KÜR ŞAD ve 40 BATUR (YİĞİT)

KÜR ŞAD ve 40 BATUR (YİĞİT)

KÜR ŞAD ve 40 BATUR (YİĞİT)

   Yedinci yüzyılın başları. Göktürk İmparatorluğu en şaşaalı dönemini yaşamakta.

Bu durumdan rahatsız olan Çinliler, Türkleri mertlikle yenemeyeceklerini iyi bildikleri için türlü entrikalar çevirmekte. En iyi bildikleri hile ise Türk Kağanlarına Konçuy (Soylu kız, Prenses) göndermek.

Dönemim Göktürk Kağanı, Çuluk (Çolo) Kağan’dır. Çuluk Kağan’a evdeş (Eş) olarak gönderilen Konçuy, Çin sarayında iyi eğitim almış bir casustur.

Bir gece ansızın Çuluk Han zehirlenerek öldürülür. Çuluk Kağan’ın yerine, kardeşi Kara Kağan geçer. Kara Kağanı yetersiz bulan bazı beyler arasında çatlaklar oluşur. Bu durum, zaten kıtlıkla boğuşmakta olan Göktürk İmparatorluğunu iyice zayıflatır.

Çinliler bu zayıflığı fırsat bilerek Göktürk İmparatorluğuna savaş açar ve Kara Kağan’ı esir alır. Kara Kağan’la birlikte, yüz bin Türk’de esir düşmüştür.

Yüz bin Türk’ü esir alan Çinliler, onları yok etmek yerine, asimile etmeyi seçer. Bunu yaparken de kendilerini iyi göstermek için soylu ailelerin erlerine subaylık verirler.          

Böylece hem amaçlarına ulaşmayı hem de Türklerin eşsiz savaş taktiklerini öğrenmeyi planlarlar. Subaylık rütbesi alanlardan biri de Chie-shih-shuai, yani Kür şad’dır.

Kür şad, tutsak edildiği andan itibaren bu durumu kendine yediremez ve her an kaçmanın yollarını arar.

Aslında kaçmanın birçok yolu vardır; ama mesele kendini değil, halkını kurtarmaktır. Uzun uzun düşündükten sonra bir plan yapar ve bu planı devreye sokmaya karar verir.Kür şad’ın planı çok zor, bir o kadar da tehlikelidir. İlk olarak yanında savaşacak ağzı sıkı, bileği kuvvetli ve ölümden korkusu olmayan kırk batur’a (Yiğide) ihtiyacı vardır.

Türk’de batur bitmez… Kür şad’ın kırk batur’u bulması uzun sürmez. Bir gece kırk batur’la birlikte toplanırlar ve Kür şad planını anlatır.

“Uzun bir süredir çaşıtlık (casusluk) yapmaktayım. Edindiğim bilgiye göre, Çin İmparatoru belli zamanlarda halkın arasına karışıyor ve düzenlenen eğlencelere katılıyor. Bizim görevimiz, yine böyle bir gecede imparatoru kaçırmak. Bu iş çok zor olmayacak, imparator yanında en fazla elli adamla çıkıyor saraydan.

Görev başarılı olup imparatoru kaçırmayı başarırsak, onu rehin alacak ve Türklerin özgürlüğü karşısında serbest bırakacağız. Yalnız, her şeyden önce benim bir şartım var. Planımız başarılı olur ve Türkleri özgür kılarsak, kendinize bir Kağan seçeceksiniz. Bu kişi kesinlikle ben olmayacağım.”

Kür Şad’ın şartı uzun tartışmalar sonucu kabul edilir ve planın uygulanacağı günü beklemek üzere dağılırlar. Kırk batur’un her biri, o gün gelene kadar normal yaşantılarına devam eder.

Ve kutlu gün gelir… Kür şad ve kırk batur, pusatlarını (silahlarını) kuşanarak hazırlanır. Hepsinin gözlerinde çakınlar (Şimşekler) çakmaktadır. O gece beklenmedik bir şekilde şiddetli yağmur ve fırtına çöker Çin’in üstüne. Çin İmparatoru eğlenceye gitmekten vazgeçer ve plan bozulur. 

Kırk batur, bir cevap beklercesine Kür Şad’ın gözlerine bakmaya başlayınca, Kür şad öne çıkar ve konuşmaya başlar. “Her birinizin gözlerindeki hayal kırıklığını görebiliyorum.

Bir plan yaptır ama belli ki bu plan çok basit olduğu için Tanrı bize layık görmedi. Şimdi vazgeçersek, planımız duyulur ve hepimizi idam ederler.

Hiçbirinizin uçmağa varmaktan (Şehit olmaktan) zerrece korkmadığını biliyorum; ama böyle olursa boş yere ölmüş oluruz. Ben derim ki; çekelim pusatlarımızı ve sarayı basalım.

Hedefimize ulaşamayacağımızı biliyorum ama en azından ağız tadıyla uçmağa varmış oluruz. Kimler benimle?”

Kırk batur, aynı anda kılıçlarını havaya kaldırarak, Kür şad’ın yanında olduklarını gösterdiler. Bunun üstüne hep birlikte saraya yürürler. Kür şad’ın ilk darbeyi indirmesiyle birlikte, kırk batur bir an bile düşünmeden Çin askerlerine dalar. Saraya ulaşmak için üç adet korunaklı surdan geçmek gerekiyordur. İlk suru geçmek uzun sürmez.

Çin ordusu hazırlıksız yakalandığı için, ikinci surda zorlanmadan geçilir. Üçüncü sura gelindiğinde, Çin ordusu uyarılır ve saldırıya geçer.

Çin ordusunun saldırıya geçmesiyle birlikte, onlarca batur uçmağa varır. Kür şad bunu görünce, vuruşarak geri çekilme buyruğu (Emir) verir. Kür şad ve geriye kalan batur’lar, ahırlara dalarak kendilerine birer at aldılar ve kuzeye doğru kaçmaya başlarlar.

Kür Şad’ın aklında düşmanı kendi yurtlarına çekmek ve orada üstünlük sağlayabilmek vardır. Wei nehrinin yanına gelindiğinde, şiddetli yağmurun nehri taşırdığı ve geçiş yerlerinin artık geçilemez olduğunu görülür. 

Artık savaşarak uçmağa varmaktan başka çare yoktur. Kür şad ve diğerleri de öyle yapar. Batur’lar her kılıç darbesinde bir Çin askerini yere yığar fakat aynı anda yerlerine daha fazlası gelir.

Wei nehrinin çamurlu kıyılarında bir zafer kazanmak mümkün değildir ama olabildiğince çok Çin askerini yanlarında götürmeleri mümkündür.

Uzun bir süre sonra bütün baturlar uçmağa varmış, geriye sadece Kür şad kalmıştır. Kür şad, çakın gibi savurduğu kılıcıyla ardı ardına can almaya devam ederken ensesinden gelen bir kılıç darbesiyle başı gövdesinden ayrılır.

Kür Şad’ın başı gövdesinden ayrılmıştır ama bedeni halen atının üstündedir. Çin askerlerinin kısa süreli şaşkın bakışları arasında Kür şad’ın atı içgüdüsel olarak koşmaya başlar ve karanlığın içinde gözden kaybolur. Çinli komutanlar her ne kadar Kür Şad’ın cesedinin bulunması buyruğu verseler de; günler süren aramalara rağmen bulunamaz.

Aradan günler geçer… Kür Şad’ın at sırtındaki başsız cesedi, Çin halkı arasında konuşuldukça konuşulur ve sonunda bir efsaneye dönüşür. Bu efsane Çin İmparatorunun kulağına kadar gelir. Çin İmparatoru bir gece rüyasında Kür şad’ın başsız bedeninin kendisine saldırdığını görünce kan ter içinde uyanır ve korkudan titremeye başlar.

Sabah olunca Çin İmparatorunun ilk işi Türkleri serbest bırakmak olur. İmparator, bu kararına itiraz eden komutanlara ise şu cevabı verir.

“Türkler kırk bir kişiyle sarayımı basarak yüzlerce askerimizi öldürdü. Ya hepsi birden ayaklansaydı?”
Türkler, sözde denetimli olarak serbest bırakılır. Uzun yıllar sonra tarih sahnesine bir batur daha çıkar. İlteriş Kağan…

UYAN EY TÜRK… SEN KÜR ŞAD GİBİ BİR BATUR’UN SOYUNDAN GELİYORSUN. SENİN ATAN, KIRK BİR KİŞİLİK DEV ORDUSUYLA, BİR MİLYAR NÜFUSLU ÇİN İMPARATORLUĞUNUN KALPLERİNE KORKU SALDI…

Bekir SEVİK

Baş Editör: Elif ÜNAL YILDIZ 

Bir Önceki Yazımı Okudunuz mu

DEMİR DAĞIN ÇOCUKLARI 

YENİÇERİ KIYAFETİ’NİN KUDRETİ

Etiketler:

#tarih

Yorumlar (27)

  1. Böyle bir atanın torunu olmak onur verici birşey yazılarınızı okudukça o zamanlarda olduğumun hayalini kurup çok gururlanıyorum BEKİR HOCAM ROMANI YAZMANIZI DÖRT GÖZLE BEKLİYORUM

  2. Her okuduğumda gurur duymam hocam Kesinlikle bunu roman yapmalısınız hocam sizin anlatımınızla şahane olur

  3. Hamza karalış
    • 8/03/2024

    Ben ki çok büyük bir Kürşad hayranıyım, Kürşadın her türlü romanını okudum ama bu tarzda ilk kez okuyorum. Bekir bey lütfen ukalalık olarak algılamayın, bu hikayeden mükemmel bir roman çıkar. Bence kesinlikle yazmalısınız

  4. Mücahit akyol
    • 8/03/2024

    Tek kelimeyle muhteşem bir yazı. Bu yazıyı görünce Google da yazarı araştırdım ve 4 kitabı olduğunu gördüm. İlk fırsatta alıp okumam lazım, böylesine güzel yazı yazan bir yazarın kitapları okunur. Kaleminize sağlık Bekir bey.

  5. Süleyman Atban
    • 7/03/2024

    kalemine sağlık başarılarının devamını dilerim

  6. Ferhat Sandal
    • 7/03/2024

    Elimize Emeğinize sağlık Kürşat 40 yiğit daha önce çocukluğumun kahramanlarından birisi idi .Tekrar okumak beni çocukluğuma götürdü başarılar in devamını bekliyoruz.

  7. Mustafa
    • 7/03/2024

    Gerçekten iyi anlatım güzel başarılarınızın devamını dilerim Bekir Bey

  8. Osman Sarı
    • 7/03/2024

    Usta çok güzel olmuş aklına eline kalemine sağlık başarılarının devamını diliyorum

  9. Mustafa Ahmet kuzu
    • 7/03/2024

    Üstadım iki yıl öncede konuşmuştuk Türk kağanlığı dönemini yazmalısınız diye bu yazınızda bile bunda ne kadar haklı olduğumu gördüm tez zamanda başlamalısınız Bumin Kağan dan kutluk Kağan bilge Kağan dan Tonyukuka gelmelisiniz.Saglikla ve muhabetle kalın.

  10. Serpil Ç.
    • 7/03/2024

    Çok güzel bir anlatım olmuş. En yakın zamanda Bekir Sevikin kitaplarını alıp okumalıyım.

  11. Ece Çinler
    • 7/03/2024

    Kür-şad gibi bizde nice yiğitler vardır. Türk tarihi zengiliğiyle Bekir Sevik hocama muhteşem bir tarihin kapılarını açmıştır. Bizde onun kaleminden geçmişimizi okudukça hayran kalıyoruz. 41 Batur veya bir Ordu sayının adla önemi yok. Bir Türk herşeye yeter. Yeterki yürekli ve mert olsun. Ellerine sağlık hocam.

    • 7/03/2024

    Yüreğinize sağlık harika bir yazı olmuş

  12. Bekir SEVİK
    • 7/03/2024

    Lütfedip yazımı okuyan ve üstüne zahmete girip bir de yorum yapan herkese çok çok teşekkür ederim.

  13. Nigar KAYA
    • 6/03/2024

    👏🏻👏🏻👏🏻Yine muhteşem bir yazı olmuş.

  14. Mustafa cankurt
    • 6/03/2024

    Kür-şad destanı. Örnek bir kahraman... Kalemine sağlık hocam.

  15. Fatmaaa
    • 6/03/2024

    Yazıyı okurken ne kadar duygulandığımı anlatamam. Şuan tüylerim halen diken diken. Bayıldım resmen. Bize bu yazıları sunan, fısıldayankalemler.org a sonsuz teşekkürler

  16. Kübra
    • 6/03/2024

    Kesinlikle harika bir yorum olmuş. Kaleminize sağlık Bekir bey

  17. Celal
    • 6/03/2024

    Bir tarih ancak bu kadar güzel anlatılır. Kalemine sağlık Bekir Sevik

  18. Orhan safa
    • 6/03/2024

    Fazlasıyla teşekkürü hakkediyorsun bizi kitaplara hapseden adam Bekir sevik yazarimiza maşallah diyelim 🇹🇷⭐🤲🤲

  19. Hasan berber
    • 6/03/2024

    Türk ve Türklüğü bu kadar güzel anlatan ve yazan değerli yazar Bekir Sevik abimizi canı gönülden tebrik eder başarılarının devamını dilerim.

  20. İbrahim
    • 6/03/2024

    Çok güzel ve çok başarılı bir kitap

  21. Orhan safa
    • 6/03/2024

    Sayın abicim 👑⭐ mükemmel ötesi olmuş seninle hemşeri olduğumuz için gurur duyuyoruz iyiki varsın

  22. Orhan safa
    • 6/03/2024

    Sayın abicim 👑⭐ mükemmel ötesi olmuş seninle hemşeri olduğumuz için gurur duyuyoruz iyiki varsın

    • 6/03/2024

    Çok güzel bir kitap gerçekten çok başarılı bir kitap

    • 6/03/2024

    Kürşatlarımızın sayılarının artmadı dileğiyle. Kaleminize sağlık.

  23. Dilek Nazlıoğlu
    • 6/03/2024

    Vallahi Bekir hocam yazılarını okudukça Türklüğüm uyanıyor. Yüreğine sağlık. Harika olmuş. Biz boyunduruk altında yaşamaya alışkın bir millet değiliz. Özgürüz elhamdülillah.

  24. Dilek Nazlıoğlu
    • 6/03/2024

    Vallahi Bekir hocam yazılarını okudukça Türklüğüm uyanıyor. Yüreğine sağlık. Harika olmuş. Biz boyunduruk altında yaşamaya alışkın bir millet değiliz. Özgürüz elhamdülillah.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bekir SEVİK

Bekir SEVİK, Türk tarihi roman yazarı. Eserleri, Alp Börü Öç, Alp Börü Orun, Alp Börü Büyük Duvar (bunların üçü seridir) ve Kurtuluş Savaşı'nda bir öksüz.