21 Eylül günü sonbahara girdik her sene olduğu gibi. Bütün yılın en sevdiğim mevsimidir. Ne çok sıcak, ne de çok soğuk. Sararmış yaprakların arasında gezmek, yağmurda ıslanmak ya da çocukluğumda olduğu gibi yağmur yağarken tekerlemeler söylemek gelir içimden.
Sonbahar, yılın son baharı. Yağmurun bolluğunun, yaprakların dökülüşünün mevsimi. Kaybolan yılların, kısalan günlerin ve sonsuzluğa uzayan gecelerin sezonu.
Birden sonbaharda çok ölüm olur sözü geldi aklıma. Aslında her insan doğduğu andan itibaren her gün ölüme koşar .Bu bilmek onu vazgeçirmez dünyadan, geçirmesin de zaten .Hiç ölmeyecek gibi dünya için, hemen ölecekmiş gibi ahiret için çalışsın.
Sonbahar en sevdiğim mevsim! Bu mevsimde tüm okullar açılır her öğretmen ve öğrenci heyecan duyar sanırım, ilk derse girerken. Hatırlıyorum da her okul açılışında ilk derse girdiğimde ben de çok heyecanlanırdım.
Ben sonbaharın serinliğini severim, bir de yağan yağmurlarını. .Tarlalara bereket gelir, ülkemizin barajları dolar. Yağmurdan sonraki toprak kokusu ne güzel sarar her yanı. Sevinirim hala çocuklar gibi. Hatta çocuk iken camdan izler, yağmur yağarken ben de tekerlememi söylerdim: “Yağ yağ yağmur, teknede hamur, ver Allah’ım ver, sulu sulu yağmur…” Güzel günlerdi, sıcacık odadan seyredilen yağmurlar ve sobanın üstünde tıkır tıkır kaynayan yemeklerin kokusu ile dolan mutfağımızın tadından geçilmezdi. Şimdilerde artık doğal gaz var, o eski tatlar yok; çocukların hayallerinde saklı anlardan, anılardan eser yok.
Yine yağmurlar geliyor. Gelsin elbet, ne gelirse gelsin hayırla gelsin hayırla olsun. Yine yaprakları dökülecek ihtiyar ağaçların; sarı, kırmızı yapraklar ve kaldırımları dolduracak gazelleri, önce yağmura sonra toprağa karışacak her biri, Olsun, bir mevsimlik de olsa her biri kim bilir kimleri kimleri dinledi, gölgesinde kimlere serinlik verdi… Kim bilir kaç aile piknik yaptı kambur sırtlarını sert, kabuklu gövdesine dayayarak, öyle değil mi?
Ağaçların yaprakları yere teker teker düşerken bizim de günlerimiz teker teker geçerken gök kubbede hoş bir seda olmalı arkada bıraktığımız her şey! Ömürse en iyisini, en kalitelisini yaşamalı insan, insan olmak adına. Okumalı ,araştırmalı ve az çok her konu hakkında bildiği olmalı. Konuşurken dolu dolu konuşmalı mesela. Bir söz okumuştum: “Biliyorsan konuş faydalansınlar, bilmiyorsan sus da adam (adem) sansınlar.” Adem olmak lazım, hem de en hasından. Bunun için de aşk lazım insana en alasından ki aşkla yaptığı her şey işe yarasın.
“Ne yaparsan yap aşk ile yap,” diyor ya bir şarkıda Kenan Doğulu… İşte aşk ile yapılan, isteyerek yapılan her şey insanın sonbaharı geldiğinde onu mutlu edecektir, hatırladığında ve bir yaprak gibi salına salına kucağına düşen ölümü kucakladığında sonsuzlukta ışık olup kim bilir kimlerin yolunu aydınlatacaktır. Aşk, kim bilir nelere kadir olacaktır…
Samsun Doğum Hastanesi'nde özlemle beklenen bir bebek olarak dünyaya gelmişim. Tarih 5/10/1960 .Neden böyle derseniz benden önce doğup yaşamayan karındaşlarım arkasından özel dua ve kurbanlar keserek bana kavuştuklarını ifade eder ailem...
Ne kadar güzel anlatmissiniz emeginize sağlık