Anadolu’dan Kente
- Yazar: Yaşar GELER
- 21 Eylül 2024
- 29 kez okundu
Anadolu’dan Kente
Anadolu’dan kente göçler mi başladı? Yoksa kentten köylere göçler mi? Şehir hayatı, geçmişte çok istenen ve birçok insanın çekim merkezi olan yerlerdi. Belki Anadolu’ da yaşayan insanlarımızın hâlâ çekim merkezleri arasında olabilir. Neden olmasın ki?
Çağımızda sosyal anlamda yapılan değişim ve gelişmeler, yapılan o güzelim tanıtım ve reklam faaliyetleri şehirlerimizi hâlâ çok ilgi duyulan ve yaşanması gereken yerler arasında göstermektedir.
Aslında bu durum gerçektir de. Şehir hayatının özünü yaşadığınız da hayata dair birçok şeyi, ulaşılması güç birçok şeyi elde etmeniz olanaksız değildir.
Olanakları iyi olan, ekonomik sorununu çözmüş bulunan, çoluk çocuğunun geleceğini modern şehir ortamında yetiştirmek isteyen ailelerin tercihlerinin bu anlamda doğru olduğu da yadsınmamalı.
Kentte Yaşam
Bir de gerçekten şehir yaşamını çok istemesine rağmen, ona ulaşamayan ya da “her ne pahasına olursa olsun orada olmalıyım” diyen insanlarımız vardır. Bir umut diyerek çıkarlar doğup büyüdüğü yıllarını verdikleri köylerinden.
Ancak gelin görün ki, kent yaşamı bütün sıkıntılarıyla çöker üstlerine.
Gelir, o modern kentin varoşlarına yerleşirler. Yerleşim yerleri de genellikle kendinden önce gelmiş olan akraba ya da köylüsünün yaşadığı mahalledir.
Önce çok zor koşullarda yaşayacak bir yer edinmeye çalışırlar. Sonra iş kaygısı başlar. Üstüne üstlük bir de çocukların okulları. Derken zor koşullar çöker omuzlarına.
Yaşamın zorlukları içerisinde yıllar sonra belki de kaybolup giderler. Kaybolmasalar da birilerinin egemenliğinde, onların istediği gibi yönlendirmesi ve yönetmesi esaretiyle yaşar dururlar.
Hatta neredeyse köleleri olurlar. Ucuz yaşam metalarıyla hep güdümlerinde olurlar. İşte bu durum karabasan gibi çöker üzerlerine ve bir daha da kurtulamazlar bu esaretten.
Kentin Keyfini Sürenler
Yukarıda anlatabildiğim olumsuzluklardan başka hiçbir şey yok mu kentte? Elbette ki vardır. Şimdi de birazcık onlardan bahsedelim.
Kente işiyle, aşıyla, ekmeğiyle gelen insan grupları ancak kendini bulur kentte. Pek ekmek, iş güç, yer kaygısı yaşamadan girerler kent yaşamına.
Birazcık eğitim ve kültürü de ekledik mi içine epey bir rahat da ederiler kentte. Ancak ister ekonominiz iyi olsun ister olmasın aslında pek de farkları yoktur birbirlerinden.
Sonuçta koca kentin bin bir türlü sorunu ile boğuşup giderler. Mesela, günlük yaşamda bir yerden bir yere gidebilmek öyle zor ki… Akıl almaz yollara başvursanız bile, on dakikada gideceğiniz bir yolu bazen iki saatte bile gidemezsiniz.
Neredeyse ömrünüzün, üçte ikisi kayıp zaman dediğimiz bölümü, yollarda hiçbir işe yaramadan geçer.
Kentte Birlik Olmak,
Kentte hele bir de örgütlü değilseniz vay halinize. Yani bir güvenceniz, bir dayanağınız yoksa işiniz oldukça zordur. Anadolu insanı kente geldiğinde genellikle hemşerileriyle bir arada olmak ister.
Eşinin, dostunun yakınında, yanı başında güvende hisseder kendini. Ancak ne yazık ki biz Anadolu insanları bunu da pek beceremiyorlar sanki.
Birbirleriyle uğraşmaktan, birbirlerini alt etmeye, aşağıya çekmeye çalışmaktan başka iş de yapamıyorlar. Çünkü bu aşamada da bencillik devreye giriyor. Oysa örgütlü olmak ve dayanışma içinde olmak o kadar önemli ve erdemli bir iştir ki…
Diliyorum ki, bundan sonraki süreçleri hep birlikte daha bir dolu, daha dayanışma, yardımlaşma ve örgütlü bir biçimde geçiririz… Kentte güzel yaşam dileğiyle. ..
Yaşar GELER
Editör: Nigar KAYA
Genel Yayın Yönetmeni: Elif ÜNAL YILDIZ
Diğer Yazılarımı Okudunuz mu?
Hocam durum tamamen enerji ve yaşınızla ilgili