SOSYAL ÇÜRÜME

SOSYAL ÇÜRÜME

 

Coğrafyamızın, bilgisayar ve internet, ardından sosyal medya platformları ile tanışması çok uzak bir tarih değildir. İnternetten önce bilgisayarlarımızla sadece sınırlı şeyler yapabiliyorken, internetin gelişiyle bilgiye ulaşmanın o güzel hazzını yaşıyorduk. Aradığımız her şey elimizin altındaydı. Bir bilgi bize bir tuş kadar uzaktı o zamanlar. Aradan belli bir zaman geçmişti ki Avrupa’da kullanılan sosyal medya platformları bizde de türemeye başladı. İnsanlar bu platformları sosyalleşmek ve yeni arkadaşlar edinmek, eski arkadaşlarını bulmak için kullanmaktaydı. Çok uzun süredir de amacı dâhilinde kullanıldı.
Milenyuma girdikten sonra sosyal medya bir dönüşüme uğradı. Özellikle coğrafyamızda sosyal medya amacının dışına çıkmış, hunharca kullanılıyordu. Bu medya patronları için yeni bir meta olmuştu. Sosyal medya patronları, sosyal medyanın yarattığı bu ahlak erozyonundan gayet memnun olmuşlardı. Ne kadar çok ahlaksızlık olursa o kadar çok üye kazanmaya başladıklarını fark eden yatırımcılar sosyal medya platformlarını geliştirmeye başladılar. Artık kullanıcılar bu platformlara daha rahat erişip, daha rahat kullanabiliyordu. Üstelik yaş sınırı da yoktu.

Her kesimden insan bu platformlarda boy gösteriyor, kimi bilgi amaçlı paylaşımlar yaparken kimi ise ahlak sınırlarını aşan paylaşımlarıyla beğeni toplamaya çalışmaktaydı. Zorbalığın delikanlılık sayıldığı, saf sevginin eziklik ve enayilikle aynı kefeye konduğu, köy kızlarının o mahcubiyetinin kaybolup yerine erotik danslar eden şalvarlı başörtülü tiplerin türediği, yaşlı teyzelerin bile atar yaptığı saygıdan hoşgörüden uzak bir mecra haline geldi.

Sosyal medyada çok beğeni alan kişilerin havalı sayıldığı bu mecralar yatırımcılar tarafından bazen ödüllendiriliyordu. Sosyal medyadan para kazanma modası, emeği, alın terini yenmişti. Gençlerimiz bu platformlarda para kazanıp kısa yoldan zengin olma hayalleri kuruyor, bu yolda saçmalamaktan kesinlikle çekinmiyordu. Çünkü önlerine aynı yolla zengin olan modeller konmuştu. Çok lüks hayatlarını insanların gözlerine o kadar sokuyorlardı ki gençler bu ışıltılı hayatı yaşamak için onur, şeref, haysiyet gibi bizi biz eden erdemleri unuttular. Hâlbuki bu lüks hayatın altında yatan iğrenç ilişkiler bilinmiyordu. O hayatı yaşamak için nelerden vaz geçildiği, nelerden tavizler verildiği asla kullanıcılarla paylaşılmadığı için göz kamaştırıcı bir masal dünyası yaratan bu fenomenler gençlere rol model olarak sunulup sosyal medyadaki etkinliklerini çoğaltmaları sağlandı.
Herkes sosyal medyada ün yapmış birine benzemeye çalışıyordu. Bir zamanlar mafya dizileriyle zehirledikleri gençlerimizi bu defa çok farklı bir yöntemle yozlaştırmaya çalışıyorlardı. Hepsi böyle değildi tabi.
Hâlâ kültür ve bilgi peşinde koşan insanlar da vardı bu mecralarda. Üzücü olan şu ki, bu insanlar canlı yayınlarda ahlaksızca konuşan veya bu konuşmayı eyleme döküp en mahrem anlarını paylaşan oluşumlar kadar ilgi görmüyordu. Bu kültür yozlaşması tabii ki sanatı da vurdu. Eskiden ruhumuzu dinlendiren o güzel şarkılar yerini bağırmakla böğürmek arasında çıkarılan bir sesle söylenen anlamsız, saçma sapan şarkı bile denilemeyen bir şeye bıraktı. Tüm bu deneyimler bize gösterdik ki maalesef insanımız sosyal medyayı amacında kullanamamıştır.
Bu mecra siyasiler içinde vazgeçilmez bir propaganda meydanı haline gelmişti. Partisinden veya görevinden istifa etmek isteyen kamuoyuna bu mecralardan ulaşabiliyordu. Adalet arayanlar artık buralardan adalet bulmaya çalışmaktaydı. Kimsenin adalet sistemine güveni kalmayan bir coğrafya için bulunmaz bir nimet de olabiliyor sosyal medya. Milyon dolarlar dönen bir sektöre dönüşmesi, yatırımcıların kabaran iştahları bu mecrayı vazgeçilmez bir yer haline getirmişti, tüm değerlerinden vazgeçen bir nesil yaratmak pahasına.

 

Editör: Nigar KAYA

Baş Editör: Dr. Sibel ÇELİKEL

Yorumlar (8)

  1. Yıldız Tek Gamlı
    • 27/01/2024

    Bu yazının öyküsünü de bilince hocam o kadar haklısınız ve o kadar güzel anlatmışsınız ki teşekkür ederim. Kaleminize, yüreğinize sağlık

  2. Ayşenur Dürlü
    • 26/01/2024

    Kaleminize sağlık.O kadar haklı bir isyan ki özellikle gençlerimiz bu dönemde bilinçli kullanamadıkları için bırakın çürümeyi resmen zihinleri zehirlendi. Tabi ki dijital bir çağda yaşıyoruz fakat yazınızda ilettiğiniz gibi sosyal medyayı amacına göre maalesef kullanılmıyor. Özenti, lüks yaşam arayışı, parayı kolay yoldan kazanmak için çirkin,hoşnut olmayan davranışlar ve bulunduğu coğrafya sınırlarının ötesinde bir yaşam döngüsü oluştu.Tebrik ediyorum sizi umarım gençlerin okuması sağlanır.Gelecek nesillerimize bilinçli toplum özentisiz hayat dilerim!

  3. Ayşenur Dürlü
    • 26/01/2024

    Kaleminize sağlık.O kadar haklı bir isyan ki özellikle gençlerimiz bu dönemde bilinçli kullanamadıkları için bırakın çürümeyi resmen zihinleri zehirlendi. Tabi ki dijital bir çağda yaşıyoruz fakat yazınızda ilettiğiniz gibi sosyal medyayı amacına göre maalesef kullanılmıyor. Özenti, lüks yaşam arayışı, parayı kolay yoldan kazanmak için çirkin,hoşnut olmayan davranışlar ve bulunduğu coğrafya sınırlarının ötesinde bir yaşam döngüsü oluştu.Tebrik ediyorum sizi umarım gençlerin okuması sağlanır.Gelecek nesillerimize bilinçli toplum özentisiz hayat dilerim!

  4. Aysel Gedik
    • 26/01/2024

    Zafer hocam kaleminize sağlık. Çok güzel bı anlatim olmuş 📖 . İlerleyen süreçte yazılarınızı daha çok yerde görmek isteriz 📝🧾

  5. Aysel Gedik
    • 26/01/2024

    Zafer hocam kaleminize sağlık. Çok güzel bı anlatim olmuş 📖 . İlerleyen süreçte yazılarınızı daha çok yerde görmek isteriz 📝🧾

  6. Erdal ÖZAYDIN
    • 26/01/2024

    Elinize emeğinize sağlık günümüzde kanayan bir yaraya parmak basmışsınız..Sosyal bir çürümenin içinde debelenip duruyoruz toplum olarak👏👏

  7. Zeynep
    • 26/01/2024

    Çok güzel bir konuya değinmişsiniz kalemine sağlık

  8. semiraysezgin
    • 26/01/2024

    Kesinlikle tüm sözlerine katılmaktayım. Konu tam yerinde kaleme alınmış. Tebrikler.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Zafer DEĞİRMENCİ

30.08.1979 yılında Erzurum’da doğdu. Babasının memur olması nedeniyle 1983 de Kayseri’ye göç ettiler. İlk, orta ve lise öğrenimini Kayseri’de tamamladı. İş hayatına atılıp sonrasında askerlik görevini tamamladıktan sonra yine değişik işlerde çalıştı. En son 2013 de bir iş için gittiği Diyarbakır da eşi Yeliz Değirmenci ile tanıştı. ve evlenip Diyarbakır’a yerleşti. Roman yazma isteği çocukluğunda babasının eski bir daktiloda yazmaya çalıştığı fakat bir türlü bitiremediği roman denemelerinden gelmekte olup, eşininde desteğiyle ortaya çıktı. Yayımlanan Ağaç dalından kuşlar, Simon, Ölüm var! Hasan ve Çoban isminde dört romanı var. Ayrıca araştırmacı tarih yazarı olan Zafer Değirmenci çeşitli platformlarda yazdığı makalelerlede tanınmaktadır.