Sessizleşen Yalnızlıklar

Sessizleşen Yalnızlıklar

  Sessizleşen Yalnızlıklar

  Ne zaman kendisini sıkıntılı bir durumda görse, kalabalıkların arasına karışmak istiyordu. Onlar gibi olduğunu göremeyince, içindeki buhran gün geçtikçe büyüyordu.

   Nefes almak, yaşamaktan sayılmasın diye, külünü yalnızlığına döküyordu. Günler, ardı sıra ilerlerken, özlemini aradığı kentte bulamamış, ayrılıkları, kaldırımlarda soldurmuştu.
   Sevgisiz kalmanın, ruhunun hissettiklerinde nüfuz etmediği nice durumlar olmuştu.

   ”Bende onlar gibi, gülüp eğlenemez miyim, beni de aralarına almıyorlar”  düşüncesi geçmişte, küçüklüğünde sapladığı, beyninden çıkmayan ve ruhuna acı veren bir olguydu.
    İnsan dışı varlıklarda huzuru aramak, en neticesi haline gelmiş, gittiği mekanlarda ”Sessizleşen Yalnızlıkları” 
izlemişti. Günlerden etraflıca kaldığında, ezberinde bir kalabalık olmadığını görüyor, elinden ve kalbinden tutan olmuyordu.

    Nice duygular geçse de,  ”Sessizleşen Yalnızlıklarda” bütün ezberini bozan, çocukluğunda ailesinden görmediği, sevgi, ilgi, alaka, bunların eksikliğinden doğan yaşam harcamalarıdır.

    Bugünlerde ne kendini anlayan, ne kendini solan, solduran vardı. Ezgisini yalnızlığa vurmuş, düşünü sahte kalabalıklarda kaybetmişti.

    Belki de onlar gibi olmayışı, hücresinde derbeder olduğu günleri andırıyordu. Soluk almak, yaşam, bir güzelliğin nimetlerindendi, bunu anlayamıyordu.
Bütün gizler, kaybettiği hatıralar, gençliğinde yaşanan, harcanan hayat, bir kül olup, kendini oradan oraya savurmuştu.

   Zamani duyguların tesiri altında kalmamış, haince sırtında vurulanların yanında yer almamış, bütün hücumu sevgisiz ruhunda taşıdığı, dertli, keşmekeş bedeninde yer aldığı, can sıkıcı ezgilerdi.

   Bu coğrafya, kimilerine iyi gelse de ”Sessizleşen Yalnızlıklarda” ebeveynlerinden sevgi görmemiş, bir ruha acı veriyordu.
   Günün birinde bu acının, bütün beyin efektlerini, bedeninden kopararak, kendisini, ruhundan savrularak yalnız bırakacağını elbette biliyordu.
Can sıkıcı durumlarla, her gün karşılaşıyor, bihaber, insanların arasında yalnız kalıyordu.
      Biz ,yaşamın değerini bir türlü anlayamamış insanlar gibi, ebeveynlerinden sevgi görmemiş insanları da anlayamadık.
      Bir gün bize soracaklar; ”Ben, ”Sessizleşen Yalnızlıklar” arasında acı çekiyordum, siz neredeydiniz, beni neden görmediniz, elimden ve kalbimden neden tutmadınız?”
O zaman diyecek bir sözümüz olmayacak, yine izleyeceğiz.
     Bir hanımefendiyle birlikte olmak için, hemen ona yaklaşıp, hem ona uzak duruyor, hem de ailesinden gereken sevgiyi görmediği için bütün kadınları bir ebeveyn olarak görüp, her kadında kendini arıyor, bu seferde her denemede yanılıyor, çünkü attığı her adımda çaresizliğini, karamsarlığını, umutsuzluğunu, hatırlıyor, kısır döngüye giriyor.
   ”Beni ailem sevmedi, başkaları neden sevsin.” diyor, bunun sonucunda mutlu olmayı her kadında arıyor, lakin hiçbir kadın onun yarasını sarmıyor. Çünkü o yara, kapanmayacak kadar açık ve derindir.

    Bizlerin nicedir görmek istemediği ”Sessizleşen Yalnızlıkların” arasında kalan acılı ruhlar, hiçbir zaman refaha kavuşamayacak ve bizim gibi olmayanları dışlayacak onları hiçbir zaman.

    İbrahim Dokumacı

Baş Editör: Elif ÜNAL YILDIZ 

Bir Önceki Yazımı Okudunuz mu?

CANIMIN BAŞ TACI

Etiketler:

#edebiyat

Yorumlar (2)

  1. […] SESSİZLEŞEN YALNIZLIKLAR  […]

  2. Yıldız TEK GAMLI
    • 18/02/2024

    Harika bir yazı ❤️ Yalnız değilsin kendinle mutlu olabilirsin önce kendini sev, çocukluğunu sev o sevginin yeni sevgiler doğuracağına sevmeye değer olduğuna eminim

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

İbrahim DOKUMACI

15 yaşından beri yazıyorum. Daha çok romantik ve lirik duygu yüklü yazılar yazıyorum. Himmet Nimet Özçelik Anadolu Lisesi mezunuyum. Aydoģan Yurdu adlı ilk şiir kitabımı 19 yaşında 2020'de çıkardım. Kitabımın içinde romantik şiir ve akrostişler var. Şu an 23 yaşındayım. Aynı zamanda lise'de Özledik Atam isimli Atatürk konulu kompozisyon yarışmasında da ilçe birinciliğim var.