Örnek Bir Balkan Kadını; Zübeyde Hanım

Örnek Bir Balkan Kadını; Zübeyde Hanım

 Örnek Bir Balkan Kadını ;Zübeyde Hanım

(8 Mart Dünya Kadınlar Günü)

 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nün tarihi, 1800’lü yıllarda tekstil fabrikasında çıkan bir yangına dayanıyor.  40 bin kadın işçi, ABD’nin New York kentinde, bir dokuma fabrikasında ‘eşit işe eşit ücret’, çalışma saatlerinde azalma ve doğum izni istemiyle greve başladı.

Bu grev esnasında çıkan yangında 129 kadın işçi yanarak, yaşamını yitirdi. Bu feci olayın tarihi 8 Mart 1857’ydi. Bu katliamın üstünden 167 yıl geçti. ABD’de bu olaylar olurken Kıta Avrupa’sında durum daha içler acısıydı.

Özellikle İngiltere ve Fransa’da kadın çalışan işçi sınıfı ciddi problemlerle uğraşıyorlardı. Çalışma ortamları uygun değildi, sağlık sorunları had safhadaydı. Özelikle çocuklu kadınlar çalışma alanlarında ve fabrikalarda tercih edilmiyorlardı.  

Amerika Sosyalist Partisi, 28 Şubat 1909’da New York’ta bir “Kadınlar Günü” düzenledikten sonra 1910 Uluslararası Sosyalist Kadın Konferansı her yıl bir “Kadınlar Günü” düzenlenmesini önerdi. 1917’de Sovyet Rusya’da kadınlar için 8 Mart ulusal bayram oldu.

Dünya Kadınlar Günü kutlanmasını öneren Clara Zetkin (Alman Politikacısı ve Kadın hakları Savunucusu) ve Rosa Luxemburg (Polanyalı Ekonomist ve Aktivist) ile 1921’de Moskova’da düzenlenen üçüncü Enternasyonal Kongresine bağlı olarak düzenlenen Uluslararası Kadınlar Konferansı’nda o dönem ağırlık kazanan “sınıfa karşı sınıf” politikalarının etkisiyle “Dünya Emekçi Kadınlar Günü” adı benimsendi.

Bu gelişmelerden sonra konu, o dönem Batı Bloğu olarak anılan ülkelerde de kadınlar arasında popüler olmaya başladı. 8 Mart’ın kitlelerce benimsenmesinin sağlamış olduğu farkındalık Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’na kadar uzandı. 1975 yılında BM Genel Kurulu, 8 Mart gününü Dünya Kadınlar Günü olarak tanıdı.

8 Mart Dünya Kadınlar Günü, Türkiye’de ilk kez 1921 yılında kutlandı. Küçük bir grup ile yapılan kutlamalar, Rahime Selimova ve Cemile Nuşirvanova isimli iki kız kardeşin gösterdiği girişimler sonucunda gerçekleşti.

Birleşmiş Milletlerin 1975 yılında, 1975 ile 1985 yılları arasını “Kadının 10 Yılı” olarak adlandırmasından sonra aynı yıl Türkiye’de Kadın Yılı Kongresi yapıldı. Bu kongrenin yapılmasından sonra 8 Mart’a olan olumsuz tepkiler azaldı. Yine aynı yıl İlerici Kadınlar Derneği’nin faaliyetleriyle birlikte 8 Mart Türkiye’de yeniden kutlanmaya başlandı.

İşte 8 Mart’ın 167 yıllık günümüze kadar gelen Dünyasal ve yaşamsal serüveni böyle gelişti. 

Tarihe bakıldığında dünya coğrafyasında Türklerin kurdukları imparatorluklarda, kadın her zaman Kaan’ın veya Han’ın sol yanında anne faktörüyle birlikte, karar verici ve yön gösterici pozisyonlarında yer almıştır.

Türk toplumunda kadının saygın bir yeri vardır. Orta Asya’da kurulan ilk Türk devletlerinde kadın ve erkek eşit haklara sahipti. Kadınlar ata binip ok atar, top oynar, güreş gibi ağır sporlar yapar ve savaşlara katılırlardı.

8 Mart Dünya Kadınlar Günü münasebetiyle yakın tarihimizden Cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa kemal Atatürk’ün annesi Zübeyde Hanım Türk Kadınlarına yol gösterici güzel bir rol model teşkil etmektedir. 

Mustafa Kemal Atatürk’ün annesi Zübeyde Hanım, 1857’de Selanik yakınlarındaki Langaza’da doğdu. Ailesi “Sofuzadeler” olarak bilinen Feyzullah Ağa ile Ayşe Hanım’ın tek kızı olan Zübeyde Hanım’ın annesine, bilge kişiliğinden dolayı “Molla Hanım” denilmekteydi.  Aynı şekilde, kendisine de Selanik’in bilge ve akıllı, okuryazar kadınlarına verilen isimle “Zübeyde Molla” şeklinde seslenilmekteydi.

Zübeyde Hanım’ın ataları Evlad-ı Fatihan olarak bilinen, Osmanlı’nın fetih dönemlerinde Balkanların Türkleştirilmesi için bölgeye yerleştirilen Anadolu’daki Yörük Türkmen soyundandı.

Zübeyde Hanım’ın anne soyu “Konyarlar” diye anılan ve Konya Karaman’dan Rumeli’ye gelen yer yörüklerden gelmekteydi. Konyarlar, Fatih Sultan Mehmet döneminde 1466’da Rumeli’ye göç ettirilerek iskân edilmişlerdi. İlk yerleştikleri yer ise Batı Makedonya’daki Vodin ilçesinin batısındaki Sarıgöl Bucağı idi. Selanik’e de buradan gelmişlerdi.

Kızı Makbule Hanım da annesi Zübeyde Hanım’ın sık sık, “Soyumuz Yörük’tür. Konya Karaman yöresinden buraya gelmişiz” dediğini anlatırken de Atatürk’ün de birçok kez “Benim atalarım Anadolu’dan Rumeli’ye gelmiş Yörük Türkmenleridir” dediği bilinmekteydi.

Zübeyde Hanım, Selanik’e bir saat mesafedeki Langaza’da bir çiftlikte büyümüş, sonrasında Selanik’e yerleşmişlerdi. Ali Rıza Efendi ile burada tanışmıştı.

Ali Rıza Efendi ile evlendiğinde Zübeyde Hanım, kızı Makbule Hanım’ın anlatımına göre “uzun boylu, ince yapılı, altın saçlı, yeşil gözlü bir kadın” idi. Zübeyde Hanım, İslam dinine ve geleneklerine sıkı sıkıya bağlı bir kadındı ve iyiliksever ince bir kalbi vardı.

Eşini ve iki çocuğunu genç yaşta kaybeden Zübeyde hanımın oğlu Mustafa ve kızı Makbule’ye olan sevgisi hiç eksilmemiş ve aynı aile yapısında yaşamaya devam etmişlerdi. Yaşamı boyunca kızı Makbule’yi yanından hiç ayırmamış, oğlu Mustafa’ya hep hasret kalmıştı.

Balkan Savaşları’nın sonuna kadar Selanik’te ikamet eden Zübeyde Hanım, Balkan Savaşları sonunda Selanik’in sınırlarımız dışında kalmasından sonra kızı Makbule Hanım ile birlikte İstanbul’a gelmiş ve Beşiktaş semtinde Akaretlerde 76 numaralı eve yerleşerek artık yeni bir hayata başlamıştı.

Zübeyde hanımın bu güçlü kişiliği sayesinde ailesi dağılmamış, çocukları her zaman yanında olmasa da hepsinin yolları hep aydınlık olmuştur.

Mustafa Kemal, 16 Mayıs 1919’da Samsun’a hareket etmeden önce annesi ve kız kardeşi ile vedalaşmıştı. Sabaha kadar dertleşip oğluyla konuşan Zübeyde Hanım, oğlunu sabah dualarla Samsun’a yolcu etmişti. Böyle bir aşk ve sevgiyle çocuklarına bağlıydı.    

Son döneminde onu canlı olarak görmüş olan Halide Edip Adıvar da Zübeyde Hanım’ı şu sözlerle anlatmıştı:

“İhtiyar hanımın yüzü, ince, hareketli vücudu sıkılgan ifadesiyle, Mustafa Kemal Paşa’nın aynıydı. Yetmiş yaşında olmakla birlikte, süt gibi beyaz, pembe renkli cildinde bir tek buruşuk yoktu. Çok çabuk öfkelenir olmasına karşın koyu mavi gözlerinde ve ağzında bir şefkat duyulurdu. Beyaz entarisi, ütülü mendilleri, beyaz elleri büyükannemi hatırlatırdı. Tam Makedonyalı bir kadındı.”

Zübeyde hanımda bulunan ve yaşamı boyunca devam eden bu lider yapılı güçlü kişilik ruhu, oğlu Mustafa ve kızı Makbule Hanım’da da görülmüştür. Oğlu Mustafa Kemal annesinden aldığı manevi güç ve milletinden aldığı özgürlük ruhu ile ilelebet yaşayacak olan Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmuştur.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün annesi Zübeyde Hanım Balkan Coğrafyasının güçlü bir kadın figürü olarak karşımıza çıkmaktadır. Yaşamı boyunca oğlu ve kızına zorluklarla mücadele etme ve başarma azmi verip, onları yanında olmuştur.

Zübeyde Hanımı’n aziz hatırasını saygıyla yâd etmekle birlikte, bu zorlu mücadele yolunda kazanımlarıyla yaşadığı toplumda farkındalık yaratan, kutsal annelik görevlerinin yanında bizlere ışık ve yol gösterici olan kadınlarımızın “8 Mart Dünya Kadınlar Günü” kutlu olsun.   

 

“Kahraman Türk kadını, sen yerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın.”

 Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK

 17 Mart 1923 Tarsus Konuşması

 Ali YURTSEVEN

08.03.2024

 KAYNAKÇA:

(Atatürk’ün Kadınlar İle İlgili Sözleri, Atatürk Ansiklopedisi, Wikipedia)

Baş Editör: Elif ÜNAL YILDIZ 

Bir Önceki Yazımı Okudunuz mu?

YANAN SADECE HOCALI MI YOKSA HOCALI SOYKIRIMI?

Yorumlar (5)

  1. Hakan
    • 17/03/2024

    Çok güzel ve bilgilendirici bir yazı, kaleminize sağlık

  2. Ali
    • 8/03/2024

    🙏❤️🤲

  3. Mehmet
    • 8/03/2024

    Çok güzel bir yazı olmuş kalemine yüreğine sağlık

  4. Bekir SEVİK
    • 8/03/2024

    Kaleminize sağlık

    • 8/03/2024

    Yüreğinize sağlık Bir kadın bir evlat doğurur, bir evlat bir vatan kurtarır.. Mekanı cennet olsun Zübeyde anamızın

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Ali YURTSEVEN

Fısıldayan Kalemler Başkan Yardımcısıyım. 1967 yılı Ankara doğumlu olup aslen Ohrid / Makedonya kökenliyim. İlk, Orta ve Lise eğitimini Ankara da, Lisans eğitimimi Eskişehir Anadolu Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İktisat Bölümünde tamamladım. 1992 yılında başladığım iş hayatımdan Ağustos 2022 de emekli oldum. Tarihi ve Kültürel Araştırmalar yapmak, Arkeolojik ve Turistik Doğa, Gezi, Yaşam ve Yürüyüşlere katılmak, renkli veya renksiz fotoğraf çekmek, Şiir ve Hikâye yazmak, Kişisel Gelişim, Mentörlük ve İletişim Eğitimleri düzenlemek genel ilgilendiğim alanlardır. Korhan ALTUNYAY Yazarlık Akademinden Yaratıcı Yazarlık, Derin Okuma, Kitap Tahlilleri, Prof Dr. Yavuz DEMİR’in düzenlediği Yaratıcı Yazarlık ve Metin Tasarımı konularında Sertifikalı Yazarlık Atölye Eğitimleri aldım. Hüznü Kıran Umutlar adlı şiir kitabım, Kalem İzleri ile Kalemlerin İz Düşümleri adlı Hikâye Seçki kitaplarında hikâyelerim, Şah-ı Şiirler 5 ile İz Bırakan Kalemler adlı antoloji kitaplarında yayınlanmış şiirlerim, Ankara Şehir Gazetesinde yazılarım vardır. Kültür ve Turizm Bakanlığına bağlı İLESAM, GESAM Meslek Kuruluşları ile AKSED Kültür ve Sanat, AKL Mezunlar, Ankara Rumeliler, Türk Makedon Dostluk Dernekleri üyesiyim.