DOĞA ANANIN ÇİÇEKLERİ
- Yazar: Elife AKGÜL
- 23 Kasım 2024
- 139 kez okundu
DOĞA ANANIN ÇİÇEKLERİ
Doğa ananın yemyeşil halısında bin bir desen bin bir renk vardır. Kışın bembeyaz kar örtüsünün altından üşüyen başını çıkarır kardelen. Şöyle bir etrafına bakınır kimsecikler yoktur. Yalnızlığından boynu büküktür. Çuha çiçekleri görünür sonra pembe beyaz. Altınotu ekşi kokusuyla bin bir derde devadır. Mor çiçekli kekiklere yoldaş olur. Sıcak iklimlerde yetişen sevdiceği nergisin özlemiyle boynu büküktür hep.
Rivayet odur ki, nergisle kardelen birbirini seven iki genç imişler. Onları kıskanan üvey anne ayırmış aşıkları. Birini yazın açan sahile, birini kışın açan yaylaya göndermiş. Bir daha asla bir araya gelememişler.
Kim bu iki çiçeği bir araya getirebilirse sevdiğine kavuşurmuş. Karlar erimeye başlayınca nergisler sümbüller arzı endam eder yeşil halının üstünde. Kırmızı dağ çiçekleri, sarı çiçekler açmak için sırasını bekler. Bazen doğada ıssız yerlerde bazen bahçe kenarlarında, bazen de evlerde saksılarda görürsünüz onları. Mis gibi kokularını yayarlar havaya biz buradayız der gibi…
Baharın gelmesiyle anemonlar boy gösterir. Yeşil narin dallarının arasında moru, kırmızısı, pembesi, beyazıyla yeşil halıya renk katar. Papatya acelecidir. Yeşil halıyı arsızca kaplayıverir. Çok bekledim çok, beyazımla sarı renklerimle ben de varım. Seven sevdiğinin saçlarına taç yapar. Kimileri acımasızdır, fala kurban eder yapraklarını, seviyor sevmiyor…Yazın gelmesiyle güller karanfiller açar. Her biri kendine has kokusuyla süsler merdiven basamaklarını, bahçeleri, doğayı. Adına türküler söylenir beyaz gül kırmızı gül güller arasından gelir. Karanfilim süt beyaz yine geldi bahar yaz. Allısı çillisiyle özel bir çiçektir karanfiller. Ya güllere ne demeli…Has bahçenin güllerine…
Saray bahçelerini süsleyen kokusu dertlere deva, gönüllere şifa güller. Sarısı, beyazı, kırmızısı, pembesi, ebrulisi, karagülü, katmerlisi… Bülbülün başı belası sonsuz aşkı…Padişahlar elinde resmedilen şiirlere destanlara konu olan, var mı benden daha güzeli bu alemde dercesine başı dimdik güller…
Güz gelirken kasımpatı çiçekleri gösterir kendini…Beyazı pembesiyle katmerli halleriyle, yazdan kalma günlerin tadını çıkarır bahçelerde hiç acelesi yoktur. O sıcağa da soğuğa da alışkındır. Doğada zaman geçirenler bu renk cümbüşüne çokça şahit olur. Kendi halinde, zamanı gelince topraktan çıkan büyüyen açan doğa ananın çiçeklerine.
Bir de evlerde yetiştirilen çiçekler vardır. Bazen tohumda bazen komşudan bir dal alınıp saksıya dikilen çiçekler. Pencere önünde salınır kırmızı pembe katmerli cam güzeli. O evin nazlı kızıdır narindir.
Güzel yapraklar en güzel halleriyle durur köşede. Sardunyalar, krizantem, zambaklar ,begonya ,petunya pencere ve balkonlarda hoş halleriyle bizi mutlu eder. Fesleğen en sevilenlerden, biraz da utangaç. El sürmeyince kokusunu vermez kimseye, evlerin nazlı gelinidir. Mor menekşeler boynu bükük arsızca yayılır yere, saklanır dallar arasında. Kadife çiçekleri sarı turuncu renkleriyle her yerdedir. Horozibiği sanki horoz başı gibi kızarır az sonra öttü ötecek. Su verirken konuşuruz onlarla, kuşlar konar dallarına.
Kaktüsler zor yaşamların bitkileridir, ölse susadım demez. Ya yol kenarında kendiliğinden büyüyenler. Sarı çiçek açar sığırkuyruğu. İnci gibi dizilmiş hatmi çiçekleri vardır sıra sıra. Yaz boyunca bahçeleri kapı girişlerini çelenk gibi süsleyen begonviller, sarmaşıklar. Yol ortasında refüjlerde gördüğümüz zakkumlar.
Son yıllarda yurt dışından getirilen gurbetçi çiçekler. Anavatanlarında kalsa daha iyi dedirten cinsten. Daha adını bile bilmediğimiz ama gördüğümüz, şöyle bir bakıp geçtiğimiz doğa ananın çiçekleri. Endemik olanları, kültür bitkileri, evlerimizi, doğamızı süsleyen, gözümüze ruhumuza hoş gelen güzel nimetler misler gibi kokan çiçekler. Çok sevdiğimiz, kıymetlimiz, evlatlarımıza isim olarak verdiğimiz çiçekler. Gül, lale, menekşe, manolya, sümbül, nergis biz anaların çiçekleri.
Bu yazının bütünü yazarına aittir.
ELİFE AKGÜL
Bir önceki yazımı okudunuz mu?
Editör: Duygu BALCI
Genel Yayın Yönetmeni: Elif ÜNAL YILDIZ
Severiz her bir çiçeği dalında Yaklaşırsan mis gelir burnuna