Dil Bayramı ve Türk Dili Kurultayı: Bir Milletin Dilinde Yeniden Doğuş
- Yazar: Umut Meriç BERBEROĞLU
- 27 Eylül 2024
- 22 kez okundu
Dil Bayramı ve Türk Dili Kurultayı: Bir Milletin Dilinde Yeniden Doğuş
1932 yılının sonbaharında, İstanbul’un Dolmabahçe Sarayı’nda başlayan Birinci Türk Dili Kurultayı, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün öncülüğünde, Türk dilinin yabancı etkilerden arındırılması ve özüne dönmesi için atılan tarihi bir adımı simgeler.
Bu kurultay, bir milletin köklerine yeniden sarılma arzusunun somut ifadesidir. Dil Bayramı olarak anılan bu olay, yalnızca dil bilimcilerin katıldığı bir akademik toplantı değil, Türkiye’nin kültürel bağımsızlık mücadelesinin önemli bir cephesiydi. 26 Eylül 1932’de başlayan bu kurultay, Türk diline karşı yüzyıllar boyunca uygulanan baskı ve yabancı dillerin etkisiyle dilimizin yaşadığı yozlaşmaya karşı bir başkaldırı niteliği taşıyordu.
Dolmabahçe’nin görkemli salonlarında yankılanan konuşmalar, sadece o günü değil, geleceğimizi de şekillendirecek bir anlam taşıyordu. Türk Dil Kurumu’nun temelleri 1932’de atılırken, Mustafa Kemal Atatürk bu kurultayın bizzat her detayını planladı. Amacı, Türk dilinin temizlenmesi, özüne dönmesi ve Türk milletine ait olan tüm değerlerin korunmasıydı.
Kurultayın başında yer alan Cumhurbaşkanı Atatürk, Türk dilinin köklü bir kültürel dönüşümden geçmesi gerektiğine inanıyordu. Bu yüzden kurultayın hazırlıklarını da titizlikle yürüttü. Kurultay öncesi Atatürk’ün çalışma programını bizzat hazırlaması, onun Türk diline verdiği önemi gözler önüne seriyordu. O, bir dil devrimi yapmanın, yeni Türkiye’nin kültürel bağımsızlığının olmazsa olmaz bir parçası olduğunun farkındaydı.
Dolmabahçe Sarayı’ndaki toplantı salonu, o günlerde Türkiye’nin dört bir yanından gelen dil bilimciler, edebiyatçılar, yazarlar ve entelektüellerle dolmuştu. Bu büyük salonda, Türk dilinin yeniden doğuşuna tanıklık eden isimler arasında Sâmih Rifat, Necip Asım, Besim Atalay gibi dönemin önemli aydınları yer alıyordu.
Atatürk, ilk oturumda yapılan konuşmaları büyük bir dikkatle dinledi, özellikle de Sâmih Rifat Bey’in “Türkçenin Ari ve Sami Lisanlarla Mukayesesi” başlıklı konuşmasına büyük ilgi gösterdi.
Rifat Bey, dilimizin diğer dillerle olan benzerlik ve farklılıklarını analiz ederken, Türkçenin ne kadar köklü ve zengin bir dil olduğunu bilimsel verilerle ortaya koydu. 26 Eylül – 5 Ekim 1932 tarihleri arasında düzenlenen Birinci Türk Dili Kurultayı, Türk dilinin yüzyıllar boyunca maruz kaldığı yabancı etkilerin bertaraf edilmesi için atılmış önemli bir adımdı.
Yüzyıllardır Arapça ve Farsça başta olmak üzere birçok yabancı dilden kelimelerle dolan Türkçenin arındırılması, bu kurultayın başlıca gündem maddesiydi. Toplantılar, Türk dilinin kökenlerini, gramer yapısını ve tarih boyunca geçirdiği evreleri detaylı bir şekilde incelemeyi hedefliyordu.
Kurultayda, Türkçeye yabancı dillerden girmiş kelimelerin yerine Türkçe kökenli karşılıkların bulunması, dilimizin sadeleşmesi ve herkes tarafından anlaşılır hale getirilmesi üzerine çalışmalar yapıldı. Dilin sadece yazı dili olarak değil, halk arasında konuşulan bir dil olarak da sadeleşmesi, bu çalışmaların odağını oluşturuyordu.
Bu bağlamda yapılan tartışmalar ve sunulan raporlar, dilimizin kimlik mücadelesinin bir parçası olarak değerlendirildi. Birinci Türk Dili Kurultayı’nın en büyük başarısı, dilin, kültürel bağımsızlık mücadelesinin en önemli unsuru olduğunun farkına varılmasıydı.
Atatürk’ün dil üzerindeki bu titizliği, sadece bir kelime düzenlemesi olarak görülmemelidir. Bu devrim, milletin kendi kültürüne ve tarihine sahip çıkma iradesinin bir göstergesidir.
Türkçenin yabancı etkilerden temizlenmesi, dilin sadeleşmesi ve halk tarafından daha anlaşılır hale getirilmesiyle birlikte, eğitimde, bilimde ve günlük hayatta kullanılan dilin de daha işlevsel ve güçlü bir hale gelmesi sağlandı. Yüzyıllar boyunca süregelen yabancı kelime istilasına karşı alınan bu önlem, dilin birleştirici ve milli kimliğin koruyucusu olarak daha da güçlenmesine yol açtı.
Atatürk, dilin bir milletin ruhu olduğunu savunuyor ve bu nedenle dilin bağımsızlığının, milletin bağımsızlığı kadar önemli olduğunu düşünüyordu. Kurultayda alınan kararlar, Türkiye’deki dil devriminin temel taşlarını oluşturdu ve Dil Bayramı ile her yıl kutlanarak bir gelenek haline geldi.
Birinci Türk Dili Kurultayı, Türkiye Cumhuriyeti’nin en önemli kültürel projelerinden biri olarak tarihe geçti. Bu kurultay sayesinde Türkçe, yeniden yapılandırıldı ve millî bir kimlik kazandı. Atatürk’ün mirası olan bu dil devrimi, sadece dilimize değil, kültürümüze de sahip çıkmanın en somut örneğiydi. Dil Bayramı ile başlayan bu süreç, dilin milletin en temel unsurlarından biri olduğunu bir kez daha gösterdi. Bugün, Türk diline olan bağlılık ve saygı, bu kurultayda atılan temellerin üzerine inşa edilmiştir.
Kaynakça:
Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, Cilt 2, Türk Dil Kurumu Yayınları, 1932.
İlber Ortaylı, Cumhuriyet’in İlk Yüzyılı, Kronik Kitap, 2021, s. 233-245.
M. Fuad Köprülü, Türk Edebiyatı Tarihi, İnkılâp Kitabevi, 1985.
Sâmiha Ayverdi, Türk Dili ve Edebiyatı Üzerine Makaleler, Kubbealtı Neşriyatı, 2002.
Sâmi Rifat, Türkçenin Ari ve Sami Dilleri ile Mukayesesi, Türk Dil Kurumu Yayınları, 1932.
Enver Ziya Karal, Atatürk ve Türk Dili, Türk Tarih Kurumu Yayınları, 1955.
Nimet Kurat, Osmanlı Türkçesi ve Dil Reformu, İstanbul Üniversitesi Yayınları, 1965.
Ziya Gökalp, Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak, MEB Yayınları, 1923.
Cemil Meriç, Bu Ülke, İletişim Yayınları, 1984.
Başöditör/Redaktör: Murat Çatal
Genel Yayın Yönetmeni: Elif Ünal Yıldız
Bu yazının bütünü yazarına aittir.
Bir önceki yazımı okudunuz mu?
Dilimiz kutlu olsun 🇹🇷❤️