NEMRUT DAĞI

NEMRUT DAĞI

NEMRUT DAĞI

Hep merak ederdim Nemrut Dağı’nı. Bir seyahat acentasının düzenlediği günü birlik turla gitmeye karar verdik. Günü geldiğinde otobüsle yola çıktık. Günü birlik turlar hafta sonları yapıldığından, çalışanlar için, hem zaman hem de fiyat açısından uygundu, bu nedenle tercih ettik. Yolda yoklamalar yapıldı. Tanışma ve sohbet sonrasında rehberimiz bizi bilgilendirdi. Orada yerel bir rehber, bize yöre ve Nemrut Dağı hakkında bilgi verecekti.

Gece olduğu için yolculardan çoğu uyumuştu. Sabahın erken saatlerinde Adıyaman’a oradan da Kahta’ya ulaştık. Küçük servis araçlarıyla dağa tırmanış başladı. Virajlı yollardan bir tesise ulaştık. Yerli yabancı yüzlerce turist vardı. Canlı müzik, sıcak içecekler, kafeteryadan yayılan mis gibi kokular, dışarının buz gibi havasını unutturdu.

Kahvaltıdan sonra battaniyelere bürünenler ve sıkı sıkı giyinenlerle birlikte bilet alıp tahta basamaklardan tepeye tırmandık. Yukarısı hem esiyor hem buz kesiyordu. Zirveye ulaştığımızda aşağıda şehir ışıl ışıl görülüyordu. Aynı zamanda TRT ekibi bizden önce çıkmış Kültür Bakanlığı için çekim yapıyordu. Çekim ekibi battaniyelere sarılmış ellerinde sıcak içeceklerle ısınmaya çalışıyordu. TV’lerde izlediğimiz kısacık filmlerin ne zorluklarla ve uzun zamanda çekildiğini gördük. Bütün bu zahmete, en güzel gün doğumunu görmek için katlanıyorduk.

Istanbul, Turkey – March 28, 2015 : Scale Model of the Gods at the Top of Nemrut Mountain at Miniaturk in Istanbul

Yerel rehberimiz geldi, kendisini tanıttı ve anlatmaya başladı. Önce yörede yaygın olan efsaneyi anlattı.

Nemrut dağında yaşayan bir kral varmış. Bin yaşında olan bu kralın beş yüz yaşında bir oğlu varmış. Kralın biricik oğlu Van gölüne düşüp ölmüş. Kral oğlunun ölümüne çok üzülmüş ve şu sözleri söylemiş. “Benim oğlum yaşı beş yüz yaş. Hele ham tıraş. Bilseydim dünyada ölüm var, koymazdım baş üstünde baş” diyerek haykırmış.

Kralın feryadı dağlarda yankılanmış ve üzüntüsünden ölmüş. Volkanik Nemrut Dağı kralın üzüntüsüne dayanamamış ve patlamış. Bu, dağın son patlaması o olmuş. Bu nedenle kralın oğlunun yasını tuttuğuna inanılırmış.

Asıl hikâye daha da ilginçti. Kommagene krallığı, MÖ.163- MS.72 Adıyaman bölgesinde Pers ve Romalılardan oluşmuş. Başkenti Samsat Samosota imiş. Kral Antiochus, Nemrut Dağının tepesindeki dini mabedi ölümünden sonra kendisine tapınılması için inşa ettirmiş. Kral Antiochus, mezarının insanlardan uzak, tanrılara yakın, yüksek ve kutsal bir yere inşa edilmesini emretmiş.

Tapındığı tanrılar, Herakles, Mitras, Hermes,  Helios, Apollon, Zeus, Ares, Oromasdes imiş.  Bu kadar heybetli bir dağa devasa heykelleri yaptıran kralı ve gücünü böylece anlamış olduk.

İnsanoğlu sade vatandaş olsun Kral olsun öldükten sonra hep anılmak ister. Bazıları insanlığın yararına işler icatlar yapar, bazıları devasa anıtsal mabetler, saraylar inşa ettirirler. Nemrut Kralı da burayı inşa ettirmiş. Rehberi can kulağıyla dinledik. Bütün tahribata rağmen, dünyanın dört bir yanından gelen insanlar tarafından ziyaret ediliyor.

Muhteşem Nemrut Dağı 2,150 m. Yükseklikte ve ayaklarımızın altındaydı. En güzel gün doğumunu izledik. Sanki güneşi avuçlarımızda tuttuk. En güzel açıları bulduk, bolca resim çektirdik. Güneş yükseldikçe dünyayı ısıttı, aydınlattı. Orada aşağıyı izlemeye doyamadık. Gecesi nasıl güzeldir kim bilir? Yıldızlara en yakın yerdeyiz. Uzansak tutacakmışız gibi hayal ediyoruz.

Dağın arka yüzü, gün batımını izlemek isteyenler için düzenlenmişti. Aynı heykeller orada da vardı. Devasa aslan figürü, güneş ve yıldızlarda resmedilmişti bir taşın üzerine. Biz dağın arkasına dolanırken rehber anlatmaya devam ediyordu. Tümülüsün içinde kralın kendisinin kilitli kaldığı, hazinesiyle birlikte orada olduğu, bir gün çıkarılacağı inancı da varmış. Muhteşem gün doğumunun verdiği keyif ile oradan ayrılırken, Adıyaman Kahta’yı, akarsuyu, dağları, ovaları kuşbakışı seyretmek, inerken yine güzellikleri görmek paha biçilemez bir duyguydu.

Tekrar gelebilmek dileğiyle aşağıya toplanma yerine indik. Servis araçlarıyla şehir merkezine oradan da dönüş yoluna geçtik. Dünya üzerinde nice medeniyetler kurulmuş nice savaşlar yapılmış. Verilen tün bu mücadeleler ölümle son bulmuş. Geride ihtişamlı yaşamlardan kalan devasa eserler, anıtlar kalmış. Bu bilgi ve veriler ışığında geçmiş hakkında bilgi ediniyoruz.  Dünya eski misafirlerini uğurlarken yeni misafirlerine hoş geldin diyor.

 

Elife Akgül

Genel Yayın Yönetmeni: Elif Ünal YILDIZ

Editör/Redaktör: Hakan DİNÇAY

Bu yazının bütünü yazarına aittir.

Bir önceki yazımı okudunuz mu?

Etiketler:

#yaşam

Yorumlar (1)

  1. Yıldız Tek Gamlı
    • 25/01/2025

    Elife hocam harika bir gezi yazısı olmuş ❤️ Çok merak ettiğim görmek istediğim bir yeri çok güzel anlatmışsınız. Daha çok görmek istedim🥰

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Elife AKGÜL

Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü mezunuyum. 58 yaşındayım ve ev hanımıyım. Yörük kültüründen etkilenerek kendi yaşamım ve ailemin yaşantıları üzerinden hatıralar ile roman ve öyküler yazdım. Aynı konseptte edebi ürünler üretmeye devam ediyorum. Şu ana kadar yazdığım fakat yayınlanmamış bir roman, bir öykü, bir tiyatro senaryosu ve bir şiir bulunmaktadır. Tarzımı Cengiz Aytmatov ve Yaşar Kemal’e yakın görüyorum.