ÇERÇİLER

ÇERÇİLER

ÇERÇİLER

Geçmiş zamanların, hizmeti halkın ayağına getiren insanlarıydı çerçiler.  Bohçacılar, dondurmacılar, tatlıcılar, oduncular…En az haftada bir gelir sesleri sokaklarda yankılanır ürünlerini satarlardı.

Alıcılar dört gözle beklerdi muhataplarını. Bohçacılar, genellikle kadınlardan olurdu. Sırtına yüklendiği kocaman bohçasıyla akşama kadar köy köy mahalle mahalle sokak sokak dolaşır uygun bulduğu yere yayar, ürünlerini serer, fiyatlarını bir bir söyler alıcıyla pazarlık ederdi.

Bohçacı geldi hanım bohçacııı. Çarşaflarım vaar, perdelerim vaaar, havlularım vaaar. Bohçacının ahenkli sesini duyan yanına gelirdi. Gelin olacak kızlar bohçacılardan çeyizlik kumaş, kanaviçe, etamin, renkli iplikler, boncuklar, yazmalar, perdelikler, çarşaf, yastık, yorgan yüzleri alırlardı.

Ayaklarına gelen bu hizmet çok değerliydi. Alışveriş ya para karşılığı ya da doğal ürünlerin takasıyla olurdu. Taksitli satış yapan da vardı, karşılıklı güven ortamı oluşurdu. Sıkı bir pazarlıktan sonra orta bir yol bulunur alan da satanda karlı çıkardı.

Haftaya yine gelecek olan bohçacıya yeni siparişler verilir, alışverişin sürekliliği sağlanırdı.

Tatlıcılar, başlarına oturtulan kocaman sinilerde kıvrım halka tatlıyı taşırlar, okul önlerinde sokak aralarında tatlıcı geldi tatlıcııı diyerek halka geldiğini ilan ederdi. Elinde parası olan koşar yiyeceği kadar tatlı kestirir şerbetini akıta akıta yerdi.

Tabağını kapıp gelende olurdu. Dolu dolu alır evine götürür ailece yerlerdi. Eğer parası olmayan çocuk boynunu büker bakarsa, bir tadımlık ta olsa ikram eder hayır duasını alır yüzünü güldürürdü. Tatlıyı keserken çıkan çıtırt sesi bile güzel gelirdi. Tarlasında çalışan işçisine tatlı ikram eden işveren çok kıymetliydi.

Dondurmacı, motosikletin arkasına koyduğu kazanlarda taşırdı dondurmasını. Üç tekerlekli el arabasıyla satanda vardı. Çocukların en rağbet ettiği satıcıydı. Kendi imalatı kaymaklı limonlu dondurmayı minik avuçlardan uzatılan metal paraya göre ayarlar külaha koyardı. Alıcının tercihine göre, parasına göre verirdi.

Standardı yoktu yani, birazda gönüller kazanmaktı amaç. Limonlu dondurma en çok tercih edilendi. Külahı bile yenir zerresi israf edilmezdi. Çoğu zaman okul önünde biterdi dondurma. Gün boyu dağda bağda bahçede çalışan halkın ayağına gelen bu hizmet çok önemliydi.

Çerçiler. Bazen at arabasıyla bazen de eliyle iteklediği el arabasıyla taşırdı ürünlerini. Bisikletin heybesine doldurup satış yapanda vardı. Genellikle erkek olan çerçiler, sokağa girdiklerinde davudi bir sesle çerçi geldi çerçiii diye geldiklerini duyururlardı.

Neler yoktu ki, kap kacak, tencere, tava, saç, senit, oklava, süpürge, tırnak makası, sındı, ayna, tarak, çorap, mendil, çamaşır ipi, mandalı, plastik kaplar, çatal, kaşık, bıçak, maşa, çakmak, gaz lambası camı, pil, düğme, lastik, dikiş ipliği, makara, defter, kalem, züccaciyeden kırtasiyeye her ürünü bulmak mümkündü.

Çerçiler adeta gezen bir dükkân gibiydi. Alışveriş genellikle pazarlıkla olur, fazlaca ürün alana daha uygun fiyata verilirdi. Köy yumurtası, köy tavuğu, sebze meyve karşılığı da alışveriş olurdu. Bunları da satacağı yerler olurdu.

Seyyar satıcılar için her alışveriş karlıdır. Çerçinin yanına toplanan kalabalık çoğu zaman ihtiyacı için çoğu zamanda meraktan gelirdi. Neler var, kaç paraya, kim ne almış diye. Köy meydanına kurulan tezgahlar, çeşme başları, aynı zamanda insanların sosyalleşme alanı idi.

Bu vesileyle ayaküstü edilen sohbetler, hal hatır sorma gibi güzel olaylara da hizmet ederdi. Genç kızların delikanlıların birbirini gördüğü tanıdığı ortamlardı. Genç kızlar, tarak, mendil, kap kacak, kına, saç tokası alırken delikanlılar, tarak, ayna, mendil, çakı, çakmak, kemer gibi şeyleri tercih ederlerdi. Aradığı ürünü bulamayan sipariş verir, haftaya getir unutma ha diye de tembih edilirdi.

Oduncular, ata eşeğe yükledikleri odunları satarlardı.

At arabasıyla çerçiler, üç tekerli arabasıyla dondurmacılar, tepesinde sinisiyle tatlıcılar, atıyla eşeğiyle oduncular, köylerde, mahalle aralarında, en ücra yerlerde sesleri sokakları süsleyerek halka hizmet ederlerdi. Oduncuu, tatlıcııı, çerçii, dondurmacıı, bohçacıı…

Modern yaşamın, yalnızlaşan insanın, bilgisayar başında ya da telefonla verdiği siparişi getiren sessiz kuryelerin,  azalan sosyal yaşamın kaybolduğu zamana ithafen…

Elife AKGÜL 

Editör: Sonay BİLGİ ARABACI

Baş Editör: Elif ÜNAL YILDIZ 

Bir Önceki Yazımı Okudunuz mu?

BUKALEMUN FALI

Etiketler:

#çerçiler #yaşam

Yorumlar (0)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Elife AKGÜL

Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü mezunuyum. 58 yaşındayım ve ev hanımıyım. Yörük kültüründen etkilenerek kendi yaşamım ve ailemin yaşantıları üzerinden hatıralar ile roman ve öyküler yazdım. Aynı konseptte edebi ürünler üretmeye devam ediyorum. Şu ana kadar yazdığım fakat yayınlanmamış bir roman, bir öykü, bir tiyatro senaryosu ve bir şiir bulunmaktadır. Tarzımı Cengiz Aytmatov ve Yaşar Kemal’e yakın görüyorum.