Zihnin Haritaları
- Yazar: İsmet Serhat KAHYA
- 15 Nisan 2025
- 33 kez okundu

Zihnin Haritaları
Görmenin Ötesinde – I. Kavşaklar
“Yollar bazen gözle, bazen kalple, bazen de bastonun ucundaki bir titreşimle bulunur.”
Beni tanıyanlar bilir, hiçbir zaman sıradan bir yolcu olmadım. Haritalarım olmadı mesela… O dijital ekranda kıvrılan renkli yollar bana hiçbir şey söylemez. Görebildiğim kadarıyla karmaşık bir tablo, görmediğim yerlerdeyse yalnızca bir sezgi. Ama bu eksiklik değil. Bu, başka bir yoldan ilerleyebilmenin sırrı.
Bir gün, hiç bilmediğim bir şehrin kalabalığında kaldım. Görüntüler silikleşti, tabelalar birbirine karıştı, seslerse daha netleşti. Orada fark ettim: Gören göz değil, yön bulan zihindir. Ayağımın altındaki kaldırımların ritmi, burnuma dolan taze simit kokusu, bir sokak müzisyeninin ezgisi… Hepsi, benim için yönün parçalarıydı. Bir başkası harita okurken, ben şehri dinledim. Ve yolumu buldum.
Çoğu zaman bana sorarlar: “Az gören biri nasıl yönünü bulur?” Bu soru aslında şunu da ima eder: “Sen nasıl bu kadar normal yaşayabiliyorsun?” Cevap basit: Normal nedir ki? Gören bir bireyin göremediği kadar çok şeyi fark ettiğim oldu. Görmenin ötesinde, hissetmenin anlamı büyüktür.
Yön Bulmak: Bir Beden Değil, Bir Bilinç Eylemidir
Çocukken parkta oynarken yere düşen topu gözümle değil, çıkardığı sesle bulurdum. Ayakkabımın altındaki taşın pütürlü mü düz mü olduğunu anlamak, benim için pusula gibiydi. Bastonumla yere vurduğumda çıkan sesi dinlerim: tok mu, boş mu, yankılı mı? Bazen bir kapının önünden geçerken fark ederim; orada bir geçit var. Duyularım yön bulur, zihnim yön seçer.
Toplumun bize biçtiği kalıplar çok sert: “Kadınlar yön bulamaz.” “Erkekler mekan zekasına sahiptir.” “Görmeyen biri yol tarif edemez.” Oysa ben defalarca tarif ettim. Hatta bir defasında yanımdaki gören arkadaş, navigasyona rağmen yolu şaşırırken, ben sadece etraftaki sesleri izleyerek doğru yola yönlendirdim. Ve gülümsedim. Çünkü seslerin dili, gözün kaçırdığını söyler bazen.
Parmaklar, Sesler ve Hafızaya Kazınan İzler
Bana göre yön bulmak, beynin nasıl çalıştığından çok, neyi önemsediğiyle ilgilidir. Bazı araştırmalar diyor ki, yüzük parmağı uzun olanlarda “erkek beyni” özellikleri ağır basar. Peki ya bastonun titreşimiyle yönünü bulan biri? Hangi beynin özelliğidir bu?
Benim yön bulmam, yalnızca fiziksel bir beceri değil, bir hafıza pratiğidir. Aynı sokağın köşesinde hangi çöp kutusunun eğri durduğunu, hangi binanın önünde küçük bir su birikintisi olduğunu bilirim. Bunları gözümle görmem gerekmiyor. Çünkü dokunmak, duymak, koklamak, belki de görmenin başka bir hâlidir.
Kaybolmaktan Korkmamak
En çok da şunu öğrendim: Kaybolmak da bir yön bulma biçimidir. Çünkü insan en çok kaybolduğunda, içindeki sesi dinlemeyi öğrenir. Ve iç ses, her navigasyondan daha güvenilir bir rehberdir.
Yolumu şaşırdığımda paniklemem. Çünkü her şaşkınlık yeni bir keşfin habercisidir. Belki o an yürüdüğüm yol beni amaca götürmüyor olabilir ama kalbime götürüyordur. Ve bazen en doğru yön, sezgilerle çizilir. Harita elimde olmasa da, yol zihnimde yürür zaten.
Makale Önerileri
- Golledge, R.G. (1993). Geography and the disabled: A survey with special reference to vision impaired and blind populations. Transactions of the Institute of British Geographers, 18(1), 63–85.
- Passini, R., & Proulx, G. (1988). Wayfinding without vision: An experiment with congenitally totally blind people. Environment and Behavior, 20(2), 227–252.
Yazar: İsmet Serhat KAHYA
Genel Yayın Yönetmeni :Elif Ünal Yıldız
Bir Önceki Yazımı Okudunuz mu?
https://fisildayankalemler.org/berlinde-hakimler-var/