PROJE 13 BİR KAN BAĞININ HİKAYESİ-4
- Yazar: Soner IRMAK
- 10 Ocak 2025
- 54 kez okundu
PROJE 13 BİR KAN BAĞININ HİKAYESİ-4
Gölgelerin İçindeki Gerçek
Eren’in başı dönüyordu. Vücudu bir yandan kaçmanın verdiği adrenalinle titrerken, diğer yandan soğuk, karanlık ve yabancı bir yerde olmanın tedirginliği içinde sıkışmıştı. Koridorun sonunda ince bir ışık hüzmesi gördü. Belki bir çıkış yolu… Belki de başka bir tuzak. Ancak geri dönme şansı yoktu; arkasında hissettiği o uğursuz varlık, her nefes alışında daha da yaklaşıyordu.
Adımlarını hızlandırdı. Ayaklarının altındaki ahşap zemin gıcırdarken, sanki karanlık duvarlar üzerine doğru kapanıyordu. Ulaştığı ışık kaynağı bir kapıydı, aralık bırakılmıştı. Derin bir nefes alarak içeri girdi.
Oda, daha önceki karanlık koridordan farklıydı. Yerde eski bir halı, köşede ise tozla kaplanmış bir piyano duruyordu. Ortadaki yuvarlak masada bir şamdan yanıyor, ince mum alevi gölgeleri dans ettiriyordu. Eren kapıyı arkasından sessizce kapatırken odanın ortasında bir şey fark etti: Masanın üzerinde açık duran bir kitap ve yanında duran eski bir cep saati.
Kitaba yaklaştı, sayfaları sararmış ve köşeleri yırtılmıştı. İçinde karmaşık semboller ve çizimler vardı. Ancak bir cümle hemen gözüne çarptı:
“Kaçış, yalnızca sonun başlangıcıdır.”
Tam o anda cep saatinden ince bir tik tak sesi gelmeye başladı. Saatin ibreleri hızla dönüyordu. Birden etrafındaki hava değişti. Odanın sıcaklığı aniden düştü, nefesi buhar olarak havaya karıştı. Bir fısıltı duydu, önce çok uzaktan, sonra kulağının hemen yanında:
“Beni mi arıyorsun, Eren?”
Eren hızla arkasını döndü ama kimseyi göremedi. Ancak odanın atmosferi artık tamamen değişmişti. Piyanonun tuşları kendi kendine hareket etmeye başladı, masanın üzerindeki mum alevi sönmüş, karanlık bir gölge tüm odayı kaplamıştı.
Arkasındaki kapının kulpu yavaşça hareket etti. Birisi, ya da bir şey, içeri girmek üzereydi. Eren ne yapacağını bilemeden odanın köşesindeki dar bir kapıya yöneldi. Kapıyı açtı ve kendini dar, taş bir merdivende buldu. Merdiven aşağıya doğru uzanıyordu. Yukarıdaki kapı bir gürültüyle çarparak kapandı.
Merdivenlerden inmeye başladı, her adımda karanlık daha da yoğunlaşıyordu. Ta ki bir noktada, ayaklarının altındaki taşların sıcak bir sıvıyla kaplandığını fark edene kadar. Eğildi ve parmaklarına bulaşan koyu kırmızı sıvıyı görmek için zorlukla gözlerini açtı.
Bu kan olamazdı, değil mi?
Yukarıdan gelen fısıltı, bu sefer daha netti:
“Gerçekten kaçabileceğini mi sandın?” Eren’in kanı donmuştu. Artık yalnız olmadığını kesin olarak biliyordu.
Bu yazının bütünü yazarına aittir.
Soner IRMAK
Bir önceki yazımı okudunuz mu?
Editör: Duygu BALCI
Genel Yayın Yönetmeni: Elif ÜNAL YILDIZ
Devamını bekliyorum