Yayınevi Sorunları
- Yazar: Ayşe KAYACAN
- 26 Eylül 2024
- 48 kez okundu
Yayınevi Sorunları
Bin bir emekle ortaya konulan binlerce eser, ne yazık ki yayınevleri ile yaşanan sorunlar yüzünden heba oluyor. Üstelik bu eserler genellikle yazarın ilk eseri oluyor. Yazar, kazanç elde edemediği gibi, eserinin ziyan olmasına tanık olduğunda yazmaktan kaçınır hale geliyor.Bu girdabın içinde kaybolup gitmiş birçok değerli kalem tanıyorum ki artık yazmak istemiyorlar.
Oysa bir eser ortaya çıkmadan önce nice zorluklarla karşılaşılıyor; uykusuz kalınan geceler, ilmek ilmek işlenen kelimeler… O ilk heyecan, o ilk coşku, yerini koca bir hayal kırıklığına bırakırken, yazar, yitip giden o ilk tutkusunun ardından öylece bakakalıyor. Ya da “ücretsiz kitabınızı yayınlayalım” cümlesine aldanıp onca emeğini kendi elleriyle çöpe atıyor.
Ne yazık ki o heyecanın etkisiyle yapılan hataları, yanlışları fark edemeyip, bu hataların sanki kendinden kaynaklıymış gibi görülmesine sebep oluyor. İmzalanan sözleşmelere konulan 100 kitap satma zorunluluğuyla yayınevi kendi reklamını yaparken, yazar, o 100 kitabı satmak için pazarcı edasıyla hareket etmek zorunda kalıyor.
Nasıl ki bir eser kabul görmeden önce incelemelerden geçiyorsa, bir yayınevinin de bu unvana sahip olmadan önce yeterliliği açısından araştırılması gerekir. İnsanlar, “her önüne gelen yazarım diyemez” diye eleştirmeden önce, her eserin kolayca yayınlanmaması gerektiği gerçeğini savunmalı.
Fakat ne yazık ki bizim toplumumuzda, iğneyi kendine batıranlar yüzünden çuvaldızın azizliğine biz uğruyoruz. Henüz iki lafı bir araya getiremeyen, üslubu bozuk insanların olduğu bir yerde, doğruyu aramak ne kadar doğru olabilir ki? Deneyimlediğim ve tanık olduğum şeyler hiç hoşuma gitmedi, ne yazık ki.
Şimdilerde ortaya koymaya hazırlandığım yeni eserim için oldukça seçici davranıyorum. Bir eserimin daha ziyan olmasını istemiyorum. Yaptığım yanlış bir seçimle, çocuklarıma bir eser bırakmak isterken hayallerim yarım kaldı belki, ama bundan sonra işimi şansa bırakmamaya kararlıyım.
Onca emek ziyan olmamalı. Kendime bir söz verdim: Hikayemin peşini asla bırakmayacağım. “Sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yer” derler, ve ben de bu acı tecrübeyle öğrenmiş oldum. İnsan doğası gereği sürekli olarak öğrenmeye açıktır.
Nefes alınan her gün bize bir şeyler katmak içindir. Ama görüyorum ki, herkes ortalıkta “ben oldum” diye gezerken, bizim gibi azınlıkta olanlar “pişmekteyiz” demekle yetiniyoruz. Çünkü biliyoruz ki insan büyüdükçe küçülürse başarmış olur. Ve büyüdükçe küçülen nefisler bir gün mutlaka hak ettiğini bulur.
Dilerim ki Allah, emek hırsızlarına fırsat vermez ve çabalarımız gerektiği değeri görür. Bizler, bir eser ortaya koymak için fedakârlık ederken, birileri kazanç sağlayamamış olur.
Sevgi, saygı ve hoşgörü ile kalın.
Ayşe Kayacan
Başeditör/Redaktör: Murat Çatal
Genel Yayın Yönetmeni: Elif Ünal Yıldız
Bu yazının bütünü yazarına aittir.
Bir önceki yazımı okudunuz mu?
Sana yüzde yüz katılıyorum meslekdaşım ❤️