2. Caddenin Mahkumu
- Yazar: Hakan DİNÇAY
- 17 Ekim 2024
- 96 kez okundu
2. Caddenin Mahkumu
“Film göze, tiyatro ruha hitap eder.”
Tiyatronun ruhların üzerindeki etkisi hiçbir şeyle tartışılmaz. Bunun en güzel örneğini dün akşam gittiğim “2. Caddenin Mahkumu” oyununda daha iyi hissettim.
Dün akşam izlediğim “2.Caddenin Mahkumu” oyunu, hayatımın en unutulmaz tiyatro deneyimlerinden biri oldu. Ankara’da Vefa Tiyatrosu’nda sahnelenen bu eser, kıymetli yönetmenimiz Sayın Nermin Uğur Hanım efendinin eşliğinde izlemek, deneyimimi daha da özel kıldı. Yönetmenimle birlikte bu güzel oyunu seyretmek, bana bambaşka bir anlam kattı.
Oyunun içinde yaşadığım duygusal yoğunluk, beni derinden etkiledi. Oyuncuların performansı o kadar içten ve samimiydi ki, kendimi onların bir parçası gibi hissettim. Hayatın anlamı üzerine derin sorular soran bu muhteşem eseri sahneleyen tüm ekibe teşekkür ederim. Her anı dolu dolu geçen bu tiyatro deneyimi, uzun süre aklımda kalacak.
Sahnede iki oyuncu vardı. Seyrettiğim iki oyuncu gözüme değil ruhuma hitap etti. Onları seyrederken sahnede üçüncü bir oyuncu daha vardı. Oda bendim, hayatımda gözümden kaçan değerleri onlarla beraber gördüm. Onların canlı performansı benim duygularımla beraber derin bir iletişime geçti. İki oyuncunun duyguları, diyalogları, hayatta yaşadıklarımın bir kesiti gibiydi.
Onlar benim ruhuma dokundu, gözlerimin perdesi onlarla beraber açıldı. Meğer hayatta kaçırdığım ne çok şey varmış. Teşekkür ediyorum, sahnede hayatın kendisini oynayıp ta bize hayatı
hissettiren iki güzel insanlara.
İnsan yaşadığı sürece gözünün önündekileri göremiyor, bu iki değerli sanatçı benim burnumun dibinde göremediğim bir çok değerleri görmemi sağladı. Oyunu seyredenlerin ruhlarına ayna tuttu. Ruhlarındaki görmedikleri noktaların görünmesini sağladı. Biz onları seyrettiğimizde ruhumuzda göremediklerimizi gördük.
Oyunu seyrederken, onlarla güldüm ve onlarla üzüldüm.
İki nadide oyuncu benim duygularıma dokunmayı başardı. Bu iki oyuncu herkesin hayatında yaşadığı ince kesitleri Ankara’nın Vefa sahnesinde vefalı bir oyun sergilediler.
Hayatımız boyunca; sabah kalkıyoruz, işe gidiyoruz, çalışıyoruz, işten geliyoruz, yemek yiyoruz ve yatıp uyuyoruz. Hayatımız bir rutine biniyor. Hayat bu rutinle avuçlarımızın arasında olan kum saatinin akması gibi akıp gidiyor. Kum saatinin altı doluyor üstü boşalıyor. Hayatta ki işlerimiz çalışmalarımız, yaşam savaşında çarkların dişlileri arasında parçalanıp gitmekten başka bir şey olmuyor. Bu oyun hayatımızın nasıl avuçlarımızın arasından kayıp gittiğini gösteriyor.
İçimizdeki değerler, içimizdeki mutluluklar; işsiz kalma veya aç kalma korkusu ile terbiye oluyoruz. Elimizdeki güzellikler kum saatindeki akan kumlar gibi yavaş yavaş eriyor.
Bazı anlar vardır anlatılmaz yaşanır bu oyuna gidin. Ben sadece bu kadar anlatabildim ama oyunu seyrederseniz ne dediğimi yaşarsınız. Eğer yaşarsanız basma kalıp içinden çıkıp yarattığın bu rutin yaşantına son verirsin. Kum saatini tersine çevirmeyi öğrenirsin. Kaybettiğin güzellikleri tekrar kazanabilirsin.
Hakan DİNÇAY
Genel Yayın Yönetmeni : Elif Ünal YILDIZ
Editör ve Redaktör: Hakan DİNÇAY
An'ı yaşamanın güzelliğini tiyatroda yaşamanız sanatın her dalının ayrı bir güzelliğini fark etmemiz gerekiyor... Kaleminize yüreğinize sağlık hocam