Ruhumun Değişen Rengi
- Yazar: Leyla BACAKSIZ
- 13 Temmuz 2024
- 113 kez okundu
RUHUMUN DEĞİŞEN RENGİ
Makbule Teyze mahallemizin Madonna’sıydı. 80 yaşında, ağarmış saçlarıyla, muazzam İstanbul Türkçesi konuşan Makbule Teyze her zaman asil ve şıktı. Fazlasıyla renkli giyinirdi, hiç siyah renk görmedim üzerinde. Üzerindeki giysilerdeki canlı renkler başkasına gülümserdi. Makbule Teyze; ruhunun güzelliğini, üzerindeki giysilere yansırdı. ‘’Benim ruhum renkli ayol, ne yapayım siyahı’’ derdi. Bir kadın bu yaşta nasıl bu kadar hayat dolu olabiliyordu. Hiç anlamıyordum. 20’li yaşlarda olmama rağmen kendimi Makbule teyzeden daha yaşlı hissediyordum. Çok sonra anlayacaktım rakamların sadece bedenle ilgili olduğunu.
Recep ile hayatlarımızı birleştirmeye Sadece 20 gün kalmıştı. Her şey hazırdı, yeni hayatım için sabırsızlanıyordum. O gün çok kötü bir rüya ile uyandım. Bembeyaz gelinliğim kana bulanmıştı, sıçrayarak kalktım yatağımdan, elimi yüzümü yıkadım. Duble kahve ile kendime geldim. Kötü bir kabus gördüm. Düğün stresinden dolayı normal olduğunu düşünüdüm.
Bütün gün evden çıkamadım, hasta değildim ama halsizdim. İçime bir sıkıntı çöktü. Saat tam 20:00 de kapı çaldı, gelen Recep’ti. Şaşırmıştım, beklemiyordum. Konuşmak istediğini söyledi ve odama geçtik. Bir sürü şey söyledi. Hiçbirini hatırlamıyorum, tek hatırladığım ‘’birbirimize göre değiliz, farklı dünyaların insanlarıyız’’ dediği. Hayal ile gerçek arasında hatırladığım yüzük, gerisi yok.
Bir hastane odasında gözlerimi açtım. Makbule Teyze kızgın bir şekilde bana bakıyordu. Neden kızgındı anlayamadım? Uzun bir süre boyunca sadece beni izledi. Sonra bozdu sessizliğini. Konuşmaya başladı.
“Siz gençlere göre her şey ne kolay değil mi? Hele ölüm, bunun kararını sizin vermeniz ne acı. Sizi bir Yaratan varken. Hayat bir sizi üzüyor değil mi? Yıllar sonra anlayacaksın hiçbir şeyin hayatından kıymetli olmadığını, evet kızgınım gencecik yaşında intihar etmek istediğin için, seni burada ziyaret etmek zorunda kaldığım için kızgınım, bunun için çok daha iyi yerler var çünkü.”
Konuşmaya cesaret edemeden başım önümde dinliyordum, o devam etti.
“Biliyor musun bundan 24 yıl öncesiydi, sabah saat tam 08:00. Kapımda bir polis, beni bir hastanenin morguna götürmeye gelmiş, 22 yaşında motor kazasında ölen oğlumu teşhis etmem için. Siz gençler neden bu kadar merak ediyorsunuz morgu hiç anlamıyorum. Neden yaşamamak için direniyorsunuz? Oğluma da çok sordum o gittikten sonra cevabı gelmedi, belki sen cevaplarsın diye geldim.”
Gözümden akan yaşlarla bakışlarımı kaçırmaya devam ettim.
“O gün ne oldu biliyor musun? O morg da çok uzun bir çığlık attım ve yemin ettim yaşamayı sevmeyen insanlara özellikle gençlere nasıl yaşanır gösterecektim. Çünkü biliyordum, ölümü de yaşamayı da biz seçiyorduk. Bir yemin daha ettim, bir daha içinde morg taşıyan hastanelere gelmemeye. O gün eski Makbule’yi öldürdüm ve bu rengarenk Makbule’yi yarattım. İnsanlara yaşamayı göstermek için. Nedendir bilmem bunu kendime görev bildim.”
“Evet çok kızgınım, bana yeminimi bozdurduğun için, yıllar sonra beni yeniden hastaneye gelmek zorunda bıraktığın için ve en önemlisi bana yeniden ölümü seçen bir genç olduğunu hatırlattığın için. Sana burada hayatın güzelliklerini anlatacak değilim zaten buna vaktim de yok, sadece ruhum beni buraya getirdi ben de izin verdim. Gerisi senin seçimin. Haydi kal sağlıcakla.”
Makbule Teyze gittikten sonra uzun süre utancımdan ağladım. Dışarıda bekleyen anneme seslendim.
“Anne bana acil renkli bir şeyler getir ve beni buradan çıkart hayatta yapmam gerekenler var.”
Bu yazı bütünüyle yazarına aittir.
Editör: Sonay BİLGİ ARABACI
Yazarın Diğer Yazılarını Okudunuz mu?
Ne güzel :)
Çok teşekkür ederim Yıldız Hanım
Meleğim çok teşekkür ederim canım
İntihar seçimi hiç bir zaman mantıklı gelmedi bana galiba ben de o renklilerdenim😁
Kaleminize yüreğinize emeğinize sağlık ❤️
Yine çok güzel yazmışsın leyloşum,emeğine sağlık