ŞEHİRLERİN SENFONİSİ
- Yazar: Ebru Zeynep Dişiaçık
- 1 Haziran 2025
- 41 kez okundu

ŞEHİRLERİN SENFONİSİ
“Konfor alanından çıkmak ” cümlesi uzun süredir tırmalıyor beni. Lâkin sessiz sedasız düşünmekle yetiniyorum bir icraatte bulunamıyorum. Zordur muhakkak ki bilmediğimiz bir deneyimi yaşamak ve zihnimizde süre gelen acabaları kovmak.
“Bir şeyler yapmalı ” diye tekrarlar sunan iç sesim ile, bir adım sayılabilecek bir karar verdim ve tek başıma ilk tur seyahatime çıkmayı hedefledim. Sanmayın ki o acabalar uçuştu zihnimde. Hâlâ hepsi duruyor yerli yerinde. Lâkin ” bir şeyler yapmalı ” hissi ağır bastı ve virgülden noktaya geçiş yaptı.
İstikamet Salda Gölü, Pamukkale, Çeşme, Alaçatı…
Adımlarım otobüsün kalkış noktasına gitmesine öylesine hevesli iken, soru işaretleri ile dolu olan zihnim bir arap saçı niteliğinde, sarmaşıktan hallice. İki elimi de uzatıyorum el sıkışmak adına, bildiğin pazarlığa oturuyorum kurban bayramını hatırlatırcasına. Olmuyor, arap saçı çözülmüyor. Olanla ölene çare yok ise, adımlarımın hevesini kırmamak adına yol alıyorum otobüsün bulunduğu yere.
Kulaklığımı taksam, ritmik bir müzik yakalasam. Uzaklaşsam, uzaklaşsam, uzaklaşsam…
Otobüs kalkış alanına geldiğimde gözlerim yuvalarından fırlayacaktı nerdeyse. Bir insan selinin ortasında buldum kendimi. Bir kendimi bilen ben şaşkındı. İnsanlar köşe bucak, diyar diyar tur seyehatlerine akmaktaydı.
İlk molamızı verdik bile. Uykudan uyandık ve gözümüzü ihtiyaç molasında açtık. Yolumuz biraz daha varmış tur rehberimizin dediğine göre. Sabahın ilk ışıklarında Salda Gölünde vereceğimiz kahvaltıyı düşlüyorum şimdi. İnsanoğlu ne tuhaf! Bir düşten diğer bir düşe doğru koşarken hevesli lakin birazda yorgun. İşte bu bitmeyen seramoninin içinde dönüyor dünya. Ben gezme diyeyim, siz adına dünya telaşı diyin. Yaşam dediğin nasıl da cezbedici…
Ne diyorduk, konfor alanının dışına çıkmak, bir farklılık yasamak. Giriyoruz bu döngünün içine, tüm hissettiklerimiz başımız gözümüz üstüne .
İlk durak Salda Gölü.
Turkuazın tüm tonlarını içinde barındıran ve sessizliğin sesini sarmalayan bir uzun upuzun bir sahil. Ayaklar suyun içinde gezinirken başımızı gökyüzüne kaldırmamak ne mümkün. Güneş bir hayli etkisini gösteriyordu üzerimizde, gözler kamaşıyordu, kemikler ısınmaya başlıyordu.
Sessizlikle çıkardık Salda Gölünün kendine has olan tınısını. Kucakladık ve ayrıldık.
Tur ekibi oldukça uyumluydu. Pamukkale’ye doğru yol alırken herkesin keyfi yerindeydi.
Huzurun her şeyden önemli olduğunu bir kez daha hatırlattım kendime. Tekrar, tekrar ve tekrar. Tekrarlar önemliydi unutmaya meyilli olan zihnimizde.
Pamukkale adından da anlaşılacağı gibi pamuk misali beyaz kalkerli toprak yapısıyla yeryüzünde. Antik yapılar sonrası ruhumuz geçmişten günümüze doğru evrildiğinde Pamukkale traverterlerinde bulduk kendimizi. Bir doğa harikası ve seyredilesi…
Şifa bulmak adına traverterler de ayaklarımızı sularda gezdirirken sonrasında antik yapılarda bulduk kendimizi. Yapıların heybeti ve bir zamanların yaşanmışlıkları her zaman çeker beni.
Pamukkale sonrası dört saat süren otobüs yolculuğumuz sonrasında Çeşmenin o muazzam enerjisinde bulduk kendimizi. Çeşme kalesinden baktığımızda denizin ışıltısı gözlerimizi kamaştırdı. Marinası, cafeleri ve tertemiz deniz havası ile uzun yürüyüşler yaptık. Çeşme, gerçekten de yaşanılası. “Kim bilir belki bir gün ” diyerek adımlarıma teslim ettim kendimi.
Rehberimiz buraya gelip de “Kumru” yememek olmaz dedi. Deniz manzarasına bakarak lezzetli bir ziyafet ile Çeşme ‘yi sonlandırdık ve meşhur Alaçatı ya doğru yol aldık.
Alaçatı tam anlamıyla bir cazibe merkezi. Dar sokakları, cumbalı evleri, evlerden sarkan renkli çiçeklerin arasında ortalığa yayılan yasemin kokusu. Dükkanlar, satıcılar ve insan seli. Kaybolmuşcasına yol aldığında sokak aralarında kahve kokusu yayılıyor burnunun tam ucuna.
Tam da televizyonda izlediğim gibiydi gökkuşağı kıvamında olan Alaçatı. Kalbimin en küçük odasında saklı kaldı.
Şimdi ise dönüş vakti…
Nasıl da şıp diye geçiverdi.
Günlerce kalmışcasına yaşadığım bu hissiyat derinden sarmalıyor beni. İnsanlar, mekanlar ve şehirler yeniden nefes almanı sağlıyormuşcasına canlı ve diri…
Bir gün tekrar tekrar gelmek isterim buralara. İşte o vakit daha çok hikayeler yazmak isterim. Belki bir çiçeğin yaprağında dolaşan uğur böceği ile hasbihal ederim.
Otobüs yola koyulmak üzere.
Üzerime yeni yepyeni bir elbise giymişcesine ayrılıyorum sizlerden Salda, Pamukkale, Alaçatı ve Çeşme…
Çok iyi