Büyük Lokma Ye Büyük Söz Konuşma

Büyük Lokma Ye Büyük Söz Konuşma

Büyük Lokma Ye Büyük Söz Konuşma

Uzun bir aradan sonra yine gezilerimiz tam gaz kaldığı yerden devam ediyor. Adnan abinin rehberliğinde yaptığımız gezilerin ardı arkası kesilmiyor. Hepsi de sürprizlerle dolu anlar yaşatan birbirinden güzel arkadaşlar ve dostlarla olan etkinlikler çok eğlenceli bir şekilde devam ediyor. Hele bir tanesi var ki dillere destan anlatılmaz yaşanır. Benim hayatta asla yapmayı düşünmediğim bir şeydi.


Rafting turuna katılmak kırk yıl düşünsem hiç aklıma gelmezdi. Hatta bana üste para verseler yine de katılmam diyordum.

Sen misin bunu diyen diye öyle bir anda olayların içinde buldum ki kendimi. Ne demişler büyük lokma ye büyük söz söyleme asla da deme. O dediklerini mutlaka yaşarsın sınanırsın karşına çıkar. Ben başka bir etkinlik için beni de yaz derken Adnan abi sürpriz bir şekilde rafting turu ayarlamış.

Duyunca, şaşırdım kaldım ne diyeceğimi bilemedim. Sanki benim büyük söz söylediğimi duymuş gibi tam üstüne denk geldi. Günlerdir heyecan ve korku dolu anlar yaşadım. Çünkü en korktuğum şey başıma geldi maalesef.

Daha ne oldu nasıl oldu derken o gün geldi çattı işte. Sabah erken saatlerde arkadaşlarla buluştuk ve düştük yollara. Önce Beyşehir’de kahvaltı yaptık.

Kahvaltı dedikte öyle herkesin düşündüğü gibi değil. Arkadaşların hepsi evinden karınca kararınca azık getirdi. Azık deyince de küçümsememek gerek. İçinde her şey vardı kahvaltıda yenilebilecek ne varsa hepsi vardı. Güle oynaya kahvaltımızı yaptık.

Daha sonra tekrar yola koyulduk. Rafting yapılacak olan yere geldik. Geldik gelmesine de bende heyecan dorukta hem heyecan hem korku karmakarışık bir haldeydim.

Korka korka bindik rafting yapacağımız bota. Ellerimizde kürekler herkes bir uyum ve ahenk içinde kürekleri çekiyor. Ben maalesef heyecan ve korkudan yapamadım bir türlü.

Yol gösteren kaptanda anlayıştan eser yok. Söylenip duruyor, yok onu yapma, yok bunu yapma iyice şaşırtıyor ne yapacağını insana. Bununla kalsa yine iyi. Arif abi ve Ömer abi ikide bir tartışıp duruyor ortalığı karıştırıyor. Arif abiyle Ömer abi kürekle birbirlerinin kafasına hafif hafif vuruyordu.

Bu arada bir yandan da başka botlara da sataşmayı ihmal etmiyorlardı. Olanlar oluyordu tabii ki su savaşı ister istemez bizim başımıza patlıyordu.

Ne kadar durun yapmayın desek de fayda etmiyordu. Defalarca ıslandık kuru kalmak ne haddimize. Yağmurda kalsak bile bu kadar uzun süre böyle ıslanmazdık. Baktık olacak gibi değil bıraktık her şeyi akışına. Bizi ıslatmayanın hatırı kalırdı yani.

Nerdeyse bütün botlardaki insanlar bizi ıslatmak için kıyasıya kıran kırana mücadele etti. Abartmıyorum yani görmeniz gerekirdi. Akıllara durgunluk verecek bir şey oldu.

Daha önce giden arkadaşlar ne yaşadı ne yaptı bilmiyorum ama bizim rafting turu oldukça maceralı geçiyordu. Kovayla su atanlar mı dersin kürekle su atanlar mı yok yoktu yani. Ömrümce bu kadar ıslandığımı hatırlamıyorum.

Baktık ki bu iş böyle olmayacak başa gelen çekilir diyerek heyecanımızı yatıştırmak için şarkılar söyledik, şiirler okuduk. Bir ara bottaki arkadaşlar kendilerini suya attılar. Bazıları boğulacak gibi oldu.

O yüzden de oldukça korku dolu anlar yaşadık. Hele ben öldüm öldüm dirildim. Bağırış çığırış bağırmaktan sesim kısıldı ya. Akıntılara geldikçe botumuz bir sağa bir sola yalpalayıp duruyordu. İçinde kalmak çok marifet isterdi. Öyle böyle derken turumuzu tamamladık.

İşin komik tarafı sudan çıktık, elimizi yüzümüzü yıkayalım dedik ama bu da pek mümkün olmadı. Gittiğimiz yerde su bulmak ne mümkün? Sudan çıkmış balık gibi kaldık mı ortada? Depoda suları bitmiş yemek için gittiğimiz yerde.

Yine de bir miktar su bulup duş alanlar oldu aramızda bazıları da elini yüzünü yıkadı. O kadar çok acıkmışız ki tabiri caizse kurt gibi özellikle de ben, ne bulsam yiyecek durumdaydım.

Ama yemeği görünce şok oldum. Normalde fazla yemek yemeyen ben, orada dünyaları yesem doymam gibi geliyordu. Yemek olarak hazırlanan tabaklar ne göz doyurucu ne karın doyurucu gibi değildi. Buradan şu anlaşılmasın yenilmeye değmeyecek olması. Yani nasıl desem doyumluk değil de tadımlık gibi geliyordu bana.

Salata ,biraz makarna, biraz bulgur pilavı ve ızgara balık. İsteğe göre balık yerine tavuk da olabiliyordu. Izgara balık özel bir tarifle yapılmış olan yemek. Asma yaprağına sarılmış defne yaprağıyla süslenmiş enfes bir lezzet, tadı damağınızda uzun süre kalacak olan, tatmanızı tavsiye ederim.

Dediğim gibi doyumluk değil de tadımlık gibi ama yine de tavsiye ederim. Çünkü bu yemekleri yedikten sonra daha çok iştahınız açılıyor ama yine de yemenize değer. Bolca ekmek yediren bir şey yani doymayı düşünüyorsanız bolca ekmek yemeyi göze almanız gerekiyor.
Daha sonra üzerine tatlı niyetine arkadaşlar lokum getirmişler. Sağ olsunlar ondan da afiyetle bir güzel yedik. Ardından çay içtik, kahve içtik.

Daha gezilecek yerler var, zamanımız kısıtlı diyerek yola tekrar yola koyulduk. Yolda birkaç kez durduk manzaralı yerlerde fotoğraf çekildik. Tarihi köprü ve kanyon mu ne var oralarda da durmayı ihmal etmedik. Anı yaşadık ki anı olsun dedik. Hem resim çekildik anı ölümsüzleştirdik hem de anın tadını çıkardık.

Daha sonra birkaç kez daha ihtiyaç molası verdik. Yavaş ve emin adımlarla Konya’ya yaklaşmaya başladık. Son olarak bir mola da Konya’da verdik. Konya’da bulunan ve meşhur bir yer olan Akyokuş’ta duralım biraz hava alalım dedik.

Yanımızda getirdiklerimizden kalanları da orada yeriz diye düşündük. Elimizde kalan nevaleleri aramızda paylaştık bir güzel afiyetle yedik. Zeliha Cengiz hocamızın meyvelerini de yemeden geri kalmadık tabii ki onu da yedik. Sağ olsun bizim için almış.

Akyokuş’tan manzara seyretmek gerçekten çok güzel. Konya ayağının altında gibi oluyor. Hele gecesi ayrı bir güzellik ışıl ışıl cıvıl cıvıl.
Maalesef uzaktan davulun sesi hoş gelir hesabı.

Bazı yönlerden manzarası hiç iç açıcı değil. Bu kadar güzel yer maalesef çöpten geçilmiyor. Çok üzücü bir durum. Teknolojide ne kadar ilerlemiş olsak da insanlıkta bir o kadar geri gidiyoruz diye düşünüyorum. Daha çöpleri yere değil de çöpe atmayı bile bilmeyen insanlar var. Bir arpa boyu yol gidememişiz. Umarım en kısa zamanda çok geç olmadan doğayı temiz tutmayı da öğreniriz.

Daha sonra Adnan abi bizi aldığı noktaya geri bıraktı. Bazı arkadaşların aracı vardı. Bazılarının aracı yoktu. Adnan abi bir kısmımızı evine bıraktı. Ömer abi Zeliha Hocam ve beni arabasıyla evlerimize bıraktı. Her güzel şey gibi bu etkinliğimiz de böylece sona ermiş oldu.

Son olarak emeği geçen herkese çok teşekkür ederim. Başta Adnan abi olmak üzere Zeliha Cengiz Hoca’ma, Ömer abiye, Arif abiye, Ömer abinin ikiz çocuklarına, Alsu Hocam ve eşine bugünümüzü keyifli sohbetler, lezzetli ikramlar eşliğinde unutulmaz kıldıkları için ne kadar teşekkür etsem azdır. Maddi manevi destek veren herkese teşekkür ederim. Sağ olun var olun iyi ki bugünü birlikte yaşadık.

 

Yazar: Şükran Pınarcan


Genel Yayın Yönetmeni: Elif Ünal YILDIZ

Editör/Redaktör: Hakan DİNÇAY  

Bu yazının bütünü yazarına aittir.

Bir önceki yazımı okudunuz mu?

Sahipsiz Hüzünler

Yorumlar (3)

    • 22/01/2025

    Beğenmenize çok sevindim sağolun çok teşekkür ederim.Havaların ısınmasını bekleyin o zaman gidersiniz.

  1. şükran Pınarcan
    • 22/01/2025

    Teşekkür ederim hocam sağolun havaların ısınmasını bekleyin.

  2. Yıldız Tek Gamlı
    • 14/01/2025

    Gayet heyecanlı ve maceralı bir yolculuk olmuş ❤️ Heves ettirdiniz şimdi bizi hocam şu soğukta 🤔

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Şükran Pınarcan

Ben Şükran Pınarcan Konya'nın Doğanhisar kasabasında doğdum.İlkokulu orda bitirdim.Lise ve ortaokulu Konya'da bitirdim.Evliyim üç tane çocuğum var.Okumayı ve yazmayı yaşam biçimi haline getirdim.Yirmiye yakın antolojim var.