Başarıya Giden Yolda
- Yazar: Rümeysa KAYA ODABAŞ
- 17 Eylül 2024
- 64 kez okundu
Başarıya Giden Yolda
Uzun bir yaz tatili nihayet son buldu. Kalem tutan güzel ellere ve ilgili ebeveynlere iki haftadır ders zili çalıyor. Yoğun ve yorucu bu maraton, kendi ekseninde hızla dönüyor. Yıllardır alışılagelmiş belli bir eğitim sistemimiz var. Dönemin belirli zamanlarında her dersin ayrı sınavına giriliyor. Öğretilen bilgileri ölçme amaçlı. Bununla birlikte ilköğretimden ortaöğretime geçiş, ortaöğretimden de önlisans/lisans eğitimine geçiş için belli sınavlara tâbi tutuluyor öğrenciler. Her biri ayrı emek gerektiren sınavlar.
Büyük bir emek, çaba isteyen bu sınavların başarıyla sonuçlanması ve öğrenimlerine katkı amacıyla açılan kurslara, etüt merkezlerine veliler tarafından her yıl yüksek rakamlar ödeniyor. Bir yarış atı misali çocuklar, akranlarına karşı rekabet içerisindeler. Ailelerine karşı da ‘Başardım!’ ispatı hayalini kuruyorlar. Çünkü hem sistemimiz hem de ebeveyn tutumları, çocuklara şunu empoze ediyor: “Öğretilen bilginin özü değil mühim olan, sınavlarda aldığım notun ne derece yüksek olduğu.”
Bu noktada ebeveynlere büyük sorumluluk düşüyor. Çünkü çocuklar sistemin, biyolojik seviyelerine ve hareket alanlarına hitap etmemesi sebebiyle kolaya kaçıyor. Bu nedenle bazı algıların ve alışkanlıkların değişmesi gerekiyor. Çocuğun omuzlarındaki yük oldukça ağır. Kolundaki saat ile biyolojik saati uyum içerisinde değil. Belli bir sistem tarafından ayarlanmış saatlere tâbi olmak zorunda.
Bir insanın zihninin açık olduğu zaman dilimi, sabah saatlerinden öğle vaktinin ilk dakikalarına kadardır. Öğle vakti en verimsiz, algının kapanmak üzere olduğu saat dilimidir. İkinci verimli saat dilimi ise öğle vaktinin bitimini takip eden dakikalar ile güneş batımı vaktidir. Fakat Türkiye’de öğle saatlerinde çocukların istirahat için eve gönderilmesi neredeyse imkansızdır. Hal böyle olunca biyolojik ve yapay zaman çatışması yaşanıyor zihinlerde ve bedenlerde. Bu çatışmanın son bulması amacıyla disiplinli bir yaşam tarzı hem ebeveynler hem de öğrenciler tarafından uygulanmalıdır.
Uyku-Başarı İlişkisi
İlk olarak sağlıklı yaşam ve akademik başarı için olmazsa olmaz ‘uyku’ konusuna değinelim. Doğada her şey belli bir plana, düzene göre yaratılmıştır. Canlılar da bu plan çerçevesinde biyolojik zamanı yaşar. Biyolojik yapı gereği gün batımı sonrası beden istirahate çekilmek ister ve gün doğumuyla birlikte yeni bir güne ‘Merhaba!’ der.
Son yıllarda teknolojinin gelişmesi, sosyal medya kullanımının aşırı ölçülerde olması yetişkinlerle birlikte çocukların da uyku düzenini bozmaktadır. Salonlarda başköşede yerini alan HD kalite dev ekranlar, ışık hızında bir zaman kaybı yaşatmaktadır. Ebeveyn –çocuk iletişimi neredeyse sıfır noktasına ulaşınca çocuk da kendisi için bir meşgale arıyor ve tabletin ekranına kilitliyor kendisini. Bu tercihler zamanla alışkanlık haline geliyor ve ailelerin yaşam kalitesini düşürüyor.
Vaktin nasıl, ne şekilde geçtiğini anlamayan bireyler, kilitlendiği noktadan gözlerini kaldırınca görüyorlar ki saat gece yarısını çoktan geçmiş. Yapılacak işler birikmiş, okula yetişmesi gereken bazı ödevler kalmış. Yeri geldiğinde ‘Yaptık, oldu!’ felsefesiyle yetiştirilen ödevler, çocuğun öğrenimine katkı sağlamıyor. Hal böyle olunca eğitimde, öğrenimde yararı olacak sürece, emeğe, hafızada sindirmeye, öze değil de sonuca, görsele önem vermeye başlıyor öğrenci. İçi yazı dolu defterler, boş bir zihinle ödev niteliği taşıyor.
Sorumlulukların aksamasıyla birlikte geç saatte uyumanın hem yetişkinler hem de çocuklar açısından ciddi zararları vardır. Kaliteli ve düzenli olmayan bir uyku asabiyet, öfke krizi, baş ağrısı, depresyon, unutkanlık, duygu durum bozukluğu, uykuya geçememe, kalp rahatsızlıkları, obezite, öğrenme güçlüğü gibi birçok rahatsızlığa kapı aralıyor.
Peki ne yapılmalı?
Öğrencilerin ve tüm yetişkinlerin kaliteli bir yaşam için melatoninin salgılanma hızının en yüksek olduğu zaman diliminde uykuya geçmiş olması gerekmektedir. Akademik anlamda da başarı elde etmek için saatlerce ders çalışmak yerine düzenli ders programı takip etmek ve uykudan hemen önce kısa bir tekrar yeterli olacaktır. Çünkü beynin bazı kısımları gece bazı kısımlarıysa gündüz çalışmaktadır. Kaliteli ve düzenli bir uykuyla öğrenim çok kolay olacaktır. Gece 23.00-03.00 aralığı uykuda geçirilmişse melatonin hormonu salgılanmıştır. Melatonin hormonu tüm yaşamsal faaliyetleri etkiler:
- Vücudu kansere karşı korur.
- Kalp sağlığını korur.
- Hücreleri yeniler, varsa rahatsızlıkları iyileştirme sürecini hızlandırır.
- Cildin yapısını korur.
- Sinir sistemini düzenler.
- Kolestrol seviyesini düşürür.
- Çocuklarda büyüme hormonunu aktif hale getirir.
- Zihni ve bedeni zinde tutar.
- Kas kütlesinin artmasına yardımcı olur.
- Pozitif bireyler olmayı sağlar.
Uykuya geçmeden bir saat öncesinden ekranların kullanımına son verilmesi, uzmanlar tarafından ısrarla tavsiye ediliyor. ‘Mavi ekran sendromu’ adı verilen hastalık, uyku düzeninde ciddi hasara sebebiyet veriyor. Melatonin salgılanma hızını azaltıyor. Uyku kalitesini düşürüyor ve ‘Uyuyorum uyuyorum dinlenemiyorum.’ cümlesindeki cevaplar tam da burada kendini gösteriyor. Geç saatlerde uyumak, aydınlık ortamda uykuya geçmeye çalışmak, düzensiz vakitlerde uyumak, yetişkinleri ve çocukları yorgun bir güne uyandırır. Doğal olarak yorgun bir beden ve zihin, istenilen performansı gösteremeyecektir.
Beslenme-Başarı İlişkisi
Son zamanlarda ‘kolaylaştırma’ adı altında pek çok ürün paketler içerisinde ‘koruyucular’ eşliğinde raflarda yerini aldı. Kimlere kolaylık sağladığı ya da içerisindeki koruyucular, besini korurken bizim sağlığımızı hangi paketli gıda, hangi ilaç firmasının koruyacağı büyük bir soru işareti. Üstelik abur cubur üreten firmaların kendilerini ilaç sanayiinde de kabul ettirdiği bir dönemde hastanelerde birer hasta değil de ‘müşteri’ olarak görüldüğümüz aşikar. İnsan kısır bir döngünün içine hapsediliyor.
Vücuda alınan her besin, maddi ve manevi yönde insanı etkilemektedir. Paketli, işlenmiş gıdalara sofralarda ne kadar çok yer verilirse yararlı besinlerin etkileri bir o kadar azalır.
Günümüzün yoğun tempolu yaşam biçimi ile zihin sağlığımızı korumak günden güne daha da fazla önem kazanıyor. Beslenme, bu tabloda en önemli parçadır.
Sağlıksız beslenme
- Beyin fonksiyonlarında ve kan şekerinin kontrolünde önemli bir etkiye sahiptir. Dolayısıyla depresyon riskini artırır.
- Şeker ve yağ oranı yüksek besinlerin tüketimi, öğrenmeye yardımcı olan hücrelerin aktivitesini baskılar.
- Meyve, sebze, tahıl oranı düşük bir beslenme kalp-damar rahatsızlıklarına sebebiyet verir.
- Vücuttaki yağ ve şeker oranının artmasıyla diyabet rahatsızlığı ortaya çıkabilir.
Sağlıklı bir beden ve zihin için düzenli ve sağlıklı bir beslenme planının uygulanması şarttır. Özellikle omega3, yağ asitleri, B vitaminlerinin vücuda alınması zihin aktifliğini artırmada etkili olacaktır. Her yaş grubu için dengeli beslenme, renkli yiyecekler, su tüketimi ve en önemlisi ölçülü tüketim bedensel ve zihinsel sağlığı koruyacaktır ve geliştirecektir.
Öğrencilerin sabah kahvaltılarına dikkat etmesi, okulda ya da okul dışında paketli gıdalardan uzak kalmaları derse, hayata odaklanmalarını güçlendirecektir. Unutulmamalı ki güçlü bir beden, temiz bir zihinle, iradeyle oluşur.
Düzen-Başarı İlişkisi
Şahit oluyoruz ki tüm evren belli bir düzen, program çerçevesinde varlığını devam ettirmektedir. Bizler de kainatın küçük bir parçası olarak belli bir düzen, program üzere varlığımızı sürdürüyoruz.
Plansız, programsız bir yaşam, akademik başarıyı etkileyeceği gibi ruhsal olarak bireyleri bunalıma da sürükler. Çünkü emanetçisi olduğumuz bir zaman dilimine sahibiz. Bize sunulan zaman dilimi içerisinde günlük sorumlulukları tamamlamak, kendimizi ileri taşımak zorundayız. Boş kalmak ya da tüm işleri kısa bir zamana sıkıştırmak bizleri ruhsal olarak yorabilir. Sorumluluk duygusundan uzak, plansız, eylemsiz bir yaşam da depresyona doğru götürür bireyleri.
Telaşa düşmeden, sakince birçok alana yetişebilmek için programlı hareket edilmelidir. Her sorumluluğun kendine ait bir zaman dilimi olmalıdır. Tek işe saatler heba etmek, zamanda israf demektir.
Program üzere yaşama konusu da yine ebeveynlerin sorumluluğundadır. Çocuk, üzerine sorumluluk aldığı ev işlerine koşan, yemeği yapan, yavrusunun işlerine yetişen, kendine de zaman ayıran anne figürünü; akşama kadar çalışan, evin mali sorumluluğunu omuzlamış, çocuklarına ve eşine zaman ayıran ve yardım eden baba figürünü gördüğü takdirde öz sorumluluk bilinci oturacaktır. Planlı bir yaşama adım atacaktır.
Planlı, programlı bir yaşam, çok eyleme zaman bırakır. Beyin de tam buna uygun tasarlanmıştır. İnşirah suresinde geçtiği üzere ‘’Bir işi bitirince bir başka işe koyul.’’ Ayeti beynin hiç durmadan çalıştığını gözler önüne seriyor. Üstelik o kadar muazzam bir yaratılış ki beyin, her iş bitiminde bir diğer işe karşı güç sarf ettiğinde dinlenmiş oluyor. Zihin kendiliğinden arınıyor.
Öğrencilerin de okul giriş-çıkış saatine göre bir program çizmesi onlara öz sorumluluğu öğreteceği için akademik başarıya giden yol onlara zahmetsiz olacaktır. Üstelik kısa zaman diliminde çok iş yapabileceklerdir.
İnsan öğrenebilen, kendini ileri taşıyabilen sosyal bir varlıktır. Yaratılış biyolojisine uygun yaşadığı takdirde birçok başarıyı elde edecektir. Bu nedenle çocuklar ebeveynleri tarafından sevgi kültürüyle, anlayış içerisinde, planlı bir yaşama ilgiyle hazırlanırlarsa akademik başarı kendiliğinden gelecektir. Omuzlarındaki yoğunluk, yorgunluğa dönüşmeyecek. Rekabetleri yalnızca kendilerine olacaktır. Dış kabuğa değil öze önem veren nesiller bizimle olacaktır.
SEVGİYLE KALIN…
YAZININ TAMAMI YAZARIN KENDİSİNE AİTTİR.
https://fisildayankalemler.org/author/rumeysaodabas/
YAZARIN KİTABINA ULAŞABİLİRSİNİZ:
Editör/Redaktör: Murat Çatal
Genel Yayın Yönetmeni: Elif Ünal Yıldız
Teşekkürler ❤️