Se7en Movie

Se7en Movie

SEVEN FİLMİ

        1995 yapımı polisiye filmidir. Bir dedektifin emekliliğine 7 gün cinayet serisi başlar. Dedektif Williams ve genç dedektif Mills katilin peşine düşerler.

        Katolik inancına göre yedi büyük günahı cezalandırmak için o günahı işledikleri düşündüğü bir kişiyi; katil, kurban olarak seçer.

        Bu günahlar Dante’nin İlahi Komedya’sından esinlenerek sıralanmışlardır.

1.Açgözlülük

2.Oburluk

3.Tembellik

4.Öfke

5.Kibir

6.Şehvet

7.Kıskançlık

seven (movie – film)

karanlığın koyu türküsü gelir cepheden

sandalyede yatıyor kocaman bir cüsse inceden

mundar etmişler adamı elin kolun bağlayarak

arıyorlar ipucu fenerlerin ışığında geceden

 

adamın tüm damarları derisine yerleşmiş

masmavi gözleriyle ölüm içmiş gebermiş

yatırdılar bir masaya uzunca

dikiş tutan yanıyla bu dünyadan göçüp gitmiş

 

yemiş yemiş ölmüş diyorlar kadavraya

Milles daldı bilinmeze belki de dalgaya

olay yeri sarı kuşakla donanmış

öldürülen şişmanın katilini bulmaya

 

karnından çıkan parçalar incelemeye varınca

iş bilen durur mu havadan ipucunu alınca

parçaları takiplendi dikkatlice dedektif

buldu bir not buzdolabı arkasına bakınca

 

siyah foterli zenci dedektif

iz sürmek istedi arkadaşlarıyla kollektif

herkes kendi hâlinde oyalandı

gizli kütüphanede buldu birkaç objektif

 

Milles  durmadan cesede bakıyordu

o da fotoğraflardan bir şeyler arıyordu

gece boyu kitapları arşınladı dedektif

işe yarar sayfaları kopyalıyordu

 

şırıl şırıl yağarken yağmur

geceden kalmıştı Milles kızgın ve mahmur

hediyelendi kitaplarla arabasında

hiç durmadan ulaştı dedektifin yanına

 

Milles’ın kız arkadaşı dedektifi yemeğe çağırdı

neden evlenmediğini sorarken sessizce bağırdı

köpekler çılgınca havladılar durmadan

sallandı ev tren geçerken sanki herkes sağırdı

 

izliyorum seven filmini durmaksızın

anlasaydım bir de ingilizceyi ansızın

diyecektim belki olayı çözecekler

belki de bulacaklar başkasını cansızın

 

kandan gözlüklenmiş sarışın bir kadına

yağmur altında varıldı kadının yadına

farkettiler duvardaki o sıradan tabloyu

evirip çevirip baktılar çerçevenin tadına

 

buralarda bir şeyler olmalı

bu tablo bir şeyleri sunmalı

bekle bakalım bir dakika Milles

belki de ‘help me’ parmak izini bulmalı

 

bir kargaşa ordusu gibiydi polisler

tar top arabalarına biniverdiler

pek telaşlıydı hâlleri

sabaha kadar konuşarak gitttiler

 

kimi yangın merdiveninden tırmandı

kimi içerdeki merdivenlere vardı

karanlığı kesen fenerleriyle

üçyüz altıyı hepsi birden sardı

 

ellerinde silahları odaları dolandılar

bir yatakta üstü örtülü ceset buldular

işkencelenmiş her yerinden

duvara yazılmış ‘sloth’ u gördüler

 

Milles’ın sinirleri iyice gerildi

dedektifle konuşunca sakinliğe derildi

ceset bir öksürükle canlandı

ortaya çözümsüz bir soru serildi

 

William siyah dektifin adı

Milles onun iş arkadaşı

konuşarak buluyorlar

ip ucuymuş aslında kütüphane kartı

 

dedektifler bu konuyu kafayı taktı

bir kapıyı vururlarken adam kurşunu saçtı

koşuyor ateş ediyor koşuyorlardı

katil dans eder gibi kaçtı

 

apartman dairleri bir bir geçildi

kovalamacada Mills bir hindi

bacağından vurdu arsızı

örümcek adamdı sanki canhırsızı

 

Pencere kapı demedi kaçıp gitti yola durmadan

arabalar birbirine daldı ortalık harap duman

yağmur bardaktan boşanıyordu

sessiz adımlarıyla vuruldu öfkeli bir argüman

 

Williams gördü kanlar içinde Mills’i

sakinleştiremedi onun fevri hâlini

bir kadın gördüklerini anlattı

dedektif inceledi katilin evinin ahvâlini

 

olay yeri kitap fotoğraf dolu

satır satır planlanmış maceranın kolu

tıkır tıkır işliyordu planlar

can hırsızının paketi acıttı solu

 

kolundaki yara dilinin bağını çözdü

Mills hatununa sevgisini süzdü

sabah bulundu yüzü parçalanmış bir kadın

çaresizlik artık tüm sineyi üzdü

 

canhırsızı elindeki kanıyla anırdı

“dedektif burdayım!” diye kolarını kanırdı

anlamsız bir hissizlikle coşmuştu

çapsızı ancak arsız aynasız tanırdı

 

canhırsızının adı john imiş

sakinliğine herkes hayran imiş

dedektifler korumalar aldılar

onun niyeti aslında ne imiş

 

adam takmış kafaya yedi büyük günahı

tek tek arayıp bulmuş faili meçhul sabahı

insanların dikkatini çekiyor balyozla

kıskançlığa tepkisizlikti öfkenin salahı

10/11/2024

Emily Yaramis

Genel Yayın Yönetmeni: Elif Ünal YILDIZ

Redaktör ve Editör : Hakan DİNÇAY

 

Bir önceki yazımı okudunuz mu?
https://fisildayankalemler.org/nevrimin-fizibilitesi/

 

Yorumlar (2)

  1. Yıldız Tek Gamlı
    • 16/11/2024

    Gençliğimde çok severek izlediğim bir filmdi. Şiir şahane olmuş ama yazım hataları var hocam 😔 kaleminize yüreğinize emeğinize sağlık 🥰

  2. Bekir Berk Görmez
    • 15/11/2024

    Öncelikle elinize Yüreğinize sağlık Emili hocam. Benim en favori filmlerinden birisidir seven sinemada ilk gösterimini izlemek nasip oldu. Şiir yorumunuzu okudukça her bir sahne canlandı gözümde tekrar. Filmi çok dikkatli izlemeyen birisi yorumlarınızı zor anlar diye düşünüyorum.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Emily Yaramis

ilk olarak 1982 yılında Çankırı ilinin Balıbağı köyünde bir sabah vakti annesinin yüzünde bir tebessüm olarak belirdi. Yedi yaşına kadar köyün bütün güzellikleriyle hemdem olmuştu. Duygu ve düşüncelerin en güzel ifadesini oluşturan alfabeyi Çankırı Atatürk İlköğretim Okulunda çok kıymetli ögretmeni Nilüfer Yığın’dan öğrenmişti. Orta ögrenimini Dr. Refik Saydam İlköğretim Okulunda tamamladı. Çankırı Nevzat Ayaz Anadolu Öğretmen Lisesinden Ondokuz Mayis Üniversitesi Sinop Egitim Fakültesi Okul Öncesi Öğretmenliğine uzanan eğitim yolunun daha nerelere uzanacağını bilmiyordu. Düzce ve Ankara da iki yıl kara tahtanın başında talihinin aydınlık taşlarını döşüyordu. Sevdanın gönül kapısını çalması ile Amerika'ya uzanan yolun kapılarının açılması bir olmuştu. Şimdilerde eşi ve dört evladıyla Oklahoma City'de can ipliğini zaman çıngırağına sarma gayretinde. Öğretmenliği ve anneliğinden taşan kelimelerden ördüğü hayat deseninden oluşan deneme ve şiirleri çeşitli dergilerde gönüllere doğru yol almaya devam ediyor.