ritm ve melodi unsurlarını kullanıp insan sesine ağırlık veren ve nesilden nesle aktarımının Batı müziğindeki gibi nota yoluyla değil meşk yoluyla sağlandığı bir şahsî üslup ve ifade müziğidir.

Sarayın, devleti yalnız askerî ve mülkî olarak değil, aynı zamanda fikir ve sanat hayatı açısından da yöneten bir merkez olması, Türklerde çok eski bir gelenektir. Ülkenin en ileri fikir ve sanat adamlarını toplayan, besleyen ve barındıran hep saray olmuştur. Şiir ve hat gibi mûsikî de eğitimlerinin ayrılmaz parçası olmuş olan Osmanlı padişahları da sanatı Selçuklu, Karahanlılar gibi ırk, dil, din ve mezheb farkı gözetmeksizin koruyup destekledikleri görülmektedir. Osmanlı mûsikîsinin, bir imparatorluk sanatı olarak, bütün Türk mûsikîsinin en fazla gelişmiş, zenginleşmiş ve incelmiş bölümü olmasının sebebinin bu olduğu düşünülmektedir. Osmanlı musikisinde askeri müziğin de ayrı bir önemi vardır. Mehterhane, Hun’lardan beri vurmalı ve nefesli sazlardan oluşan bir Askerî müzik okulu niteliğindedir.

Osmanlı’da Müzik Kurumları Ve Müzik Eğitimi

Dünyada birçok Doğu ulusunun müziğinde olduğu gibi, Türk müziğinin de öğretim usulü uzun yıllar hoca-talebe çalışması, yani defalarca tekrarlanan, hâfızaya alınan eserlerin meşk yoluyla sonraki kuşaklara aktarılması şeklindedir. Geleneksel müziğin özelliklerinden kaynaklanan bu husus müzikçilerin üstün “kulak”, müzik işitme yeteneğini ve ciddi meşk etmelerini gerektirmektedir. Osmanlı döneminde bu meşk, Mehterhâne, Mevlevihâne, Enderun ve özel meşkhanelerde yapılmaktadır.

Mehterhane, (Selcuklular’ın Tabilhane veya Nevbethane) Hun’lardan beri vurmalı ve nefesli sazlardan oluşan bir Askerî müzik okulu niteliğindedir. Askerî müzik, Türk savaş tekniğinin vazgeçilmez bir unsuru sayılmaktadır. Savaş, tören ve oyun (spor) amaçları için Hünkâr Peşrevi, At Peşrevi, Alay/ Düzen Peşrevi, Elçi Peşrevi, Saat Peşrevi ve Rakkas Peşrevi gibi özel müzik eserleri bestelenmektedir. Savaşlarda çalınan mehter havalarının gündelik şehir hayatındaki karşılığı, namaz vakitleri ile önemli resmî münasebetlerde vurulan nevbet’tir. Müzik açısından Mehterin özelliği ise, önce nefesli sazların, arkasından bütün heyetin çaldığı, yumuşak veya gümbürtülü bölümlere nöbetleşe yer verilen (buradan klâsik saz müziğine geçmiş olup senfoni orkestralarında da kullanılan) “karabatak” tekniğidir.

Mevlihane, Sultan Veled tarafından kurulan ve Mevlânâ’nın tasavvufî fikirleriyle şekli yapısını sistemleştiren Mevlevîlik, Türkçe, Arapça, Farsça, hat, tezhib, semâ’ meşki gibi derslerin yanı sıra ciddî müzik eğitimi de verdiği görülmektedir. Müzik teori kitapları – Edvar yazarlarının çoğunun sufi olduğu bilinmektedir.

Enderun, II. Murad’ın Edirne’yi almasından hemen sonra 1363’te kurduğu, II.Murad, Fatih ve II. Bayezid’in geliştirip mükemmel bir saray üniversitesi haline getirdiği, saray okuludur. Bu dersleri okutacak bilginler imparatorluğun içindeki ve dışındaki ülkelerden getirtilirken, Enderun’da tahsil edebilmek İslam dünyasının dört bucağından gelen öğrenciler için büyük bir şeref ve imtiyaz teşkil etmektedir. Enderun mûsikî mektebi, Osmanlı mûsikîcilerinin sadece yetiştiği değil, ders de verdikleri bir okuldur.

Özel Meşkhâneler, tek veya toplu olarak hususî mahiyette mûsikî meşki yapılan evler, cemiyetler veya öğrenci koroları, Osmanlı İmparatorluğu’nda mûsikî hocalarının evde ders verme geleneği ile saray cariyelerinin evlerine derse gönderildiği hocalarla başlamıştır. Gerek erkek, gerek kız çocukların mûsikî eğitimi için Enderun’da sadece saraydan değil, dışarıdan hocalar da görevlendirilirmektedir. Mehterhâne ile Enderun’un (daha sonra da tekkelerin) kapatılmasından sonra bu adet zaruret halini almıştır. Hem eğitim, hem konser amacıyla kurulmuş olan derneklerin başında ise, 1916-1931 yılları arasında çalışan, Osmanlı müziğinin ilk toplu icra plaklarını dolduran, ayrıca yurt içinde ve dışında ciddî konserler veren Dârüttalîm-i Mûsikî Cemiyeti yer almaktadır.

Batılılaşma Dönemi Müzik Reformları

Osmanlı Devleti’nde batılılaşma hareketleri 18.yüzyıl itibariyle kendini göstermiş, 19.yüzyılda II Mahmut dönemiyle kurumsal bir kimlik kazanmıştır. III. Selim döneminde şekillenen ve ardından gelen padişahlar tarafından devam ettirilen reform hareketleri, ilk etapta askeri alanda gerçekleştirilmiş olsa da, kısa süre sonra Osmanlı devletinin sosyal ve kültürel hayatında da bazı değişikliklere neden olmuştur (Beşirli, 1999). Sultan Abdülaziz ve ailesi haricinde, III. Selim sonrasında tahta gelen tüm hanedan üyelerinin batı müziği ile ilgilendikleri bilinmektedir (Alimdar, 2011). Osmanlı Devleti’nin batılılaşma sürecinde yaşanan değişimlerin müzik üzerindeki etkilerini incelemek adına, batılılaşma sürecinin kimlik kazandığı II. Mahmut dönemi ele alınmıştır.

Sultan II. Mahmud Dönemi

Sultan II. Mahmud Dönemi, Osmanlı İmparatorluğu’nun modernleşme çabalarının yoğunlaştığı bir dönemdir. Bu dönemde özellikle askeri alanda önemli reformlar yapılmıştır. 1826 yılında, uzun süredir başarı sağlayamayan ve sürekli sorun yaratan Yeniçeri Ocağı kapatılmıştır. Yeniçeri Ocağı’nın kaldırılması, “Vaka-i Hayriye” olarak da bilinen bu olayla birlikte, yerine Avrupa standartlarına uygun yeni bir ordu kurulmuştur. Bu yeni orduya “Asakir-i Mansure-i Muhammediye” adı verilmiştir.

Yeni ordunun kurulmasıyla birlikte, ordunun müzik ihtiyacını karşılayan mehter takımı da kaldırılmıştır. Mehter takımının yerine, Avrupa’daki askeri bandolar örnek alınarak “Müzika-i Hümayun” kurulmuştur. Müzika-i Hümayun, Osmanlı İmparatorluğu’nda modern askeri müziğin başlangıcını temsil eder.

Kuruluşunun ilk dönemlerinde, Müzika-i Hümayun Enderun’daki genç müzisyenler tarafından yönetilmiştir. Ancak bu genç müzisyenlerin yeterli olmadığı düşünülerek, Osmanlı topraklarında çalgı ustası olarak görev yapan Fransız Manguel, bando takımının şefi olarak atanmıştır. Manguel ile ilgili resmi belgeler bulunmamakla birlikte, Süleyman Kâni İrtem’in Lutfi tarihine dayandırarak belirttiği “Bu Donized, Mûzikâ-yı Hümâyun’a gelen ikinci muallimdir” bilgisinden hareketle, Manguel’in Müzika-i Hümayun’un ilk muallimi olduğu düşünülebilir (İrtem, s. 242).

Bu dönemdeki reformlar sadece askeri alanla sınırlı kalmamış, aynı zamanda idari, eğitim ve diğer alanlarda da batılılaşma hareketleri görülmüştür. Sultan II. Mahmud’un bu reformları, Osmanlı İmparatorluğu’nun modernleşme sürecinde önemli adımlar olarak kabul edilmektedir.

Fransız Manguel’in bando şefliği görevi uzun sürmemiş ve yerine 1828 yılında İtalyan Guiseppe Donizetti getirilmiştir【Aracı, 2006, s. 51】. Donizetti’nin göreve gelmesiyle birlikte, Osmanlı İmparatorluğu’nda III. Selim döneminden beri hedeflenen Batı tarzı bando takımı kapsamlı bir şekilde faaliyete geçmiştir. Müzika-i Hümayun’da yer alan müzisyenler Hamparsum notasını bildikleri için, Donizetti de görevinin ilk yıllarında bu nota yazısını öğrenmiştir. Bu sayede Batı nota yazım sistemini Müzika-i Hümayun üyelerine öğretmesi kolaylaşmıştır【Özcan, 2006, 31/422】.

19. yüzyıla kadar Osmanlı’da müzik eğitimi, usta-çırak ilişkisi ve meşk usulü ile sürdürülmüştür. 19. yüzyıldaki yenilik hareketleriyle birlikte, müzik eğitiminde ve müzisyenler arasında nota kullanma alışkanlığı gelişmiş ve çeşitli nota yazıları ortaya çıkmıştır. Hamparsum Limonciyan tarafından icat edilen Hamparsum notası da bu dönemde kullanılan önemli nota sistemlerinden biridir. Donizetti, Osmanlı Saltanat Muzıkalarının Baş Ustakârı unvanıyla görevde bulunduğu 28 yıl boyunca, Osmanlı’da Batı tarzı bandonun gelişmesi için büyük çaba sarf etmiştir. II. Mahmud döneminde elde ettiği başarılar nedeniyle çeşitli rütbelerde nişanlarla ödüllendirilmiştir. Bestelediği marşlar, ölümünden sonra bile unutulmamış ve önemli mercilerde saygıyla anılmıştır. 1918 yılında, II. Mahmud döneminde bestelediği bir marş Osmanlı Marşı olarak kabul edilmiştir. Donizetti, 1856 yılında İstanbul’da vefat etmiş ve yerine Callisto Guatelli getirilmiştir【Aracı, s. XX】.

İlk zamanlarda Batı tarzında bando takımından oluşan Müzika-i Hümayun, zamanla çeşitli alt bölümler açmıştır. Ziya Şakir’e göre, bu bölümler arasında muazzam bir bando takımı, zengin kadrolu bir orkestra, kırk kişilik bir gitar takımı, hanende ve sazendelerden oluşan alaturka ince saz takımı, tiyatro dram heyeti, tiyatro komedi heyeti, yeni kukla takımı, cambaz takımı, orta oyun takımı, hokkabaz takımı, kabakçı takımı ve müezzin takımı bulunmaktadır【Şakir, 1946】.

Yeniçeri Ocağı ile birlikte Mehterhâne-i Hümâyûn’un kapatılmasının ardından, Sultan II. Mahmud’un himayesiyle kurulan Mûzikâ-yı Hümâyun, Osmanlı İmparatorluğu’nda Batı tarzında bandoyu temsil eden kurum olmuştur. Mûzikâ-yı Hümâyun bünyesindeki müzisyenler, aynı zamanda asker olarak da görev yapmışlardır. Başlangıçta 80 kişilik bir kadroya sahip olan bando, zamanla genişletilmiştir. Kadrodaki yetenekli kişiler, başlangıçta nefer olarak görev yaparken, zamanla yüksek rütbelere kadar yükselme imkânı bulmuşlardır【Şakir, 1946】.

Mûzikâ-yı Hümâyun, bölümlere ayrıldıktan sonra dönemin Saray Konservatuvarı misyonunu üstlenmiştir. 1831 yılında, Mûzikâ-yı Hümâyun ve askeri bandolar için müzisyen yetiştirmek amacıyla Mûzikâ-yı Hümâyun mektebi kurulmuştur【Özcan, 31/422】. Bu dönem itibarıyla Osmanlı’da kurumsal anlamda Batı müziği eğitimi verilmeye başlanmıştır. Eğitim materyalleri, Mûzikâ-yı Hümâyun muallimleri tarafından hazırlanmış ve Avrupa’dan Batı müziği repertuvarına ait nota siparişleri edilerek nota kitapları yayımlanmıştır (BOA).

Sarayda Batı müziği enstrümanlarının kullanımı, Mûzikâ-yı Hümâyun ile başlamıştır. Donizetti’nin ilk olarak sipariş ettiği enstrümanların 1832 yılında Avrupa’dan Osmanlı sarayına ulaştığı arşiv kayıtlarında yer almaktadır【BOA, C..ML., 182/7653】. 18. yüzyılda üretilip popüler hale gelen Batı sazlarının, 19. yüzyıldan önce İstanbul’da mevcut olduğu birçok kaynakta belirtilmiştir. Piyano ve keman gibi Batı sazları, özellikle Avrupa’dan gelenlerin yaşadığı semtlerde bulunuyordu. Ancak, Batı sazlarının toplum nezdinde kabulü Tanzimat süreciyle gerçekleşmiştir.

Farklı dönemlerde Mûzikâ-yı Hümâyun’da muallimlik yapanların maaş kayıtları, rütbe tevcihleri, terfi ve görevlerine dair detaylar arşiv belgelerinde mevcuttur. Müzik derslerinin verildiği okullarda uygulanacak yöntemler hakkında bilgi veren Maarif Nezareti Tedrisat-ı İbtidâiyye Kalemi 370-20 numaralı talimatnamede, dönemin ilköğretim seviyesindeki müzik derslerinin işlenişi hakkında ayrıntılı bilgiler bulunmaktadır.

Bu talimatname ile müzik derslerinin belirli kurallar çerçevesinde yapılması gerektiği, Maarif-i Umumiye Nezareti tarafından belirtilmiştir. Nota eğitiminde, öğrencinin dokuz yaşını doldurmuş olması ve günde bir saat nota ile çalışma şartının getirilmesi, Türk müziği eğitimindeki geleneksel meşk yaklaşımının yanında Batı müziği eğitimindeki nota kullanımının tercih edildiğini göstermektedir. Ayrıca, nefesli çalgıların icrasında bulunacak öğrencinin 16 yaşını bitirmiş olması ve herhangi bir sağlık sorununun olmadığına dair doktor raporu bulunması gerekmektedir. Bu sayede, kurumun eğitim kalitesini etkileyecek problemlerin önüne geçildiği anlaşılmaktadır【BOA, MF.İBT., 370/20】.

Müzik eğitiminde Batı müziği formlarının kullanıldığı, kısım muavinliği ve muallim muavinliğine terfi imtihanlarında da görülmektedir. 19. yüzyıl itibarıyla Türk müziğinde büyük formda eserlerin yerini küçük formlar alırken, Batı müziğindeki konçerto gibi büyük formların Mûzikâ-yı Hümâyun müfredatında yer aldığı ifade edilebilir. Osmanlı müzik eğitiminde Batı yöntemlerinin başladığı Mûzikâ-yı Hümâyun, Cumhuriyet dönemine kadar faaliyetlerini sürdürmüş ve Cumhuriyet ile birlikte Riyaseticumhur Musiki Heyeti adını almıştır.

Sonuç

19. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu’nda müzik eğitimi, geleneksel meşk usulü ile birlikte Batı müziği etkilerinin de görülmeye başlandığı bir döneme girdi. II. Mahmud’un yenilikçi reformları sayesinde, geleneksel müzik eğitimine alternatif yöntemler geliştirildi. Bu kapsamda, Mûzikâ-yı Hümâyun’un idaresine getirilen yabancı uzmanlar, Batı müziğinin nota sistemini resmi olarak müzik eğitimine dahil etti. Böylece, Osmanlı sarayında müzik eğitimi önemli bir dönüşüm geçirdi. Osmanlı’da 19. yüzyıla kadar çeşitli müzik eğitim girişimleri denense de, Batı müziği metodlarının kurumsal olarak yerleşmesi Mûzikâ-yı Hümâyun ile mümkün oldu.

Bu reformlar ve yenilikler sonucunda, Mehterhâne-i Hümâyun döneminde başlayan askeri müzik hareketleri, 19. yüzyılda büyük bir dönüşüm yaşayarak Mûzikâ-yı Hümâyun ile Batı tarzı bando takımının oluşturulmasına zemin hazırladı. Osmanlı Devleti, müzik eğitiminde geleneksel yöntemlerin yanı sıra Batı metotlarını da benimseyerek, modern ve geleneksel yaklaşımları bir arada kullanmaya başladı. Bu dönemde yapılan reformlar, Osmanlı müzik eğitiminde köklü değişikliklerin önünü açtı ve Batı müziği eğitimine olanak tanıdı.

Züleyha EkiciKAYNAKÇA:
Alimdar S. (2012). XIX. Yüzyıldan İtibaren Osmanlı Devleti’nde Batı Müziğinin Benimsenmesi ve Toplumsal Sonuçları. (Yüksek Lisan Tezi). İstanbul Teknik Üniversitesi Sosyal Bilimler
Aracı, Emre. (2006). Donizetti Paşa Osmanlı Sarayının İtalyan Maestrosu. İstanbul: Yapı
Kredi Yayınları
İrtem, Kâni Süleyman. (2018). Osmanlı Sarayı ve Haremin İçyüzü Mûzikâ-yı Hümâyun . İstanbul: Temel Yayınları
Özcan, Nuri. (2006). Muzika-yi Hümâyun. DİA, 31/422-423.
Şakir, Ziya. (1946). “Muzikai Hümâyun”. Büyük Doğu Dergisi (1/17).

http://www.turkishmusicportal.org/tr/besteciler/detay/mahmud-ii

Editör: Murat Çatal

Genel Yayın Yönetmeni: Elif Ünal Yıldız

Bu yazının bütünü yazarına aittir.

Bir önceki yazımı okudunuz mu?

PHYTHİAS, FELSEFE OKULU VE AŞK

 

 

 

Yorumlar (0)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Züleyha EKİCİ

1982 yılında İstanbul’da doğdu. Tarih alanında yüksek lisans öğrencisidir. Grafoloji ve imza analizi eğitimleri almıştır. Felsefenin Çocuk Hali ve Yaratıcı Yazarlık üzerine Serhan Kansu’dan eğitim almıştır. “Hayal-et Resimli Mecmua” dergisinde yazarlık geçmişi vardır. Onedio internet sitesinde ve Bilsemki dergisinde yazıları yayınlanmaktadır. Halen Lüleburgaz’da Akım Anadolu Lisesi’nde Coğrafya öğretmeni olarak görev yapmaktadır. Edebi Eserleri: Değerli Eserler Antolojsi, Drama Yayınevi, Ankara, 2023