RAPUNZEL’İN BİTLENEN SAÇLARI

RAPUNZEL’İN BİTLENEN SAÇLARI

RAPUNZEL’İN BİTLENEN SAÇLARI

Evvel zaman içinde kalbur saman içinde, ben ninemin beşiğini tıngır mıngır sallar iken; nineler de torunlarına güzel güzel masallar anlatırmış. Fatma nine de bunlardan biriymiş. O masal anlatınca minikler bunları zevkle dinler ve bir yenisini anlatmasını isterlermiş. Yeni masal bulmakta zorlanan Fatma nine bir gün torunlarına “Siz okulda hiç masal öğrenmiyor musunuz? Siz de bana anlatın da bu sayede yeni masallar öğreneyim.” demiş. Bundan sonra bir gün Fatma nine, bir gün torunları masal anlatmak üzere anlaşmışlar.

Küçük torunu Ali ile ablası Selma, ninelerinin isteğini yerine getirmek için kitaplarda okudukları; Pamuk Prenses, Uyuyan Güzel, Külkedisi Sindirella, Karlar Ülkesi gibi masalları ninelerine anlatmaya başlamışlar.

Ninelerinin isteği yerine gelmişti gelmesine fakat duyduğu masalları hiç de beğenmemişti. Altmış senedir dinlediği Dede Korkut hikayelerine, Keloğlan masallarına, Hacivat’la Karagöz’ün atışmalarına veya Nasrettin Hoca fıkralarına hiç benzemiyordu bu masallar.

Varsa yoksa kral, kraliçe, prens ve prenses hikayeleri. Her masalda mutlaka bir cadı veya büyücü oluyor ve işler sürekli büyüyle çözülüyordu. Nerede kaldı bizim Dede Korkut’un güçlü yumrukları, Keloğlan’ın akıl oyunları, Nasrettin Hoca’nın zekice esprileri?

Fatma nine de çözümü masalları kendi kafasına göre değiştirmekte buldu. Hem daha önce de torunları aynı şeyi ona uygulamış ve anlattığı masalları kendi dünyalarına getirip değiştirmişlerdi. Bugün masal anlatma sırası ondaydı. Onlardan dinlediği bir masalı değiştirerek torunlarına anlatmaya başladı. Upuzun saçlarıyla tanınan Rapunzel’in anlatıldığı masalının önce adını sonra da konusunu değiştirdi.  Rapunzel’in sihirli saçları yerine bitlenen saçları demeyi tercih etti. Bir taraftan da içinden kıs kıs gülüyordu.

“Evvel zaman içinde kalbur saman içinde, çok uzaklarda yaşayan Rapunzel adında bir prenses varmış. Bu prensesin sırrı saçlarındaymış. Saçları taradıkça parlar ve onu tarayanlara enerji verip gençleştirirmiş.

Onun için saçlarını hiç kesmez ve uzattıkça uzatırlarmış. Bunu bilen iki kişi varmış. Annesi ve babası. Zamanla nasıl olduysa bu sır başkaları tarafından da öğrenilmiş. İşte bundan sonra prenses daha sıkı bir korumaya alınmış ve kimseyle görüşmesine izin verilmemiş. Masal bu; illa kötülük yapanlar bulunacak. Güzel saçlı Rapunzel’i kötü ve yaşlı bir cadı kaçırıvermiş.

“Cadı neye benzer nine?” diye soran küçük Ali’ye Fatma nine komiklik olsun diye; “İçine kötülük doldurulmuş bir korkuluk.” cevabını vermişti. Ali “Korkuluk nasıl çocuk kaçırır, kötülük içine neden kaçmış?” diye düşünürken ninem masalı uydurmaya devam etmiş.

“Yaşlı cadı kızın saçlarını gençleşmek isteğiyle sürekli tarıyormuş fakat hiç de güzel yıkayamıyormuş. Önce saçları topaklanmaya başlamış. Bu topakların içlerinde de bitler oluşmuş. Önceleri anlamasalar da sonunda bitler dışarıdan bakınca bile görünecek kadar artmış.

Bunu gören yaşlı cadı ne yapacağını şaşırmış. Bitleri ayıklamak imkansızmış. Hem gözleri iyi görmüyormuş hem de tek bildiği hareket sihirli sopayı sallamak olan cadının elleri buna müsait değilmiş. Saçlarını kesse bu iş çok kolaydı fakat o sırlı saçları da kesemezdi.

Saçlarını önce kendi yöntemiyle büyü yaparak halletmeye karar verse de saçlarına bir şey olur korkusuyla bundan vazgeçmiş ve küllü su ile yıkamaya karar vermişti.

Ardından tükürerek topakları açmayı denemiş. Daha sonra korka korka bildiği bilmediği bütün bitkilerle saçını yıkamış. Çaresizlikten çamura bile bulamış. Son çare olarak bitleri yesin diye Rapunzel’in saçlarını örümceklerle doldurmuş ve onu çok korkutmuş. Uyguladığı hiçbir saçmalık bitleri yok etmediği gibi cadının kendi saçları da bitlenmiş.

Onlar bitleri temizlemeye çalışırken Rapunzel’in okula gitme yaşı gelmiş. Köydeki tüm çocuklar okula başlamış ama cadı onun gitmesine izin vermiyormuş. Bitlenen saçlar da bahanesi olmuş. Küçük prensese “Okula gidersen saçlarında bit olduğunu anlar ve seni sevmezler, seninle alay ederler, saçlarını keserler…” gibi türlü türlü yalanlar uydurup onu korkutuyormuş.

Asıl korkusu ise elbette onun okuma yazma öğrenerek gerçekleri anlamasıymış. Rapunzel ise “Belki diğer çocuklarda da benim gibi bit vardır, o zaman beni ayıplamazlar. Hiç olmazsa bir gün gidip okulu göreyim!” diye günlerce yalvarmış.

Cadı buna asla izin vermemiş. Rapunzel ise okula giden bir çocuğun defterlerini ve ödevlerini gizli gizli inceleyerek okuma yazmayı öğrenmiş. Sonra kitap okumaya başlamış. Kitabın birinde kayıp prenses masalını okuyunca “Bu ben olabilir miyim?” diye düşünmeden edememiş.

Bunu anlamanın tek yolu saçlarını kesmekmiş. “Hem saçlarım olmazsa bitlerim olmadığı için okula da çok rahat gidebilirim.” diye düşünmüş ve bir makas alarak saçlarını kesmiş. Bunu gören cadı aklını kaçırmış ve evi terk etmiş.

Cadıdan kurtulan Rapunzel ise hemen okula başlamış. Orada bilgisi ve görgüsü arttıkça kendi başına gelen bu kötü olayın başka çocukların başına gelmemesi için bir çözüm bulmaya karar vermiş.

Aklına ilk olarak bir doktor olup insanların kendi saçlarını taradıkça gençleşeceği bir formül bulmak gelmiş. Biraz düşününce “Polis olursam çocuklara kötülük yapanları cezalandırırım.” fikri daha güzel gelmiş. Araştırmaya devam ettikçe suçluları cezalandıran bir hâkim de olabileceğini fark etmiş. Yine de bu fikirler onun içine çok da sinmemiş.

En sonunda daha işe yarar bir fikir olacağını düşündüğü öğretmenlik mesleğinde karar kılmış: “Eğer çocukları iyi eğitirsek ve onların içine kötülük kaçmasına izin vermezsek böylece kötü insanlar olmazlar. Sorun çıktıktan sonra onu çözmeye çalışmak yerine problemi baştan engellemeli, bu daha güzel bir yöntem.”

Fatma ninenin masal uydurması bitmiş sıra Ali’nin hayallerine gelmişti: “Nineciğim ben olsam zaman makinesi yapar ve Rapunzel’i daha kaçırılmadan kurtarırdım. Eğer kaçırıldığı zamana gidemezsem de cadının evini bulup onu bir güzel döver ve içine kaçan kötülükleri ameliyatla dışarı çıkarırdım.”

Masalı dinlerken Selma’nın içi biraz tuhaflaşmıştı. Dinlediğinin masal olduğunu unutmuş gerçekmiş gibi üzülmüştü. Kendisi de saçlarını kestirmeyi sevmez ve hep uzatmak isterdi: “Keşke saçlarını kesmeden bir çözüm yolu bulunsaydı. Hem niye saçları kesilince büyüsünü kaybediyor ki? Yeniden uzayacak nasıl olsa!” diye üzüntüsü dile getirdi.

Fatma nine ve torunları masalı kafalarına göre değiştirirken Rapunzel’in saçlarından yere üç tane bit düşmüş: Biri yemek yedikten sonra ellerini yıkamayan çocukların başına, biri çocuklarını okula göndermek istemeyenlerin başına, biri de ‘Bit nasıl bir şey? Hiç görmedim.’ diye merak edenlerin başına…

 

Ümmü ÖZÇELİK

Editör: Ümmü Özçelik

Genel Yayın Yönetmeni: Elif ÜNAL YILDIZ

Bu yazının bütünü yazarına aittir.

Diğer Yazılarımı Okudunuz mu?

SİNDİRELLA’NIN ORTOPEDİK AYAKKABISI

Instagram

 

Yorumlar (1)

  1. Yıldız Tek Gamlı
    • 11/10/2024

    Ben almayayım 😂😂😂

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Ümmü ÖZÇELİK

Fisildayankalemler.org Editörü ve Yazarı 1973 Antalya, Akseki doğumlu. Antalya Merkezde Naciye Havva Manav Uşak İlkokulunu bitirdi. İlkokuldan sonra Hafızlık yaptı. Ortaokul ve liseyi İstanbul’da okudu. 1999 Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesinden mezun oldu. 2015 yılında Süleyman Demirel Üniversitesi Hadis Anabilim dalında yüksek lisansını tamamladı. 2008- 2017 yılları arasında Diyanet İşleri Başkanlığında Vaiz olarak çalıştı. 2023 yılında AÖF Sosyal Medya Yöneticiliği bölümünü bitirdi. Türkiye Yayıncılar Birliğinin editörlük ve lektörlük eğitimlerine katıldı. Evli ve üç çocuk annesi. Şu anda kitap yazmanın dışında öğretmenlik ve editörlük yapıyor. Her çocuğa sorulan “Ne olmak istiyorsun?” sorusuna hiç düşünmeden: “Yazar olmak istiyorum.” diye cevap vererek çıktığı yolculuğu devam ediyor. Yazar olarak mottosu; “Yazıyorsak bir sebebi var.” Yayımlanmış olan beş adet çocuk kitabı var. İlk yayınlanan kitabı Karınca süpürgesi. Hayvan sevgisi merhamet ve empati duygusunu yoğun olarak işlediği bir eser. Çocuklar günümüzde daha çok fantastik öğeleri olan hikayeleri okumayı tercih ediyor. Karınca Süpürgesi, Sinek Kurtarma Operasyonu gibi hikayeler okuyanlara çok fantastik geliyor. İkinci kitabı Üç Güzeller ise günleri sürekli değişen dini bayramların ve bunun nedeni olan Kameri (Ay) Takvimin anlatıldığı bir eser. İçinde bol bilgi olsa da kurgunun içinde olduğundan dolayı merakla kendini okutuyor. 8-12 yaş çocuklara hitap eden bu eseri her yaştan okur çok seviyor. Üçüncü kitabı Gizem’in Bereket Hazinesi ise oyun, eğlence ve macera ile çocuklara sofra adabını ve görgü kurallarını anlatıyor. Aynı zamanda seri olarak devamı da olan bu kitabın baş karakteri Gizem, adı gibi gizemli, meraklı ve sevgi dolu bir karakter. Dördüncü kitabı Gizem’in Cennet Hazinesi ise maceranın ikinci kitabı. Bu kitapta Gizem çocukların çok merak ettiği cenneti ve oraya gidebilmenin yollarını araştırıyor. Tabii ki yine oyunlarla. Beşinci kitabı Beş Güzeller -İnsanlık Treni- ise peygamberlerden ve onların önemli özelliklerinden, evrensel mesajlarından bahsediyor. Esma Öğretmen, meraklı öğrencileri ile birlikte bu konuyu araştırıyor. Üç Güzellerden tanıdığımız eğlenceli karakterler yine bizimle birlikteler.