Adrenochrome

Adrenochrome

Adrenochrome;

 Bu terimi, ilk dünyayı sarsan “wayfair” olayıyla duyduk. Birçoğumuz hiçbir anlam getiremeyip hatta araştırmaya bile gerek duymadan önemsemezken hatırı sayılır sayıda insan bu olayı merak edip araştırdı.

Araştırdıkça insanın kanını donduran detaylar ortaya çıkmaya başladı. Adrenochrome aslında bir hormondur. Bu hormon 0-9 yaş arası çocukların korku anında adrenalin ile beraber salgıladıkları bir hormon. İddiaya göre bu hormon yaşlanmayı önlediği için dünya çapında zengin insanların kullandığı bir serum haline gelmektedir. Birçok ünlü ve siyasetçinin bu olayda adı geçmektedir. Tom Cruise ve Hillary Clinton gibi ünlü insanların bu serumu kullandıkları iddia edilmektedir.

Aslında bu sapkınlığın tarihi bir geçmişi de var. Ortaçağ Avrupası’na ait bulunan bazı kayıtlarda tapınakçıların boğa kanı içerek güçlenmesinden bahsedilmektedir. M.Ö’ki dönmelerde işler biraz daha karmaşık hale gelmektedir. Bu dönem Mezopotamya topraklarında kara büyü gibi şeyler inançların merkezine oturmuş durumdaydı. Şu an bile bu geleneklerin çoğu bizim geleneklerimize adapte olmuş durumdadır.

Çocuk kanı içme ritüeli ilk defa bu dönemlerde ölümsüzlüğü arayanlar arasında gelişmiştir. Bu öylesine bir inanış haline gelmiştir ki kan tarikatları bile kurulmuştur. Yaşanan bu son wayfair olayı da geçmişten gelen bu tarikatların devamı olarak tanımlanmaktadır. Birçok kişi bu olayı komplo teorisi ve saçmalık olarak tanımlasa da dünya genelinde kaybolan çocukların sayısı da küçümsenmeyecek kadar fazladır.

Yine iddialara göre bu hormonun elde edilebilmesi için çocuğun ölesiye korkmuş olması gerekmektedir. Korkan çocuk adrenalinle birlikte bu hormonu da salgılar. Canlı canlı uzuvları kesilerek veya işkence yapılarak korkutulan bu çocuklardan elde edilen hormon serum haline getirilerek milyon dolarla ölçülen fiyatlara satılmaktadır.

Uzakdoğu mutfağında köpek eti çok beğenilen bir yemektir. Fakat daha lezzetli olması için köpeğin sopayla dövülerek öldürülmesi gerekmekte olduğu, bu iğrenç ve insanlık dışı uygulamada tıpkı çocukların canlıyken işkence görmesi gerektiği inancıyla hemen hemen aynıdır.

Yine ortaçağa dönecek olursak, İspanya engizisyon mahkemelerince, asiller tarafından özel istek üzerine şeytanın çocuğu veya içinde şeytan var denilerek ailelerinden zorla alınan çocukları çok bilinen bir Ortaçağ idam aleti olan iğneli fıçılarda katlederek kanlarını alıp satan bir sektör bulunmaktaydı.

Kan ritüelleri o kadar ünlüydü ki 16 yy. Macaristan’ın da kanlı kontes lakabıyla ün salmış Elizabeth Bathory kan banyosunun onu gençleştirdiğini düşünerek onlarca hizmetçisini vahşice katletmiştir. Şatodan kaçan bir hizmetçinin polise başvurmasıyla yakalanan ve ömür boyu şatosunda yalnız başına hapsedilen bu seri katilin yaptıkları, gelecek nesillere miras kalmış gibi kanın ölümsüzlüğün veya gençleşmenin ilacı olduğu yönünde yaygın bir inanış vardır.

Peki, gerçekten kan gençleşmeyi sağlayabilir mi? Evet bu doğrudur. Kan cildi ve bedeni onaran güçlü bir sıvıdır. Günümüzde PRP adı verilen bir cilt tedavi yöntemi bulunmaktadır. Kişinin kendi kanının cilde enjektesiyle yapılan bu yöntemin işe yaradığı, yaşlanmayı önlediği kanıtlanmıştır. Bu küçük çocuklardan elde edilen vahşice yöntemi meşrulaştırmaz. Herkes doğar, yaşar ve yaşlanır sonunda da bizi bekleyen mutlak sonla ölür. Bunu hiçbir ilaç, serum veya ayin engelleyemez.

Tarih boyunca ölümsüzlük peşinde koşmuş birçok komutan, devlet adamı, kral olmuştur ama hiçbiri mutlak sondan kaçamamıştır. Son dönemde patlak veren ve dünya gündemini meşgul etmiş bu olayın arkasında çok karanlık güçlerin olduğu apaçık meydandadır.

Diyarbakır, Çınar ilçesinde bulunan Zerzevan kalesindeki mitra tapınağı bugün dünyayı yönettiğine inanılan bazı kimselerin ilk ayin yaptığı yer olarak tescillenmiştir. Bulgulara göre tarihi milattan öncelerine dayanan bir tarikatın burada ayin yaptığı, kan içtiği kanıtlanmıştır. Burada bulunan bebek iskeletleri önceleri bir mezarlık olduğunu düşündürse de bulunan iskeletlerin aynı yaş aralığında olması şüphe uyandırmıştır. Yapılan araştırmalarda ise kan içme ayinleri doğrulanmıştır.

Yaşadığımız asrın felaketi depreminden sonra kaybolan yüzlerce çocuğun arama çalışmaları yüzeysel bir şekilde yapılmış ve derinlemesine bir araştırma yapılması gerektiği yönünde verilen önerge TBMM tarafından reddedilmiştir. ABD’de bulunan bir sinagogun gizli geçitlerinde çocuk kıyafetleri, kanlı elbiseler ve yataklar bulunmuştur. Antalya sahiline vuran sahipsiz çocuk cesetleri ise bu olaya tuz biber olmuştur. Peki, kaybolan çocukların bulunmasını bir insan neden reddeder?

Ülkemde yaşanan deprem faciasından hemen sonra yağmalar, hırsızlıklar ve çocuk kaçırmalar olmuş, bunun haberleri günlerce yapılmıştı. Gündemin dakikalar içinde değiştiği zavallı ülkemin, zavallı çocukları gündemin dışına atılarak unutturuldu. Bunun dillendirilmemesi gerektiğini düşünenler böyle istediği için.

Dünyadaki düzeni elinde tutan bu yapılar tarihi binlerce yıl öncesine dayanan bir geleneğin mirasçısı olarak görevlerini yapmakta, seçtiğimizi sandığımız insanları görevlendirip istedikleri ülke üzerinde iğrenç oyunlarını oynamaya devam etmektedir.

Tüm bunlar komplo teorisi denilerek basitleştirilmeye çalışılsa da dünyayı kontrol eden bir güç olduğu, tüm bu bulgularla kesinleşmiştir.

 

Zafer DEĞİRMENCİ

Editör: Nigar KAYA

Baş Editör: Elif ÜNAL YILDIZ

Bir Önceki Yazımı Okudunuz mu?”

ÖJENİK

Yorumlar (10)

  1. Yıldız TEK GAMLI
    • 22/02/2024

    Hocam yine harika bir yazı olmuş Depremin birinci yılının ardından yazımda kaybolan çocuklar ve devlet tutumundan bahsetmiştim umarım kayıp çocuklar böyle bir işkenceye maruz kalmamıştır.

  2. Sinan Bayram
    • 21/02/2024

    Emeğine yüreğine sağlık Zafer abi bilgilendirici bir yazı olmuş

  3. Barış
    • 21/02/2024

    Tebrik ederim hocam. Bu ve buna benzer bir çok yapılmış ve halen yapılmakta olan olay var. Günümüz de halen farklı oluşumlar farklı söylemler ile çocuklardan alınmaya çalışılan genlerden ve vücut salgılarından ziyade yetişkin bireylerden elde etmeye çalışılan sıvılar ile gençleşmek hatta işi ileri boyuta çıkararak LVL atlatılan ölümsüzlük gibi sapkın düşünceler içinde yaklaşımlar var. Halkı bilinçlendirmek ve araştırma ruhunu empoze etmek adına bu ve buna benzer paylaşımların faydalı olduğu kanaatindeyim. Yolumuz açık olsun. 👏👏

  4. Bekir SEVİK
    • 21/02/2024

    Ne yazık. İnsanlar nesiller, asırlar boyu ölümsüzlük peşinde koşturup durdu. Sonuç ne oldu? Sizin de dediğiniz gibi kaçınılmaz sona ulaştılar. Oysaki ölümsüzlük ebediyen yaşamak değildir, ebediyen adından söz ettirecek faaliyetler yapmaktır. Örnek vermem gerekirse, Oğuz Kağan 2300 yıl önce Gök Tanrıyla buluştu; ama halen adından gururla bahsediyoruz. İşte gerçek ölümsüzlük...

  5. Yazdığın her yazı farklı yolculuklara çıkarıyor. Neler neler öğreniyoruz sayende. Emeğine sağlık sevgili hocam.

  6. Keziban DURMUŞ
    • 21/02/2024

    Bilgilendirme icin teşekkürler hocam .Kiyamadigimiz çocuklara yapilanlar tüyler ürpertici .Bilmedigimiz ne karanliklar var daha . Emeğinize sağlık hocam

  7. Zeynep
    • 21/02/2024

    Kalemine sağlık çok güzel bir yazı olmuş okurken tabiri caizse beynim yandı

  8. Gül Genç
    • 21/02/2024

    Lise yillarimda okumustum İğneli Fıçı kitabını.. oyle korkmuştum ki.. ne kadar korkunç ne kadar dehşet verici.. onlar icin yaşasın Cehennem!!

    • 21/02/2024

    Kelimeler kifayetsiz kalıyor, yorum yapmakta zorlanıyorum...

  9. Nuray Acar
    • 21/02/2024

    Yine bilgilendirici çok güzel bir yazı olmuş Zafer emeğine sağlık

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Zafer DEĞİRMENCİ

30.08.1979 yılında Erzurum’da doğdu. Babasının memur olması nedeniyle 1983 de Kayseri’ye göç ettiler. İlk, orta ve lise öğrenimini Kayseri’de tamamladı. İş hayatına atılıp sonrasında askerlik görevini tamamladıktan sonra yine değişik işlerde çalıştı. En son 2013 de bir iş için gittiği Diyarbakır da eşi Yeliz Değirmenci ile tanıştı. ve evlenip Diyarbakır’a yerleşti. Roman yazma isteği çocukluğunda babasının eski bir daktiloda yazmaya çalıştığı fakat bir türlü bitiremediği roman denemelerinden gelmekte olup, eşininde desteğiyle ortaya çıktı. Yayımlanan Ağaç dalından kuşlar, Simon, Ölüm var! Hasan ve Çoban isminde dört romanı var. Ayrıca araştırmacı tarih yazarı olan Zafer Değirmenci çeşitli platformlarda yazdığı makalelerlede tanınmaktadır.