KAYBOLAN KİMLİĞİMİZ GÖNÜL DAĞI
- Yazar: Emily Yaramis
- 7 Ekim 2024
- 55 kez okundu
KAYBOLAN KİMLİĞİMİZ GÖNÜL DAĞI
İrfan Bey’in iç dünyası “Evim, eşim, çocuklarım, kıymetlilerim! Arkadaşlarım, hısım ve akrabalarım. Gurbetim, yavrularım için nicelerinin ağız kokularına dayanırken bunaldığım, özlemlerimi üç-beş kasete sığdırdığım. Ardıma bakmadan bırakıp gittiğim canlarım.” diye haykırıyordu.
Öte yandan iş yerinde oluşan o patlamayla mahşer yerine dönen ortamdan tüm geçmişin izleri silinerek yeniden doğan bir adamdı o. Garipliğiyle, kimsesizliğiyle, bir bebek gibi boş bir zihinle hayata başladığında bir hemşirenin ilgi ve sevgisiyle yaşama tutunmuş ve o hemşireyle bir aile olmuştu.
Bir de kızları oldu. Yaşamı boyunca ara ara kaza öncesi hayatıyla ilgili çok net olmayan rüyalar görerek yavaş yavaş hatıralarını anımsamaya başlamıştı. Oğlu Taner’i bir televizyon programında izleyince anımsadıkları netleşti ve geçmişini net hatırladı. Ve Gedelli’ye gitmişti. O sıralarda orada acının tazelendiği bir cenaze merasimi vardı.
Ölü İrfan’ı (aslında arkadaşını) ailesi mezara ikinci kez gömüyordu. Her şeyi izledi ama ‘Ben ölmedim. Yaşıyorum. Buradayım!’ diyemedi. Belki de o an araftaki çıkmazında sızılarıyla inliyordu. Bilmesizliğin labirenti ruhunu yoruyordu.
Döndü dolandı durdu bir zamanlar hayatın neşesini yaşadıkları evinin bahçesinde. Başım boşluğa düşerken kaybettiğim gerçekliğim. Yavrularının yavrularıyla konuşurken muhabbetin demi ciğerini sızlatıyordu. Bu ne acı bir tattı böyle. Bu ne yaman bir kederdi ey kaderim!
BENDEN NE HABER!
Özlediği can yongasının öfkeli ellerinde kederine küheylanlık edemedi. Arafta saltanat kendiliğinden kurulmuştu. Ses edemedi, diyemedi ‘kayboldu aklım’ diye İrfan Bey!
Bazı insanlar bir ömür kendini bulamazdı. Yitiğini bulmak nasıl bir duygu sarmaşığı böyle. Nasıl da tanımlanamaz garip bir hâldi.
Halime Hanım’ın yıllarca pencere kenarından yollarını gözlediği, ölümünü kabul edemediği kocasını kanlı canlı karşısında görmesiyle yılların hasretinden sevdiceğine, yârine, kocasına sarılması gerekirken bir yalanın kırgınlığıyla oğluna kızması, ‘Neden buldunuz?’ diye çıkışması da seven bir yüreğin kırgınlığını çok güzel anlatan bir sahne oldu.
AKLIN GİTTİ DE, GÖNLÜNDE Mİ GİTTİYDİ!
Gönlümün yangını hatıraları yaksam biter mi? Gelişi de, gidişi de, sevişi de yalan olan. Gönül heybemi değersizlikle dolduran. Hiç mi içinde duymadın feryadımı? Hiç mi kanlı gözyaşlarımın uğultusunu hissetmedin? Gönlümün dağından heyelanlarla savruldun. Yetmedi, savurdun beni! Yokluğa, boşluğa attın beni!
Kaderin biçtiği rol!
Kimine fedakârlık yazılmış. Başkaları için harcar ömrünü. Kimilerine hasret, ayrılık, acı düşer. Pencere önünde bekler umutlarını. Kimilerine de yaşadığı yalanı kabullenmek. Suçlusu olmayan, herkesin haklı olduğu bir hikâye. Boğazda kalan bir yumruk. Yaşanmamış bir ömür.
Yutkunmak. Bu hayat denen acı lokmayı yutkunmak vesselam.
07/10/2024 Emily Yaramis
Editör/ Redaktör: Murat Çatal
Genel Yayın Yönetmeni: Elif Ünal Yıldız
Bir önceki yazımı okudunuz mu?
Çok güzel çok içten niyazlar. Daim ve kaim ola gönül dağımızın, gönül bahçeleri gibi rengarenk kelamlarla felah içindeliği. ❤️🌺🌷🌹☘️💐🕊️🙏
Birkaç bölümün konusu dizinin gidişâtına göre biraz zayıftı. Genelini izlerken güzel şeyler hissettim. Duyguyu seyirciye de hissettiriyorlar. Onlarla kızıp, onlarla ağlanabiliyor.
Gönül Dağı ilk sezonuyla ilgimi çekmiş, zaman zaman izliyordum, hatta o dönem annem yanımda olduğu için hâlâ zevkle seyrediyor. Anadolu da çekilen harika bir dizi ama ilk çizgisinden çok değişti. Reyting için olan değişmeleri sevmiyorum o yüzden devam etmedim ..
Sevgili dostum Emily Yaramis kalemine yüreğine sağlık. Gönül dağımız umuda ve sevgiye açan çiçeklerle süslensin. Demet demet toplayalım hayata dair tüm güzellikleri 🕊️🍀💐🌼💞