Dul Kadının Yetiştirdiği Çocuklar

Dul Kadının Yetiştirdiği Çocuklar

Dul Kadının Yetiştirdiği Çocuklar

Genç bir kadın düşünün ailesinin en büyük çocuğu. Güzelliği, hamaratlığı, hanımlığı, dilden dile dolaşan. Günü geliyor genç yakışıklı bir delikanlıyla büyük bir aşkla evleniyor.

Her şey çok güzel ilerliyor. Mutluluklarına mutluluk katıyorlar. Bir oğlan, bir kız olmak üzere iki çocukla mutluluklarını taçlandırıyorlar.

İlerleyen zamanlarda kara gün geliyor çatıyor  ve mutlu yuvaya kara haber tez ulaşıyor. Güzeller güzeli kadın aşık olduğu, sevdiği, evinin direğini elim bir iş kazası sonucu kaybediyor.

Biri dört yaşında, diğeri iki yaşında iki çocuk babasız kalıyor. Hayat mı? İnsanlar mı? Gerçek yüzlerini tam da böylesi bir acının üstüne gösteriyor.

Dillere destan o güzeller güzeli kadının adı artık dul kadındı. Dul kalan kadının hayatı ne olacaktı?  Hatta o kadının bir hayatı olacak mıydı? Oysa her şeyden önce sevdiğini kaybeden, seven, sevilen iki çocuk annesi bir kadındı ama artık o dul bir kadındı.

Bir ömür bu etiketle mi yaşayacaktı? Dul kadınlar çok konuşmaz, kahkahalarla gülemez, çok gezemez. Çocukları babalarını sorduğunda ağlamaktan çocuklarına cevap veremez hale geliyorlardı.

Yıllar çok zor, büyük acılarla, gözyaşlarıyla, hiç bitmeyecek özlemlerle geçiyordu. Kadının yetiştirdiği çocuklarının isimleri unutulmuş, çoktan dul kadının çocukları etiketiyle yaftalanıyor.

Nasıl ki annelerinin uyması gereken; yazılı olmayan ama uyulmadığında da en kötü etiketi yaftalamaktan çekinilmeyen etiket varsa. Onlara benzer kurallar, çocuklar için de geçerli oluyor. Her gördüklerini asla isteyemez, onlara uygun görülenle kanaat etmek zorundalar, hayal kurmak da neymiş asla hakları olamıyor.

Onlara layık görüldüğü sınırların dışına çıkamazlar, çıktıklarında ise dul kadının yetiştirdiği çocuklar bu kadar olur etiketi konuluyor.

Dul kadının yetiştirdiği çocuklar, annelerinin yaşadığı acının izlerini taşıyan kırılgan bir yapıya sahip oluyorlar.  Babalarını kaybetmenin acısıyla büyüyen bu çocuklar, hayatın zorluklarıyla başa çıkmak için erken yaşta olgunlaşmak zorunda kalıyorlar.

Ancak toplumun onlara yüklediği etiketlerle mücadele etmek zorunda kaldılar. Dul kadının çocukları olarak adlandırılmaları, onların kimliklerini belirleyen bir damga haline geliyor.

Toplumun beklentileri, dul kadının yetiştirdiği çocukların özgürlüklerini ve hayallerini kısıtlıyor. Onlara dayatılan sınırlar içinde yaşamak zorunda kaldılar ve annelerinin yaşadığı acının gölgesinde büyümek zorundalar. İstedikleri hayatı yaşama hakkı ellerinden alınmış ve kendi kimliklerini bulmakta güçlük çekiyorlar.

Ancak, bu çocuklar sadece dul kadının çocukları olarak değil, bir birey olarak kendi isimleriyle kendi başarıları ve yetenekleriyle tanınmak istiyorlardı. Hayatlarına anlam katan şeyler yapmak, babalarının hatırasını yaşatmak istiyorlardı. Ancak toplumun onlara yüklediği damgalarla mücadele etmek, çoğu zaman cesaretlerini kırıyordu.

Dul kadının yetiştirdiği çocuklar, yaşadıkları acıları ve toplumun onlara yüklediği sınırları aşarak kendi kimliklerini bulmak için mücadele etmek zorunda kalıyorlardı. Her biri, annelerinin hatırasını yaşatmak ve kendi başarılarıyla anılmak için çabaladılar. Artık sadece dul kadının çocukları olarak değil, kendi hayatlarının sahipleri olarak tanınmak istiyorlardı.

GÖLGEDEKİ KADIN

Karnında bebeğiyle,

Yaşadığı tarifsiz acılarıyla,

Gördüğü dayanılmaz şiddetlerle,

Orada gölgede, bir kadın var.

Ne adı var, ne sanı var.

Geçen onca yılın acısı,

Yüzünde derin derin çizgileri var.

Gitti gözlerindeki yaşama sevinci,

İnim inim inledi.

Sesini kimse işitmedi.

Hiç kimse onu dinlemedi.

Sesini duyurdu ama görmezden gelindi.

Sel olup aktı gözyaşı,

Kimse görüp silmedi o akan kanlı yaşı,

Yüreğinde dinmeyen acıları

Bedenindeki şiddetin gözle görülen izleri,

Giysileriyle gizledi.

Ruhunda onulmaz yaraları, suskunluğuyla sakladı.

Hiç kimse kadını anlamadı.

Anlamaya hiç ama hiç çalışmadı.

Kadın gölgede kaldı.

 

Aylin ŞEN 

Editör: Nigar KAYA 

Baş Editör: Elif ÜNAL YILDIZ 

Bir Önceki Yazımı Okudunuz mu?

İLK KADIN ŞAİRLERİMİZDEN

 

Yorumlar (2)

  1. Yıldız Tek Gamlı
    • 28/03/2024

    Gölgede kalmayı kabul etmiyorum Gölge kadınların güneş gibi parlaması dileğimle...

  2. Güneş
    • 24/03/2024

    Cok güzel bir yazı olmuş elinize kaleminize sağlık 👏👏

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Aylin ŞEN

Merhaba adım Aylin Şen 1979 Kocaeli doğumluyum. İstanbul Üniversitesi Hukuk Büro yönetimi ve Sekreterliği Öğrencisiyim. Evli ve iki çocuk annesiyim. Bir Varmış Hiç Yokmuş isimli şiir kitabının yazarıyım. İkinci kitabımın da yazımı bitti. Yayınevleri ile görüşme sürecindeyim.