BİZ BÖYLE ÇÜRÜDÜK

BİZ BÖYLE ÇÜRÜDÜK

BİZ BÖYLE ÇÜRÜDÜK

“Bal tutan parmağını yalar” dedik hırsızlığı mübah gösterdik.. “Devletin malı deniz, yemeyen keriz” dedik devleti soymayı mübah gösterdik. “Yemeyenin malını yerler” dedik dolandırıcılığı mübah gösterdik.. “At binenin, kılıç kuşananın” dedik gaspçılığı mübah gösterdik.. “Kol kırılır, yen içinde kalır” dedik yapılan tacizleri mübah gösterdik.. “Komşuda pişer, bize de düşer” dedik hazırcılığı mübah gösterdik. “Kaz gelecek yerden, tavuk esirgenmez” dedik menfaatçiliği mübah gösterdik.. “Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar” dedik yalan söylemeyi mübah gösterdik.. “Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın” dedik bencilliği mübah gösterdik.. “Üzümünü ye, bağını sorma” dedik haramı mübah gösterdik.. “Köprüden geçene kadar ayıya dayı de” dedik kurnazlığı, takiyyeyi mübah gösterdik..

Sonra toplum neden bozuluyor? Bozulmasın mı…!?

Alıntı…

Toplumlar, kültürel ve ahlaki değerlerin temelleri üzerinde yükselir.

Toplumumuzda kullanılan deyimler ve atasözleri, sadece iletişim aracı değil, aynı zamanda bir kültürel mirastır. Ancak bazı deyimlerin ve atasözlerinin yanlış yorumlanması veya yanlış kullanılması, toplumsal değerlerimizin çürümesine yol açabilir ve ahlaki açıdan kaygan zeminlere doğru kaymasına neden olabilir.

Tıpkı örnek yazıdaki

“Bal tutan parmağını yalar”,
“Devletin malı deniz, yemeyen keriz” gibi bu deyimler, aslında birinin haksız kazanç elde etmesini, hırsızlığı, dolandırıcılığı ve diğer ahlaki bozulmaları meşrulaştırabilir.

Kişisel çıkarların toplumsal değerlerin önüne geçmesini normalleştirir.

Bu, dürüstlük, adalet ve empati gibi temel değerlerin aşındığı bir toplum yaratır.

Toplumun bu şekilde bozulmasının bir sonucu olarak, dürüstlük, saygı ve yardımlaşma gibi erdemler yerine, bireysel çıkarlar ve haksız kazanç elde etme eğilimi ön plana çıkar.

Bu da yolsuzluk, hırsızlık, taciz ve diğer ahlaki bozulmaların artmasına yol açar.

Dolayısıyla, toplumun bu şekilde bozulmasının önlenmesi için, ilk adım, bu tür deyimlerin yanlış yorumlanmasını ve yanlış kullanılmasını engellemek olmalıdır.

Bu yazımızda bu tür deyimlerin toplumsal değerlere olan etkilerini ve toplumun neden çürüdüğüne bir göz atalım.

Toplumsal çürüme, insanların ahlaki değerlerini kaybetmesi ve toplumun genel olarak etik olmayan davranışları normalleştirmesi anlamına gelir.

Yukarıdaki ifadelerde görüldüğü gibi birçok atasözü veya deyim, aslında ahlaki açıdan kabul edilemez davranışları meşrulaştırır.

Hırsızlık, dolandırıcılık, gasp, taciz gibi eylemler, bu tür deyimlerle meşrulaştırılarak toplumda yaygınlaşabilir.

Ancak toplumsal çürüme sadece bu deyimlerle sınırlı değildir.

Medya, politika ve ekonomi gibi birçok faktör de toplumsal çürümeye katkıda bulunabilir.

Örneğin, medyanın sansasyonel haberlerle şiddeti ve ahlaksızlığı öne çıkarması, toplumun bu tür davranışları normalleştirmesine yol açabilir. Politikada da rüşvet, yolsuzluk ve nepotizm gibi olumsuz davranışlar toplumsal çürümeyi tetikleyebilir.

Ekonomik eşitsizlikler ve adaletsizlikler de toplumsal çürümeyi artırabilir.

Eğitim kurumları ve medya aracılığıyla, doğru değerleri ve davranışları teşvik etmeli ve toplumun bu tür deyimlerin etkilerine karşı bilinçlenmesini sağlamalıyız.

Toplumsal çürüme, bir toplumun sağlığını ve istikrarını tehdit eder.

Bu durumun önlenmesi ve tersine çevrilmesi için ise etik değerlere dayalı bir eğitim ve toplumsal bilincin oluşturulması gereklidir.

İnsanların doğru ve yanlış arasındaki farkı net bir şekilde görebilmeleri, ahlaki değerlere bağlı kalmaları ve birbirlerine karşı sorumluluklarını bilincinde olmaları toplumsal çürümeyi önlemenin anahtarlarından biridir.

Ayrıca, hukukun üstünlüğünün sağlanması ve adaletin herkese eşit bir şekilde uygulanması da toplumsal çürümeyi engellemek için önemlidir.

Toplumda adaletin ve ceza sisteminin etkisiz yetersiz olması suç işleyenlerin cezasız kalması, toplumda kötü davranışların ve ahlaki bozulmanın yayılmasına katkıda bulunur.

“At binenin, kılıç kuşananın” deyimi gibi atasözleri, güçlünün zayıfı ezmesini ve haksızlıkları meşrulaştırır.

Toplumda ahlaki çöküşün normalleşmesi, genç nesillerin kötü davranışları ve ahlaki bozulmayı taklit etmesine yol açabilir.

Sonuç olarak, İlk adım, bu tür kötü davranışları ve ahlaki çöküşü sorgulamak ve eleştirmektir.
Toplum olarak, doğru değerleri ve davranışları teşvik etmeli ve bu tür ahlaki bozulmalara karşı sıfır tolerans politikası benimsemeliyiz.

Toplumda göz yumulan çürümüşlük, ahlaki değerlerin erozyonu ve kötü davranışların normalleşmesine yol açar.
Ancak bilinçli bir çaba ve toplumsal farkındalıkla, bu tür ahlaki bozulmalarla başa çıkabilir ve daha sağlam, adil ve empatik bir toplum inşa edebiliriz.

Havin EZO

Editör: Nigar KAYA

Genel Yayın Yönetmeni: Elif ÜNAL YILDIZ

Yazarın Diğer Yazılarını Okudunuz mu?
https://fisildayankalemler.org/erkek-golgesinde-kaybolan-yaraticilik/

 

 

 

Yorumlar (0)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Havin EZO

𝑨𝒎𝒆𝒓𝒊𝒌𝒂'𝒅𝒂 𝒚𝒂𝒔̧ı𝒚𝒐𝒓𝒖𝒎. 𝑺𝒂𝒏𝒂𝒕 𝒕𝒂𝒔𝒂𝒓ı𝒎 𝒆𝒈̆𝒊𝒕𝒊𝒎𝒊𝒎𝒊 𝑺𝒂𝒈̆𝒍ı𝒌 𝒔𝒐𝒓𝒖𝒏𝒍𝒂𝒓ı 𝒏𝒆𝒅𝒆𝒏𝒊𝒚𝒍𝒆 𝒕𝒂𝒎𝒂𝒎𝒍𝒂𝒚𝒂𝒎𝒂𝒅ı𝒎, 𝒂𝒏𝒄𝒂𝒌 𝒔̧𝒖 𝒂𝒏𝒅𝒂 𝒔𝒐𝒔𝒚𝒂𝒍 𝒎𝒆𝒅𝒚𝒂 𝒚𝒐̈𝒏𝒆𝒕𝒊𝒄𝒊𝒍𝒊𝒈̆𝒊 𝒚𝒂𝒑ı𝒚𝒐𝒓𝒖𝒎. 𝑨𝒚𝒏ı 𝒛𝒂𝒎𝒂𝒏𝒅𝒂 𝒄̧𝒆𝒔̧𝒊𝒕𝒍𝒊 𝒓𝒆𝒔𝒊𝒎 𝒄̧𝒂𝒍ı𝒔̧𝒎𝒂𝒍𝒂𝒓ı 𝒈𝒆𝒓𝒄̧𝒆𝒌𝒍𝒆𝒔̧𝒕𝒊𝒓𝒊𝒚𝒐𝒓𝒖𝒎, 𝒔𝒂𝒏𝒂𝒕 𝒂𝒍𝒂𝒏ı𝒏𝒅𝒂𝒌𝒊 𝒕𝒖𝒕𝒌𝒖𝒎𝒖 𝒗𝒆 𝒚𝒆𝒕𝒆𝒏𝒆𝒌𝒍𝒆𝒓𝒊𝒎𝒊 𝒈𝒆𝒍𝒊𝒔̧𝒕𝒊𝒓𝒎𝒆𝒚𝒆 𝒅𝒆𝒗𝒂𝒎 𝒆𝒅𝒊𝒚𝒐𝒓𝒖𝒎."