Proje 13 Bir Kan Bağının Hikayesi
- Yazar: Soner IRMAK
- 22 Ocak 2025
- 31 kez okundu

Proje 13 Bir Kan Bağının Hikayesi
Derinliklere Doğru
Eren merdivenlerdeki sıcak sıvının ne olduğunu anlamaya çalışırken, karanlığın içindeki fısıltılar artmaya başladı. Her adımda daha derinden, daha boğuk bir şekilde yankılanıyordu:
“Kaçış yok, Eren. Nereye gidersen git, seni bulacağım.”
Eren elleriyle taş duvarlara tutunarak dengesini sağlamaya çalıştı. Soğuk taşların yüzeyi pürüzlüydü, ancak parmaklarına bulaşan sıvı her şeyi kayganlaştırıyordu. Ayaklarının altında taş merdivenler giderek daralmaya başladı, sanki karanlık onu yutmaya çalışıyordu.
Bir süre sonra merdivenler son buldu ve kendini geniş bir mağara benzeri alanda buldu. Yukarıdaki tavan, çatlaklardan sızan hafif bir kırmızı ışıkla aydınlanıyordu. Bu garip, ürpertici ışık, zemindeki desenleri ve işaretleri görünür hale getiriyordu. Taş zemine oyulmuş devasa bir sembol vardı; merkezinde bir çember ve onu çevreleyen garip, kıvrımlı yazılar.
Eren bir adım attığında zemin altında yankılanan derin bir titreşim hissetti. Sanki taşların altından bir şey hareket ediyordu. Bir an durup nefesini kontrol etmeye çalıştı, ancak kalp atışlarının yankısı bile bu sessizliğin içinde yüksek bir gürültü gibi geliyordu.
Mağaranın diğer ucunda bir kapı gördü. Üzerinde ağır demirden yapılmış bir kilit vardı, ancak kapının etrafındaki duvarlar çatlaklarla kaplıydı. Eren bir çıkış umuduyla oraya doğru yürümeye başladı, ancak her adımda etrafındaki hava ağırlaşıyordu.
Birden zemindeki sembolün ortasından yoğun bir sis yükselmeye başladı. Sis, hızla Eren’in etrafını sardı. İçinden şekiller belirmeye başladı: insan siluetleri. Ancak bu siluetler normal değildi. Yüzleri karanlıktı, gözlerinde yalnızca parlayan kırmızı bir ışık vardı. Eren geri adım attı, ancak her hareketinde siluetler ona daha da yaklaşıyordu.
Siluetlerden biri, ince ve tiz bir sesle konuştu:
“Sana yardım etmek istemiştik. Ama sen, onları uyandırdın.”
Eren ne demek istediklerini anlamıyordu. “Kimler? Ne istiyorsunuz benden?” diye bağırdı. Ancak sesler cevap vermedi, yalnızca mağaranın içinde yankılanan bir kahkaha yükseldi.
Kapıya doğru koşmaya başladı, ancak zemindeki sıvı ayaklarını kaydırıyordu. Neredeyse düşmek üzereyken, bir anda zeminin altından güçlü bir titreşim geldi. Çatlaklardan ince kırmızı bir ışık sızıyordu, sanki yerin altındaki bir güç serbest kalmak üzereydi.
Eren kapıya ulaştı ve bütün gücüyle itmeye çalıştı, ancak kapı kıpırdamıyordu. O sırada arkasından bir şeyin hızla yaklaştığını hissetti. Dönüp baktığında, sisin içinden devasa bir gölge ona doğru hareket ediyordu. Bu, insan formundan çok uzakta bir yaratıktı. Uzun, ince kolları, eğri ve keskin parmakları vardı. Yüzü tamamen boştu, ancak bir ağız belirip geniş bir şekilde açıldı.
Eren, kapının yanındaki ağır bir taş parçasını yerden aldı ve yaratığa doğru savurdu. Ancak taş yaratığa değdiğinde içinden geçti, sanki o bir hayaletmiş gibi. Yaratık durmadı. Giderek daha yaklaştı ve soğuk bir nefes Eren’in yüzüne vurdu.
Bir an için her şey durmuş gibiydi. Zaman yavaşlamış, Eren’in zihni donmuştu. O anda zihninde bir görüntü belirdi: yukarıdaki odadaki kitap ve o kitapta yazan cümle. “Kaçış, yalnızca sonun başlangıcıdır.”
Eren, kapının üzerindeki sembollere dikkatlice baktı. Çatlakların arasında parlayan kırmızı ışık, bir deseni ortaya çıkarıyordu. O desen, kitapta gördüğü sembollerle aynıydı. Bir çözüm yolu olmalıydı, ama ne?
Eren elleriyle sembolleri hissetmeye başladı. Bir kısmı soğuk, bir kısmı ise sıcaktı. Parmakları doğru sembole dokunduğunda, hafif bir tıklama sesi duyuldu. Kapının kilidi açılmaya başlamıştı, ancak yaratık çok yakındı.
Eren, bir an bile tereddüt etmeden kapıyı iterek açtı ve kendini karanlık bir koridora attı. Kapı, arkasından büyük bir gürültüyle kapandı. Koridor, dar ve soğuktu, ama en azından yaratık peşinden gelmiyordu.
Ancak Eren’in içinde bir his vardı: Bu sadece başlangıçtı. Peşinde olan şey, ne kadar uzağa kaçarsa kaçsın, onu bulacaktı. Ve o kapının ardında bıraktığı sır, kaçışı imkânsız kılacak kadar güçlüydü.
Genel Yayın Yönetmeni: Elif Ünal YILDIZ
Editör/Redaktör: Hakan DİNÇAY
Bu yazının bütünü yazarına aittir.
Bir önceki yazımı okudunuz mu?
Akıcılığı bozdun, artık olaya gir, eylem olsun😉 oğlum ❤️