Serkan

Serkan

Serkan

Günümüz;

Serkan Çocuk Esirgeme Kurumu’ndan gelen memurlarla gitti. Serkan’ın üvey babasını karakoldan çağırdılar anne ve üvey babası  koşarak gelmişti.

Üvey baba yüksek sesle ve öfkeyle istemiyorum ben bu çocuğu diye bağırıyordu. Ben polis masasına arkam dönük oturuyordum.
Serkan’ın annesi Zeynep ise konuşmuyordu.

Duyduklarım karşısında çok öfkelenip üvey babaya, kes lan sen sesini diyerek sesimi yükselttim. Öfkeyle ayağa kalktım, arkamı döndüm. Karşımda yedi yıl önce evlendiğim kişi, Serkan’ın öz annesi Zeynep vardı.

“Sen sen!” diye kekelemeye başladım, başka bir şey diyemiyordum. Sessizliği ilk bozan kişi üvey babaydı.

“Sen tanıyor musun bu kişiyi dedi. Zeynep hala sessizliğini koruyordu. Polislerden birisi beyler karakolda olduğunuzu unutmayın diyerek uyarıda bulunup sordu.

“Bu çocuğu istiyor musun?” diye

Üvey baba hayır biz istemiyoruz dedikten sonra Zeynep  heyecanla çıkıştı. Ben çocuğumu istiyorum dedi.

Zaten hasta olan Zeynep uzun zamandır tedavi olduğunu üvey babadan saklamıştı ve oğlunun kurtulması için o gece Serkan’ın kaçmasına yardım edebilmişti.

Üvey baba ise hala ısrarla, ben istemiyorum bu çocuğu diyor elini kolunu sallayarak  karakolu terk ediyordu.

Zeynep o gün Erkan’a her şeyi anlatmaya karar vermişti. Artık gizleyemezdi.

Hasta olduğunu uzun bir süre tedavi gördüğünü herkesten hastalığını sakladığını başından sonuna kadar yaşadıklarını anlatmıştı. Son olarak Erkan’a dönerek konuşuyordu.

“Erkan senden bir şey istiyorum, Serkan’ı yanına al ne olur. Onu bu hayvan herife emanet edemem, senden başkasına güvenemem Serkan’ı al o senin de evladın.” dedi.

“Eşim de çok sevdi Serkan’ı. Tamam Serkan’ı alacam gözün arkada kalmasın. İstersen o hayvan herifin yanında kalmak zorunda değilsin.
Şimdi karakola giriyoruz o heriften şikayetçi olacaksın sana yardımcı olacaklardır mutlaka.”

“Tamam şikayetçi olacağım.”

Karakola girdiler dertlerini anlattılar. Polis memuru Zeynep’e yardım etmek için yol gösteriyordu.
“İsterseniz sizi kadın sığınma evine yerleştirelim.”

Zeynep hiç uzatmadan kabul etti.

“Olur tamam ama Serkan’ı son kez görebilir miyim?” dedi.

İkimiz de polis memuruna baktık.

“Dilerseniz bu konuyu amirimizle konuşun,” deyince biz de olur dedik.

Bizi amirinin odasına götürdü. Polis bizim derdimizi anlattı amirine bir solukta. Amir de olur tabi dedi.

“Oğlum hangi yetimhane olduğunu öğrenin bana bilgi verin yardımcı olalım size.”

Polis memuru on beş dakika sonra odaya geldi.

“Amirim öğrendik yetimhanenin ismini.” dedikten sonra masasına bir kâğıt bıraktı çıktı. Amir kağıdı bize vererek adresi burada gidip çocuğu göre bilirsiniz dedi.

Zeynep’le birlikte çıktık yetimhanenin yolunu tuttuk. Otuz dakikalık bir araba yolculuğu sonrası vardık yetimhaneye. Girdik içeri bir bayan çıktı karşımıza anlattık derdimizi bizi aldı müdür beyin yanına götürdü.

Babacan birine benzeyen müdür bizi sabırla dinledi. Sonra yardımcısını arayıp hemen Serkan ’ı getirmesini dedi.

Kapı açıldı  ve içeri Serkan girdi. Önce annesine sonra bana sarıldı. O sırada hepimiz hüngür hüngür ağlıyorduk.

Annesi Serkan’ı hafif kendisinden uzaklaştırarak onunla konuşmaya başladı.

“Bak oğlum bu adam senin dedi, araya ben girdim biz zaten tanışıyoruz diye.

Serkan’la bir gece yarısı tanıştık hatta annesiyle ben göz göze geldik anladı ne demek istediğimi. Zeynep öksürmeye başladı ufak ufak biraz daha öksürük şiddetlendi.

Biz artık gidelim mi dedi Zeynep olur dedikten sonra çıktık dışarı.

Hemen bindik arabaya tuttuk hastanenin yolunu, çok fena bir şekilde öksürüyordu Zeynep.

Vardık hastaneye hemen gözlem altına aldılar. Zeynep o gün  çaresiz bir hastalığa yakalandığını söyledi ama içimde bilmediğim büyük bir acı hissettim.

Uzun zaman önce tedavi görmem gerektiğini söylediler. İlaç alamadım eşimden de şiddet görüyordum zaten, o yüzden sadece oğlum için yaşıyordum.

Şimdi  babasını buldum ama o senin babası olduğunu bile bilmiyor. Yetimhanede söyleyecektim engel oldun bana dedi.

“Zamanı değil şimdi. Zamanı gelince ben oğluma söylerim gerçeği.”

Zeynep tedavi için hastaneye gelmişti ama tedavi için çok geç kalınmış dedi doktor.

“Tüm organlarını sarmış bu hastalık dedi doktorlar bana ve kendinizi en kötüsüne alıştırın dedi doktorlar. Serkan’ı bana emanet etti ve aklım karışık bir halde hastaneden evime geldim.

Eşime bu olayları nasıl anlatacaktım, beni nasıl karşılayacak ya beni terk ederse diye düşünürken ben, eşim benim bir derdim olduğunda anlardı konuşmasak bile.

Tabii beni o halde gören eşim hemen sordu.

“Hayatım ne oldu? Hadi anlat canım derdini korkutuyorsun beni.

“Anlatacağım ama her şey Serkan için bunu unutma!!”

Beşinci Bölüm Sonu…

Soner IRMAK

Editör: Nigar KAYA

Genel Yayın Yönetmeni: Elif ÜNAL YILDIZ

Diğer Bölümü Okumak İster misiniz?

SERKAN 4. BÖLÜM

Yorumlar (0)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Soner IRMAK

1982 KOCAELİ/GEBZE doğumlu altı çocuklu bir ailenin en küçük çocuğuyum. Çocukluğum Gebze'de geçti. Bekarım lise mezunuyum. Özel bir şirkette tam zamanlı çalışıyorum. Kalemin gücü platformunda kitap çılgınlar kitap kardeşliğinde bulunuyorum. Yazar ve şairler (YAZŞADER) derneğinin KOCAELİ İl temsilcisi olarak görev aldım. Özel bir sebepten dolayı (YAZŞADER) derneğinden ayrılma kararı aldım. YAZŞADER derneği adı altında ADANA BURSA İSTANBUL TÜYAP kitap fuarları dahil birçok kitap fuarlarına da katılım sağladım. Babamı akciğer rahatsızlığından dolayı kaybettim ve kendimi en iyi şiirle anlatabileceğimi hissettim. Şiir yazmak bana bir terapi gibi geldiğini hissedince yazdığım şiirleri kitap hali fikri doğdu ilk şiir kitabım olan HAYATIMDAKİ SAYFALAR isimli şiir kitabımım doğdu. Yazmaya doymadım yazdıklarımı ikinci şiir kitabımla taçlandırmak istedim ve ANKA’NIN GÖZYAŞLARI isimli şiir kitaplarım doğdu. Bu arada SPOTİFY ve 250 platformda kendi sesimle kendi yazdığım şiirleri seslendirdim. Ayrıca şarkı sözü de yazıyorum. Bu yolda beni yalnız bırakmayan İbrahim AKDENİZ kardeşime sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum.