KARA TREN
- Yazar: Gürkan DAŞKIRAN
- 19 Mayıs 2024
- 96 kez okundu
KARA TREN
Merhaba!
Bu kez de size dedemin sevdiği ve çocukluk yıllarımda ilk dedemden duyduğum bir türküyle ilgili bilgi vereceğim. Türküler çoğumuzun ayrılık durumunda, duyguların yoğun yaşandığı zaman dinlenir. Hatta çoğunun bu sebepten yazıldığını biliriz. Bu türkü de o sebepten fakat çok romantik denen duygular içermemektedir.
I. Dünya Savaş’ı yıllarında yazılmıştır. Öncelikle I. Dünya Savaş’ından kısaca bahsetmek isterim.
I. Dünya Savaşı, 28 Temmuz 1914 tarihinde başlayıp 11 Kasım 1918 tarihinde sona eren Avrupa merkezli küresel bir savaştır. II. Dünya Savaşı’na (1939-1945) kadar Dünya Savaşı veya Büyük Savaş olarak adlandırılmıştır.
O zamanın büyük güçleri, “İtilaf” ve “İttifak” adlarıyla iki tarafa ayrılarak savaşta yer almışlardır.
İtilaf Devletleri; Birleşik Krallık, Fransa Cumhuriyeti ve Rus İmparatorluğu arasındaki Üçlü İtilaf merkezlidir.
İttifak Devletleri; Alman İmparatorluğu, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ve İtalya Krallığı arasındaki üçlü İttifak merkezlidir; fakat Avusturya-Macaristan anlaşmaya karşı saldırıya geçtiği için İtalya savaşa girmemiştir. Bu ittifaklar yeniden yapılanmış (İtalya, 1915 yılında İtilaf Devletleri’nin tarafına geçmiştir) ve yeni devletlerin savaşa girmesiyle genişlemiştir.
60 milyon Avrupalı dâhil olmak üzere 70 milyon askerî personel, tarihin en büyük savaşlarından biri olan bu savaş için seferber edilmiştir. Savaşa katılan yaklaşık 9 milyon kişi hayatını kaybetmiştir. Böylece bu savaş, dünya tarihindeki en çok zayiat verilen 5. Savaş olmuştur.
Savaşın çıkışı:
Avusturya-Macaristan İmparatorluğu Veliahtı Franz Ferdinand, 28 Haziran 1914 günü Saraybosna’yı ziyaretinde bir Sırp Milliyetçisi olan Gavrilo Princip tarafından eşi Prenses Sophie ile birlikte suikaste uğradı.
İki devleti bir arada tutan tek unsur olan Habsburg Hanedanı’nın tek veliahtı öldürülmüştü. Avusturya Hükûmeti’ nin tepkisi çok sert oldu. Fakat Rusya’yı tek başına karşısına almaya çekinen Avusturya, öncelikle Almanya’ya danıştı. Almanya’nın verdiği üstü kapalı desteğin ardından, Avusturya Sırbistan’a 48 saat süreli ve bağımsız bir devletin kabul edemeyeceği ağır bir nota verdi. Sırbistan bu notaya-Rusya’nın desteğiyle, kaçamak yanıtlar verdi.
Bunun üzerine Avusturya 28 Temmuz 1914’te Belgrad’ı bombalamaya başlayarak, Sırbistan’a savaş ilan etti. Bunun üzerine Rusya 31 Temmuz’da genel seferberlik ilan etti. Daha önceden Rus Seferberliği’ ni savaş ilanı kabul edeceğini açıklamış bulunan Almanya 1 Ağustos’ ta Rusya’ya, 3 Ağustos’ ta da Fransa’ya savaş ilan etti.
Almanya, barış zamanında hazırlamış olduğu Schlieffen Planı‘na uygun olarak, Fransa’ yı hemen ezip, seferberliğini tamamlama çabası içinde bulunan Rusya’ya daha sonra dönmek istediğinden, Fransa’ ya saldırıda ordusunu, en kolay yol olan, Flander Düzlükleri‘nden geçirmek istedi ve bunun için Belçika’ya zararsız geçiş için başvurdu.
Tarafsız bir ülke olan Belçika, İngiltere’ye danıştıktan sonra Almanya’nın önerisini reddedince, Almanya 4 Ağustos 1914 tarihinde Belçika’ya saldırdı. İngiltere de Almanya’ya savaş açtı. Böylece, 4 Ağustos 1914 tarihine gelindiğinde üç cephede savaş başlamıştı: Alman-Fransız Cephesi, Alman-Rus Cephesi ve Avusturya-Sırbistan Cephesi.
Almanya’ nın Fransa üzerine plan kurup altı hafta gibi kısa sürede devre dışı bırakma planı işe yaramayınca işler sarpa sardı ve siper savaşı yani daha burun buruna yapılan hale geldi. Ana cepheler Doğu ve Batı cephesi dışında Osmanlı cephesi de vardı.
Deniz altı savaşları, ABD’ nin dahil olması, Rus iç savaşları gibi bir çok hesaba katılmayan sebeplerden kimsenin hesapları tutmadı, uzadıkça uzadı. Fazla ayrıntılara giremeyeceğim.
Savaşın sonucu ise şöyle:
1918 yılı Almanya için sonun başlangıcı olmuştur. Sınırlı kaynakları ile abluka altında olan hammadde ve gıda sıkıntısı had safhaya ulaşan Alman İmparatorluğu’nda, Rusya’dan Ekim Devrimi sonucunda hızla yayılan Bolşevik hareketleri ile grevler ve ayaklanmalar başlamıştı.
Bu grevleri önlemeye çalışan hükûmet, çok kritik bir hata yaparak, grevcileri -ceza olarak- savaş alanlarına sürdü. Grevciler, bu sefer de Alman ordusu içerisinde isyanlara ve itaatsizliklere yol açtılar.
1918’de savaş tamamen İttifak Devletleri’nin aleyhine dönmüştü. Rusya’nın savaştan çekilmesiyle, Doğu Cephesi’ndeki gücünü Batı Cephesi’ne kaydıran Almanya, mart ayında General Ludendorff komutasında büyük bir saldırı başlattı. Bu saldırı sonucunda Almanya kısmen başarılı olup cepheyi yarmayı başarsa da, Alman ordusu içerisindeki isyancılar ve karşı tarafta da Amerikan tanklarının cepheye sokulması ile daha fazla ilerleyemedi.
İtilaf Devletleri, Alman ordusunu geriye doğru püskürtmeye başladı. Bu saatten sonra, artık İttifak Devletleri için yapılacak pek bir şey kalmamıştı.
İtilaf Devletleri’yle tek tek İttifak Devletleri arasında yapılan mütarekelerle çatışmalar resmî olarak sonlandırılmıştır. Bu mütarekeler, Bulgaristan ile 29 Eylül 1918 tarihinde Selanik Ateşkes Antlaşması, Osmanlı İmparatorluğu ile 30 Ekim 1918 tarihinde Mondros Ateşkes Antlaşması, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ile 3 Kasım 1918 tarihinde Villa Giusti Ateşkesi ve Almanya ile 11 Kasım 1918 günü Rethondes Antlaşması imzalanarak son bulmuştur
Savaştan bir kaç kare
Türküye gelecek olursam:
1915 yılı, Birinci Dünya Savaşı’nın hüküm sürdüğü yıllardı. Türk milleti birçok cephede savaşırken, her türlü malzemenin ve savaşacak askerin önemli olduğu bir dönemde yaşanmıştır bu türkü.
Büyük kayıpların yaşandığı, gönderilenlerin geri dönmediği, çoğunun akıbetinin belirsiz olduğu zorlu günlerin izlerini taşır. Ulaşımın trenlerle daha hızlı ve güvenli olduğu düşünüldüğünden, askerler de trenlerle ulaşacakları noktalara gitmektedir.
Bu durum, insanların tren istasyonlarında sabahlamasına, kimisinin yolcu askerini uğurlamasına, kimisinin de gelecek yaralı askerleri bekleyerek hasretini gidermeye çalışmasına neden olur.
Ancak bekleyişler genellikle kara haberlerle sonuçlanır. Analar, bacılar, eşler, gözleri ağlamaktan yorgun düşmüş, çaresiz bir bekleyiş içindedir.
Her trenin gelişinde yaşatılmaya çalışılan umutlar, korkunç bir bekleyişin ardında ağıta dönüşür. “Kara tren gecikir, belki hiç gelmez” düşüncesi, bekleyenleri sarar ve umutlar her geçen gün azalır.
Ağlamaklı sesler, bekleyişin türküsüne dönüşür ve nağmeleri dilden dile dolanarak günümüze kadar ulaşır. Bu türkü, bir dönemin acılarını, bekleyişlerini ve umutsuzluğunu dile getirir, unutulmayan bir hikayenin melodiye dönüşmüş halidir.
Türküden birkaç dize :
Gözüm Yolda Gönlüm Darda.
Ya Kendin Gel Ya Da Haber Yolla.
Duyarım Yazmışsın İki Satır Mektup.
Vermişin Trene Halini Unutup.
KAYNAKÇA
1)https://tr.wikipedia.org/wiki/I._D%C3%BCnya_Sava%C5%9F%C4%B1
Gürkan DAŞKIRAN
Genel Yayın Yönetmeni: Elif ÜNAL YILDIZ
Diğer Yazımı Okumak İster misiniz?
Çok sevdiğim bir türkü Yazıyı okurken tüyllrim diken diken oldu şuan Orhan Hakalmaz dam dinliyorum Allah kimseyie ayrılık acısı vermesin 😔