80. YILINDA AHISKA SÜRGÜNÜ

80. YILINDA AHISKA SÜRGÜNÜ

80. YILINDA AHISKA SÜRGÜNÜ

Ahıska Bölgesi, günümüzde Gürcistan sınırları içinde kalmış, Samtche-Cavaheti bölgesinde bulunan bir Türk toprağıdır. Türkiye’nin kuzeydoğusunda, Ardahan ili sınırında bulunmaktadır. Abastuban, Adigön, Aspinza, Ahılkelek, Azgur, Hırtız kasabaları ve bunlara bağlı 200 kadar köyü vardır. Ahıska Türkleri günümüz Güney Gürcistan’ daki Mesheti bölgesinde yaşamıştır.

SÜRGÜN GECESİ

Tarihler 14 Kasım 1944’ ü gösterirken Sovyet lideri Stalin’in askerleri tarafından gece yarısı uykularından edilerek bu toprakları terk etmeleri söylenmiştir. 212 köyde yaşayan 92 ila 95 bin Ahıska Türk’ü topraklarından göçe zorlanmış, sürgüne tabi tutulmuşlardır.

İşte bu Ahıska Türkleri Özbekistan, Azerbaycan ve Rusya’nın kuzeyine hayvan taşınan vagonlarla insan onuruna yakışmayacak şekilde taşınmışlardır.

O günlerin canlı tanıkları anılarını gözyaşları içinde anlatıyorlar. — Bir gece uykumuzda kapılarımız silah dipçiğiyle dövülerek uyandırıldık. Bir kaç saat içinde evleri, köyleri terk etmemiz söylendi. Konuşmaya, soru sormaya çalışanı oracıkta öldürdüler. Korkumuzdan çocukları alıp çıktık evlerden. Ocakta ateşimiz yandı kaldı. Ahırda hayvanlarımız bağlı kaldı. O hayvancağızların acı çığlıkları hala kulağımdan gitmez. Bostan, bağ, bahçe dikili kaldı. Bütün emeklerimiz, varlığımız orada kaldı.

Bir başka teyze gözyaşları içinde, trende hamile bir kadın vardı. Doğum sancısı çekiyordu. Kucağında da iki yaşlarında çocuğu vardı. Kadın sancıdan, çocuğu susuzluktan perişandı. Askerler geldiler kucağında çocuğuyla birlikte kadını aşağıya attılar. Korkudan bir şey yapamadık sustuk kaldık.

Bir dede, havasızlıktan ölenleri tren giderken aşağıya atıyorlardı. Hiç birisini toprağa veremedik cenazeleri kurda kuşa yem oldu kaldı diyerek anlattı tanık olduklarını.

Açlıktan, susuzluktan perişan olduk, çoğu soğuktan dondu öldü. Askerlerin merhameti yoktu çocuk yaşlı hasta kimseyi gözleri görmedi. Bir güzel kıza gözünü dikmiş cavur, kızcağız namusunu korumak için trenden attı kendini.

Günlerce gittik, neredeyiz bilmedik, bir bozkırın ortasına bıraktılar kalanları. Ne ağaç ne odun ne su birşey yok. Bizleri beşer onarlı gruplara ayırıp köylere dağıttılar. Köylülere hizmet ettik yıllarca. Köle gibi çalıştık. Yaşamanın anlamı yoktu ki…Ailemiz dağılmış, çoğu ölmüş bir mezarı yok…

Bir gelin vardı, kız çocuğu anasının eteğine yapışmış, trene binerken itiş kakışta anası bindi, tren yürüdü. Çocuk aşağıda çırpındı anası trende çırpındı kaldı.

Yeni yerlerde dam yaptık, hayvan besledik. Yeniden hayata tutunmaya çalıştık. Yerimizi yurdumuzu, giden canlarımızı asla unutmadık. Acı dolu anılarını anlatırken o günleri tekrar yaşıyor gözlerinden yaşlar süzülüyordu.

Günümüzde, Türkiye, Azerbaycan, ABD, Özbekistan, Kırgızistan, Ukrayna, Rusya’da yaşıyorlar. Gençler geçmiş tarihleriyle ilgili ve bilgililer. Kütahya Dumlupınar Üniversitesinde okuyan Ahıskalı Öğrenciler Topluluğu bir konferans düzenlemişler. Onların yanında olduğumuzu bildirmek için oradaydık. 80. Yılında Ahıska Sürgünü başlıklı konferansta, Doç. Dr. Sibel Işık (Kendisi de Ahıska Türk’üdür) ve Yahya Kemaloğlu, DPÜ Rektörü Prof. Dr. Süleyman Kızıltoprak günün anlam ve önemine binaen birer konuşma yaptılar.

Ahıska Türkleri’nin bugün yaşadıkları yerleri gezmiş görmüş, oradaki halk ile konuşmuş acılarını paylaşmış oldukları anılarını anlattılar.  Öğrenciler gerçek resimlerden oluşan bir de sergi açmışlar. Hüzünle karışık bir sevinç yaşadık. Onların köklerine sımsıkı bağlı olmaları bizleri sevindirdi. Geleceğe olan umudumuz bir kez daha pekişti. Dileğimiz çok daha iyi yerlerde olmaları.

Nerede doğar insanoğlu nerede ölür kimse bilemez ama her insan kendi doğduğu toprakları her zaman arar özler.

Bu dinlediklerimiz sadece birkaçıydı yaşananların. Daha dinlenecek çok acı hatıralar var. Bölünmüş aileler yıllar sonra birbirini bulmuş kavuşmuşlar. Aile fertlerinin tamamı ölmüş, anlatacak anılar onlarla birlikte toprağa gömülmüş.

Göçler çeşit çeşit, kendi isteğiyle bir yerden bir yere göç. Mecburiyetten can güvenliği için yapılan göçler. Savaş zamanlarında çokça yaşanır. Yakın zamanda Suriye’ de olduğu gibi.. Bir de etnik temizlik adı altında zalimce yerlerinden yurtlarından zorla çıkarılan insanların yaşadığı sürgünler. İnsan onuruna yakışmayan bu durumu yaşatanlar elbet bunun bedelini öderler.

Hiçbir halk, hiçbir ulus bu duruma düşmesin, insanlar acı çekmesin, yerlerinde yurtlarında güven, huzur içinde yaşasınlar. Her ulus her millet kendi güvenliğini, sınırlarını en iyi şekilde korumayı bilmeli gerekeni yapmalıdır ki, bir daha böyle acıların yaşanmasına fırsat verilmesin. Duamız dileğimiz toprak vatan millet aile bütünlüğü içindir, kabul ola.

Google’dan yararlanılmıştır.

Bu yazının bütünü yazarına aittir.

Elife AKGÜL

Instagram

Bir önceki yazımı okudunuz mu?

https://fisildayankalemler.org/anadoludan-ingiltereye/https://fisildayankalemler.org/anadoludan-ingiltereye/

Editör: Duygu BALCI

Genel Yayın Yönetmeni: Elif YILDIZ ÜNAL

Etiketler:

#yaşam

Yorumlar (0)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Elife AKGÜL

Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü mezunuyum. 58 yaşındayım ve ev hanımıyım. Yörük kültüründen etkilenerek kendi yaşamım ve ailemin yaşantıları üzerinden hatıralar ile roman ve öyküler yazdım. Aynı konseptte edebi ürünler üretmeye devam ediyorum. Şu ana kadar yazdığım fakat yayınlanmamış bir roman, bir öykü, bir tiyatro senaryosu ve bir şiir bulunmaktadır. Tarzımı Cengiz Aytmatov ve Yaşar Kemal’e yakın görüyorum.