BAYRAM SÜSÜ: KINA

BAYRAM SÜSÜ: KINA

Bayram Süsü: Kına

Çocukluğumuzun bayramlarını şimdilerde çok arıyorum. Ne o tatlı telaşlar ne de o bitmek bilmeyen heyecan var. Büyük sofralar, kalabalık aile buluşmaları nerede? Aile büyükleri de vefat etmişse tadı tuzu yok bayramların.

Çocukluğumda her bayram gününün bir gün öncesi, yani arife günü, adeşler birbirinde kalırlardı. Bizim oralarda “adeş” demek, kız çocuğunun en yakın arkadaşı ve sırdaşı olan kız arkadaşıdır. Adeşler arife günü akşamları her bayram sıra ile birbirlerinde kalırlardı. Kaldıkları gece büyükanneler ellerimize kına yakarlardı. Kınalar bazen desenli bazen sade yakılırdı o minik ellerimize.

Adeşimle kınanın adını “bayram süsü” koymuştuk. Yumruk şekli almış, çorap giydirilmiş ellerle yatağımıza girip birbirimize sarılarak masal anlatarak uykuya dalardık. Belki de hayatımızın en derin, en güzel uykusuydu o uyku. Sabah olduğunda yarışa girerdik hangimizin eline fazla kına girmiş diye. Sonrasında büyükannelerin evine gidilir, enfes kahvaltılıklar hazırlanır, amcalar, halalar, yengeler, kuzenler büyük sofrada buluşurdu.

Bayramlaşmak için evden çıkar, saygıyla büyüklerimizin ellerinden öperdik. En hoşuma giden yanı bayramlaşmanın bize verilen bayram harçlıkları idi. Bayramlaşmadan sonra salıncakların kurulduğu, nişanlıların kol kola gezdiği, gizli aşıkların buluştuğu kasabanın tüm çocuk ve gençlerinin ortak buluştuğu bayram yerine giderdik.

Ah o bayramlar ne güzeldi. Salıncakta sıraya girip beklemek, birlikte sohbet etmek keyif vericiydi. Salıncağa bindiğimde kendimi o kadar özgür hissederdim ki, gökyüzünü ele geçirmiş ve gökyüzü sadece bana aitmiş gibi. Bulutlar benim en yakın arkadaşım olur, gökyüzüne elimle değecekmiş gibi olurdum.

Şimdilerin bayramında her şey uzak bana. Paylaşmayı unuttuk, aile büyüklerine gitmek yerine tatillere gider olduk ve dağıldı büyük sofralar. Tadı tuzu yok yediklerimizin, şeker tadında bayramlar değil yalnızlığın tadını aldığımız bayramlar oldu. Her şeyden önce saygımızı, sevgimizi kaybettik.

İşte tam bu nedenlerle ah o eski bayramlar…  Bayram süsümüz, arkadaşlıklarımız, dostlarımız nerede?

 

Önceki yazılarımı da okuyabilirsiniz:

Gebe Okulu

ANNE ŞEHİR

Keziban Arıkan

Editör: Murat Çatal

Genel Yayın Yönetmeni: Elif Ünal Yıldız

Bu yazının içeriği bütünüyle yazarına aittir.

Yorumlar (4)

  1. Şekip Doğan
    • 31/07/2024

    Bu arada adeş ne demek sayen de öğrendim teşekkür ederim 💐

  2. Şekip Doğan
    • 31/07/2024

    Bu yaşıma kadar kına yakmak nasip olmadı ama bir gün evlenirsem kına yakmadan evlenmiycem 😊😊😊

  3. Ayşe
    • 10/07/2024

    Kınayı çok seven biri olarak yazınız eskiye götürdü beni teşekkür ederim kaleminize sağlık...

  4. Yıldız Tek Gamlı
    • 15/06/2024

    Her arefe gecesi banyodan sonra kına yakılır sabah ellerimiz kınalı bayrama girerdik

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

KEZİBAN ARIKAN

1985 Isparta doğumluyum. Ailenin en küçük çocuğuyum. İlköğretimi ve liseyi Isparta’da tamamladım. İlk Anadolu Üniversitesi Halkla İlişkiler ve Tanıtım bölümünü bitirdim. Mersin Üniversitesi Eczane Hizmetleri ön lisans bölümünü tamamladıktan sonra Niğde Ulukışla ilçe devlet hastanesine Eczane Teknikeri olarak atandım ve şu anda görevime devam etmekteyim. Son olarak Anadolu Üniversitesi Sosyal Hizmetler bölümünü bitirdim.İngilizce ve Rusça dillerini biliyorum. Eczane teknikerliği mesleğim dışında şair ve yazarım. Çeşitli dergilerde şiirlerim yayınlanmaktadır. 2024 yılında ilk antoloji kitabi olan Bir Kadın Bir Hikayede yer aldım. Şiir kitabım ve masal kitabım için hazırlık aşamasındayım. Türk Kızılay’ı ve Açev'de gönüllüyüm. Çocukları ve hayvanları çok seviyorum.