İnsan Olduğumuzu Unutmak

İnsan Olduğumuzu Unutmak

İnsan Olduğumuzu Unutmak

İçimize hapsedip kaçtığımız her duygu, bilinçaltımıza attığımız kırık dökük, yarım kalan her yaşanmışlık, yüzümüze taktığımız bir maske gibidir. Yüzleşmekten korktuğumuz her yüz, ayak bileğimize takılan prangalar ve sırtımıza yüklenen yüklerle eşdeğer yol arkadaşımız olmuştur.

Güzelliklerle donattığımız hayat yolculuğumuzda, dişimizle tırnağımızla kazıyarak mücadele ederiz. Ancak, bazen seçimlerimiz dışında susmamız için bir göz işaretiyle sustuğumuz, zaman zaman yok sayıldığımız ve hiçbir değerimizin olmadığı anlar yaşarız. Konuşmanın dahi günah sayıldığı, bizlere isteklerimizin bile sorulmadığı, “aman sus, beğenmiyorsan kapının her zaman açık olduğu” anlarla doludur. Değiştirmek için gösterdiğimiz her gayretin aslında bir hiç olduğunu hissettiren bir ailede geçer.

Okul hayatımız boyunca, düşünce ve fikirlerimizi söylemekten çekindiğimiz anlar yaşarız. Arkadaş adı altında gördüğümüz insanları kaybetmekten korktuğumuz için, kendimizi önemsemediğimiz her duyguda susarız. Hata yapma lüksümüz yokmuş gibi kusursuz olmaya çalışırız. Yalnız kalmaktan korktuğumuz halde bunu kabul etmeyip, bizi aşağı çeken insanlarla bir süreç geçiririz. Eksik yanlarımızı sürekli tamamlamaya çalışarak kendimize haksızlık ederiz. Hata yapmamız için gerçek kimliklerini arka bahçelerine gömen insanların sahte anılarıyla yaşarız. Bu insanlar, bizden alabildikleri kadar duygu alır ve karşılığında sadece hissettirdikleri sıfır duygu kırıntılarını bırakırlar. Tek bildikleri şeyin sadece gitmek olduğunu bilerek çekip giderler. Bize kalan ise koca bir hayal kırıklığıdır.

Toparlanması gereken bir ev, dile kilit vurup içimize atmamız gereken duygular, ağlamanın zayıflık olduğunu düşünerek düştüğümüz yerden kalkıp hiçbir şey olmamış gibi hayatımıza devam etmek zorunda kalırız. Oysa bu hayat yolculuğunda bunları yaşarken, sanki bu zorlukları yaşamak zorundaymışız gibi lanse edilir. Ancak, bu süreçte bize unutturulmaya çalışılan ve sonunda bizim de unuttuğumuz bir şey vardı: insan olduğumuz.

Günay Polat 24.07.24

Editör: Murat Çatal

Gebel Yayın Yönetmeni: Elif Ünal Yıldız

Bu yazının bütünü yazarına aittir

Bir önceki yazımı okudunuz mu?

Ulaşılmaz Yakınlık

https://fisildayankalemler.org/?s=G%C3%BCnay+Polat&id=4120&post_type=post

 

Yorumlar (0)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Günay POLAT

20.03.1990 yılında ailenin tek çocuğu olarak Gaziantep'te dünyaya geldim. İlkokul ve Ortaokulu Gaziantep'te okudum. Daha sonrasında meslek lisesi çocuk gelişimi bölümünü de yine Gaziantep'te okuyup mezun oldum. Lise yıllarımda, okulda düzenlenen kompozisyon yarışmasında 2.oldum. Bir süre yazmaya ara verdim o dönem içerisinde Sütçü İmam Üniversitesi Dış Ticaret bölümünün ardından Anadolu üniversitesi AÖF'de Adalet bölümünü bitirdim. Özel Anaokullarında yardımcı öğretmen olarak çalıştım ve son olarak da reklam ürünleri satışı yapan firmada muhasebecilik yaptım. 2 ila 3 yıldır yazma hayatına yeniden döndüm. Duygularımı, düşüncelerimi en iyi ifade ettiğim yer kalem ve kağıdımla baş başa kaldığım yerdir. Çeşitli dergilerde yazılarım yayımlandı. Yazı yazmanın yanında kitap okumayı, müzik dinlemeyi severim. Şu anda da halen Gaziantep'te annem ile birlikte yaşamımı sürdürmekteyim.