ÇATALHÖYÜK’ÜN BOYNUZLARI…

ÇATALHÖYÜK’ÜN BOYNUZLARI…

  Konya ovasında Çumra’nın Küçükköy buğdaylık arazisindeyim. Tarih MÖ.7000 ve avcı toplayıcı bir insanken bir anda 10.000 e yakın insanın bir arada yaşadığı “Köy” desem köyden büyük, “Kent” desem sınırları belirlenmemiş bir yerdeyim.

İnsanlar önce davet etmekte çekiniyor, elimde taştan yapılmış bir balta, dışında alet olmayınca, aç olduğumu düşünüp beni davet ediyor. Duvarlar birbirine bitişik bir sürü ev, aralarda hava koridorları oluşturulmuş, mağara gibi giriş kapıları yok, evlere çatıdan giriyorsun.
Koskocaman bir avlu, kadınlar, erkekler sırtında hasır sepetlerle bir şeyler taşıyorlar.
Duvarlar aşı boyalarıyla boyanmış, evlerin güneyinde küçük ocaklar, avlunun ortasında ortak kullanıma açık kocaman bir ocak yerleştirilmiş.
Çocuklar köpeklerle koşuyor, kocaman yabani sığırlar evcilleştirilmiş, insanlar onu besliyor. Taş, obsidyen ve deniz kabuklarıyla kolye ve bilezik takan bir kadın geometrik desenlerle bir kilim dokuyor, dahası ben hayvan postu giyinmekten öte değilim. Yaşlı bir kadın küçük bir heykelcikle bana bir şeyler söylüyor ve elinde buğday tadı aldığım yumuşak bir yiyecek veriyor.

Şaşırdınız değil mi? Anlattığım çoğu şeyin bugünkü Anadolu köylerindeki yaşamdan çok farklı olmadığını düşündünüz.

İşte Çatalhöyük Neolitik (Cilalı Taş) çağdan, Kalkolitik (Bakır çağı)’na kadar ayakta kalmış, MÖ 7000 den MÖ 5000 e kadar kullanılmış, Anadolu’nun ilk yerleşim yeri denilen tarihe, en önemlisi insanlığa ışık tutan önemli bir yer. “İlk tarım topluluğu “ ki bu yerleşik hayata geçmelerinin en önemli nedeni, “İlk ev mimarisi” ki bu her evin seksen yıl kullanıldığı düşünülürse, yerleşik hayat yanında “Aile” ve “Ata” kavramının ilk ortaya çıkışı, “İlk manzara resmi” ki insanların artık yemek dışında sanata ve bir sonraki nesle yaptıklarını bırakma gayreti, “ İlk Ana Tanrıça heykeli” ki doğurmanın, üremenin farkında olmanın yanı sıra, antibiyotiğin ağrı kesicilerin olmadığı bir dünyada kadının kutsallığı fark edilmiş. “Dünyada ilk yerleşim haritası” bulunmuş ki on bin insanın yaşadığı yerde avcılığın, toplayıcılığın, tarımın yanında gelecekte “Meslek” olacak grupların temeli atılmış. Peki insan bundan neler çıkarmalı, diyorum;

Buğday, arpa, bezelye yetiştiriliyorsa burada topladıkları tahılları ekecek alanlar oluşturmuşlar, belki de en iyi tahılı seçmişler, tarım kültürünü bulmuşlar.

Hasandağı’ndan obsidyen, Ilıcapınar’dan tuz getirmişler, bulunan deniz kabuğu kolyeleri de düşünürsek başka topluluklarla etkileşim içinde bulunmuşlar, ilk ticaretin adımlarını atmışlar.

Hasır örgülerde ustalaşmakla yetinmemişler, dokumayı hatta şu an Anadolu kilim motiflerinin temelini oluşturan geometrik şekilleri kilimlerine yerleştirmişler. Tahılları ezmek için havan, havan elleri yanında, el değirmenleri, el baltaları, oval bardaklar, cilalanmış kemiklerden kemer kopçaları, kemik aletler, obsidyen aynalar yapmışlar; meslekler ve meslek gruplarının temelini oluşturmuşlardır.

Pişmiş kilden mühürler yapmışlar, bunları yaptıkları kilimlere, evlere, çanak çömleklere basmışlar; ateşi kullanmayı, seramik ürünleri ortaya çıkaracak zekâya ve teknolojiye sahipler.

Evlerinin duvarlarını ak toprak (Kil) ile sıvamışlar, çatıları saz ile kaplamışlar, vahşi hayvanlar evlerine giremesin diye çatılardan evlere girilen ahşap merdivenler kullanmışlardır.

Arkeolog Mellaart’a göre ilk inanç sistemini gösteren “Ana Tanrıça” heykelciği, duvarlarda asılan açkılanmış öküz başları, ölülerini evin tabanına gömme, ölen çocuklar için özenle örülmüş sepetler ve içlerinin süslerle doldurulması güçlerinin yetmediği yerde ataya güvenme ve bir inanç değil de neyin göstergesidir sizce?

-1963 yılında yapılan kazılarda bulunmuş “Dünyanın bilinen ilk haritası” bu insanların medeniyetini değil de neyi gösteriyor sizce?

– Hasandağ’ın patlamasını gösteren bir duvar resmi geleceğe “Dikkat edin” demek dışında ne anlatmak istiyor olabilir?

– Tüm milletler kendini “Demokrasi” nin çıkış noktası göstermeye çalışırken Çatalhöyük’te kamusal bina, hiyerarjiyi gösteren bir yer olmaması “Eşitlikçi bir köy” değil de nedir sizce?

Dünyada bir şeyler aramak yerine önce Anadolu’ya bakmalıyız bence, elbette bilgi evrenseldir, tüm dünyayı öğrenelim ama var olanı da yok saymayalım lütfen….

• Ana Tanrıça heykelciklerini ve dünyanın ilk haritasını Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde görebilirsiniz.

• Bir yandan daha geniş bir örüntünün parçası, öte yandan da tümüyle özgün bir birim, Çatalhöyük’ün en şaşırtıcı yanı da bu. 1962/ Arkeolog Hodder

Kaynaklar:

*Tubitak Mellart kayıtları

*Çatalhöyük 2008 Archive Report

*Fatma Gasimov: Neolitik Çağ Kültür Unsurları

*Neolithic City of Catalhoyuk

*UNESCO 2012 Çatalhöyük kayıtları

*Ekrem Sarıkçıoğlu: Anadolu’nun Tarih Öncesi İnançları

*Muna Silav Utkan: Anadolu Uygarlıkları

Yıldız TEK GAMLI

 

 

 

 

 

Yorumlar (10)

  1. Bekir SEVİK
    • 23/02/2024

    Tam da yaşamak istediğim bir dönem. Düşün senize, herkes cahil konumunda. En küçük bir buluş sizi dahi yapar. Çok eğlenceli dönemler olmalı bence. Anlatımınızın güzelliği daha çok özenmeme neden oldu 😊😊😊

  2. Yıldız Gamlı
    • 18/02/2024

    Güzel yorumlarınız için çok teşekkür ederim

  3. Deniz
    • 20/01/2024

    Çatalhöyük aslında medeniyetin başlangıcı ama bu konuda çok cahiliz, emeğinize sağlık

    • 14/01/2024

    Tarihin sayfalarında gezindim. Kalemin var olsun. Değerli arkadşım.

    • 13/01/2024

    Hocam mükemmel bir anlatım. Kaleminize sağlık 🙏🙏🙏

  4. Yıldız Tek Gamlı
    • 13/01/2024

    Herkese çok teşekkür ederim

  5. Yudum Mingan
    • 11/01/2024

    İlminize ve kaleminize sağlık tarihin sayfalarında gezerken üstümüze toz değil gül bulaştırdınız🙏🙏🙏

    • 11/01/2024

    Nasıl güzel araştırılmış, nasıl emek verilmiş. Emeğinize sağlık çok güzel, emek kokan bir yazı👏🏻👏🏻👏🏻

  6. Zeynep
    • 11/01/2024

    Çok güzel bir yazı olmuş kalemine sağlık

    • 11/01/2024

    Tebrik ediyorum mükemmel bir yazı olmuş 👏🏻👏🏻👏🏻

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yıldız TEK GAMLI

1976 yılında Ankara’nın Altındağ ilçesinin bir semti olan Doğantepe’de büyüdüm. Aslen Nevşehirliyim. Tipik bir Anadolu ailesinin altı çocuğundan biriyim. Konya Selçuk Üniversitesi Akşehir M.Y.O. Muhasebe bölümünü bitirmek dışında Ankara’dan ayrılmadım. Ankara Hacettepe Üniversitesi Sağlık İşletmeciliğini tamamladım. Amerikan Kültür Derneği’nde İngilizce öğrendim. Bu arada Ankara Tabipler Odası’ndan Hastane Yönetimi eğitimini bitirdim. Tüm bu eğitimleri tamamlarken Ankara Özel Güven Hastanesi’nde 7 yıl çalıştım. Evlenince kendi sağlık işletmemize geçip 4 yıl Halkla İlişkiler Müdürlüğü’nü yürüttüm. AÇEV (Anne-Çocuk Eğitim Vakfı)’le tanışıp, gönüllü annelik yaptım. Çocuklarla daha mutlu olduğumu fark edince Çocuk Gelişimi ve Eğitimi’ni bitirip, 2 yıl devlet okullarında sözleşmeli, 2 yıl özel kurumlarda İngilizce ve İngilizce Drama öğretmenliği yaptım. Meme ve lenf kanseri nedeniyle çocuklarım olan öğrencilerimden ayrıldım. Tedavim devam ederken TEMA Vakfı ile tanışıp, çocuklara doğayı anlatmanın yanında, ara ara yine onlarla birlikte vakit geçirmenin yolunu buldum. 2019 yılında Bursa Nilüfer’e taşındım. Kızlarım üniversiteye başlayınca, “eğitimin yaşı yok” deyip, hayalim olan Uludağ Üniversitesi Arkeoloji Bölümü (Almanca) okudum. Minik Saka Kuşu, Sabun Kokulu Masal, Lunaparkta Keyifli Bir Gün, Cemilhan'ın Maceraları, Büyüklere Küçüklerden Masallar, Kayıp Balerin, Yüzyılın Masalları, Yavru Kedi, Gökçe Özgür Olmak İstiyor, Bir Pazar Günü, Paylaşmak Çok Güzel kitaplarının yazarı.