Güneşin Çocukları
- Yazar: Şerif PINAR
- 10 Mart 2024
- 611 kez okundu
Güneşin Çocukları
Zamanda yolculuk yapalım mı?Mesela 40’lar. 1940 yılları. Verilen mücadeleler. Atatürk sonrası dönem. Bir var olma destanı aslında. Anadolu insanının üretkenliği ve yokluktan var etme çabası.
İşte bu dönemle iliştirdiğimiz bir hikâye aslında “Güneşin Çocukları” Yoksulluğun bir deri gibi insanın üzerine yapıştığı zamanlar ve hayallerle gerçekleştirmek istenen yarınlar. İşte o döneme ait bir çok zeki insan ya hedeflerine ulaştı ya da imkânsızlığın içinde yalnız kaldı. Nihayetinde hayatta kalabilmek için gösterilen çabalar…
Bir baba ve oğlunun hikâyesi aslında. İmkânsızlıklarla imkânları doğrultusunda mücadele ederken; kaybolan yıllar ve umutla beklenen, gerçekleşme ihtimalli mutluluklar…
Evet… Bir baba. 40’lı yıllarda marangoz ama kafasındaki projeler ile şehir şehir gezip fabrika açma hayalini gerçekleştirmeye çalışıyor. O yıllarda nüfusun büyük bir çoğunluğu çiftçi. Büyük düşünüp büyük adımlar atmak istiyor ama sermayeyi kediye yüklüyor her seferinde. Yanında onunla oradan oraya savrulan oğlu ile birlikte. Yaşam koşulları oğlunu da babasıyla hareket etmeye zorlasa da hayalleri peşinde koşmak isteyen bir gencin öyküsü bu. Kabuğundan çıkıp yol almak isteyen bir gencin öyküsü.
Babasıyla çalışırken kazancına da el koyan bir baba ve o yıllarda üniversite hayali ile yanıp tutuşan bir genç: Duran… Babasının onun bu düşüncesinden vazgeçirmek için elinden geleni yapması, okumasını istememesi ve yanında tutarak Duran’ı ziyan etmesi…
KITLIK YILLARI
Hepiniz biliyorsunuz ki, kıtlık yılları diye anılan ve 2.Dünya Savaşının da olumsuz etkilerine sahip o yıllar, Türkiye’nin asıl kalkınma mücadelesi verdiği dönemi oluşturuyor. Kalkınmanın daha çok insan gücümüzle olduğu fedakârlık dönemi. Ve bu döneme sığdırılan duygusal çalkanmalar, aşk mücadelesi. Aşk o dönem için ayrı bir keşif. Farklı bir motivasyon. Bir gencin aşkı bulması ile hayata tutunması ve geleceğini inşa etmek için kendini okumaya, geliştirmeye vermesi.
İşte bu an başlıyor, aydınlık geleceğe ulaşmak için güneşi metafor gibi kullanma. Güneş ulaşılması imkansız olsa da yaydığı ışık ve ısı ile hayata tutunmanın bir sembolüdür. Sıcak bir yuva ve aydınlık bir gelecek arayışı için verilen mücadele. Geçmişe bir yolculuk.
GÜNEŞE ULAŞMAK
Güneşe ulaşmanın imkânsızlığını bilip kendine seçtiği hedeflerin büyüklüğünü göstermek ister gibi bir çaba içinde geçen gerçek bir yaşam. Yaşanılan aşkı da aslında en üstte tutma nidası içinde güneş ile bağdaştırıp umutlu bir bekleyişle yürekten aşka inanmak.
Bir güneş doğuyordu sımsıcak. Güneşe bir yol uzanıyordu. Bir ışık arıyorlardı, apaydınlık bir ışık. Güneşe bakıyorlardı umutla ve iki körpe dal salınıyordu; barışçıl, tomurcukları patlamış. Yeşilin en sıcağında el ele yürüyorlardı, saçları darmadağın. Bir esintinin dallarında yürekleri bir çarpıyordu, titreyerek. İnanmışlardı birbirlerine, yarınlarına. İnanmak ne güzeldi. Sevmişlerdi. Bir güneş doğuyordu, güneşin çocuklarına. Uzaklardan, sıcacık ve aşk dolu.
Okunası bir kitabı yorumlamak istedim bu yazımda. 85 yaşında ve gerçek bir hikayeyi romanlaştırmış bir yazardan. Hasan AVCIBAŞI kaleme almış: “Güneşin Çocukları”
Şerif PINAR
Editör: Sonay BİLGİ ARABACI
Baş Editör: Elif ÜNAL YILDIZ
Bir Önceki Yazımı Okudunuz mu?
https://www.fisildayankalemler.org/author/serifpinar
Kaleminize sağlık. Güzel bir kitaba benziyor, tanıştırdığınız için teşekkürler.
Zorlu yillardi.Doc.Cetin Yetkin beyin kaleminden.prof.Reha oguz Turkkan in kalemibden.sair Nihal Atsiz in kaleminden ve en nihayet Sevket sureyya Aydemir keleminden takip ettigim donem.en kotu tarafi da Varlik vergisi ile insanimixi sora sokulmasi