NASRETTİN HOCA’NIN HAVUZ MAYASI
- Yazar: Ümmü ÖZÇELİK
- 22 Haziran 2024
- 139 kez okundu

NASRETTİN HOCA’NIN HAVUZ MAYASI
Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde diye başlayan masalların olduğu zamanlarda, nineler eski masalları anlatıp dururken Akşehir’de bir Nasrettin Hoca yaşarmış. Hocanın her yaptığı olay olur, her söylediğinde bir nükte bulunurmuş. Bazen eşeğe ters biner, bazen lafı tersinden söylermiş. Dedikleriyle ve demedikleriyle herkesi hem güldürür hem düşündürürmüş.
Onun bu tuhaf işleri ve sözleri asırlarca kulaktan kulağa, gönülden gönüle aktarılıp günümüze kadar gelmiş. Masalcı nineler ve öğretmenler artık hikayelerinde ondan bahsediyormuş. Nasrettin Hoca deyince akla çok şey gelse de onun hiç unutulmayan işgüzarlıklarından biri de göle maya çalmasıymış.
Nasrettin Hoca bunu neden yapmış? Göl maya tutmuş mu, tutmamış mı? Etrafındakiler onu anlamış mı, anlamamış mı? Şimdi böyle bir şey deneyen olsa nasıl karşılanırdı acaba? Biz bunları merak ede duralım. Çocukların atasözleri ve fıkraları daha iyi öğrenmeleri için değişik yöntemlerin uygulandığı cıvıl cıvıl bir sınıfta heyecan doruktaymış.
Handan Öğretmen’in aklına, çocukların bu fıkrayı daha iyi öğrenmesi için ilginç bir etkinlik gelmiş. Daha önce de atasözlerini ve deyimleri anlatan maket ödevler, kostüm giydirmeler, resim sergileri ve pek çok etkinlik yapmışlardı. Neden bunu da uygulamalı olarak denemiyorlardı? Evet, evet, bunu uygulamalı olarak yapmak çok eğlenceli ve öğretici olacaktı.
Okulda hareketli bir hafta daha başlıyordu. Planlar çoktan yapılmıştı. Bugün şehir meydanındaki parka gidip havuza yoğurt mayası çalacaklardı. Evden bir kavanozda yoğurt ve tahta kaşıklar getirilmişti. Pamuktan sakallar hazırlanmış, dedelerden takkeler, ninelerden beyaz örtüler toplanmıştı.
“Siz Nasrettin Hoca’yı da geçtiniz, havuz da mayalanır mı?” demeyin sakın. ‘Demokraside çözümler tükenmez!’ diye boşuna mı söylemişler? Şehrin içinde ve yakınlarda bir göl olmadığı için belediyeden izin alarak etkinliği bu şekilde havuzda uygulamaya karar verdiler. Mayayı çalmasına çaldılar fakat ‘Ya tutmazsa!’ diye de endişe ediyorlardı.
Havuza mayayı çaldıkları gün akşam çok fazla kar yağdı ve okullar iki gün tatil oldu. Okulların tatil olmasıyla evde kalan öğrenciler doyasıya kartopu oynadılar. Bir taraftan da havuza yaptıkları mayanın tutup tutmadığını merak ediyorlardı.
Perşembe günü okula gelmiş ve geziye gitmek için acele ediyorlardı. Acaba çaldıkları maya tutmuş muydu? Büyük bir heyecanla servise binerek havuzun olduğu meydana geldiler. Bir de ne görsünler! Havuz yoğurt gibi bembeyaz bir şekilde donmuştu. Çocukların hepsi elleriyle havuzu kontrol ediyor ve “Oleyyyy! Mayamız tutmuş, mayamız tutmuş! Nasrettin Hoca haklıymış!” diye bağırıyor ve sevinçle birbirlerine sarılıyorlardı.
Çocuklar, yaptıkları mayanın tuttuğuna o kadar inanmışlardı ki kimse onları bunun tersine ikna edemezdi. Onların hayallerini yıkmak istemeyen ve bu sürprize çok sevinen Handan öğretmen de onlarla birlikte mutluluk gösterisinde bulunarak hepsinin bol bol resmini çekiyordu. Yanlarında onlara yardım için gelen güvenlik görevlisi de onlara bakıp bakıp gülüyordu. İşlerine karışmamak ve “O yoğurt değil, buz tuttuğu ve donduğu için beyaz.” dememek için kendini zor tutuyordu. Aslında o da içinden “Allah dağına göre kar veriyor demek ki!” diyerek bu sürprize seviniyordu.
Çocuklar için unutulmaz bir anı olacak olan bu etkinlik, onların hayatlarında karşılarına çıkan nice sorunları aşmalarını sağlayacaktı kim bilir. Belki de içlerinden büyük keşifler yapan mucitler çıkardı. Çocukların çocuksu hayallerini yıkmadan büyütmek ne kadar da önemliydi.
Siz siz olun, çocuklara “Ne kadar mantıksız hayaller kuruyorsun. Her şeyi çok abartıyorsun.” demeyin. Sizin doğrularınızın çocukların lügatlarında bir karşılığı olmayabilir. Nasrettin Hoca’nın ne kadar bilge olduğu bir kere daha anlaşılmıştı. O “Ya tutarsa!” diye ilk mayayı çalmasaydı, “Göle hiç maya mı çalınırmış?” diyenleri dinleyerek denemekten vazgeçseydi, bugün onu hatırlayan olur muydu? Çocukların kalplerinde, büyüklerin hikayelerinde yaşar mıydı?
Gökten üç kâse yoğurt düşmüş; biri Nasrettin Hoca’yı seven çocukların beslenmesine, biri onlara inanan tüm büyüklerin sofrasına, biri de her şeyin mantıklı bir açıklamasını bulmaya çalışanların başına…
Ümmü Özçelik Er
Editör: Murat Çatal
Genel Yayın Yönetmeni: Elif Ünal Yıldız
Bu yazının bütünü yazarına aittir.
Çocukların hayal dünyası tüm gerçeklerden kıymetli...
Ebeveynler, çocuklarının hayallerine ket vurarak onların geleceklerini olumsuz etkilediklerinin farkında değiller. Bu önemli farkındalığı dile getirdiğin için ayrıca teşekkür ediyorum.