BENİM ADIM HAYVAN

BENİM ADIM HAYVAN

BENİM ADIM HAYVAN

Merhaba ben  Paşa; yani ilk sahibim beni bu şekilde çağırırdı. Daha sonra bana Papyon ve İzmarit diye de seslendiler. Ben bir kediyim. Size biraz kısacık ömrümde başımdan geçenleri anlatmak isterim.

Annem, beni ve dört kardeşimi soğuk bir sabah doğurdu. Henüz bir aylık bile değilken bir arabanın çarpması sonucu annemi ve iki kardeşimi kaybettim. Arabanın sahibi durup yardım etseydi belki hayatta kalabilirlerdi ama olmadı. Kardeşimle soğuk ve açlıktan çaresizce miyavladık saatlerce ama bizi hiç kimse duymadı.

İnsanların sağır ve kör olduklarını düşünürken iki sıcak el beni tutarak kaldırdı. Önce yüzüme baktı sonra beğenmiş olacak ki kürkümden tutarak beni evine götürdü. Önce banyoya gittik. Burası devasa bir yerdi ve beni çok korkutmuştu. Beni yere bırakarak önce üzerime şampuan denilen şeyi döktü. Ağzıma, burnuma ve gözlerime dolan şampuan, hem canımı yaktı hem de nefes almamı engelledi. Korku içinde ağlayarak miyavlamaya başladım ama sesim sanki duyulmuyor gibiydi.

O korkunç yıkama işleminden sonra kurulanarak salona getirdi. Herşeye rağmen ev harika bir yerdi. Önüme konulan mamadan bir daha bulamam korkusuyla durmadan yedim sonra daha fazla dayanamayarak bir köşede saatlerce uyudum. Sonra o geldi, benim Küçük dostum Selim. Onu çok sevdim. Günlerim onunla çok eğlenceli geçiyordu. İstediğim kadar yiyor, uyuyor ve oynuyordum. Sonra bir gün minik dostum hastalandı. Benim yüzümden hasta olmuş bu yüzden beni sahiplendirmeye karar verdiler.

Dostumdan ayrılmak beni çok üzmüştü, yeni sahibim adımı Papyon koydu. Beni bir odaya kapatır ve günlerce aç ve susuz bırakırdı. Bunu neden yaptığını hiç anlamadım ama neyse ki bir gün beni bir kutuya koyarak bir başka eve götürdü.

Bunlar yeni ailemdi. Küçük bir dost vardı burada da. Onunla da güzel oyunlar oynamayı hayal etmiştim ama öyle olmadı. Çocuk sürekli beni dövüyordu. Kendimi savunduğumda ise annesinden babasından dayak yiyordum ve aç bırakılıyordum. Çocukları beni bir oyuncak gibi oradan oraya fırlatırken anne ve babası gülerek izliyordu. Yine bir gün, beni yerde sürüklerken elinden kurtularak açık olan kapıdan çıkarak kaçtım.

İşte yine sokaktaydım.  Burası benim doğduğum yerdi. Burada nasıl ayakta kalınır bilmiyordum. Sokakta yiyecek bir şeyler ararken diğer kedilerin saldırılarına uğradım. Artık yolun sonuna geldiğimi düşünürken bir adam beni kurtararak evine götürdü. Evi diğer kaldığım evler kadar güzel değildi ama beni çok seviyordu. Onunla oyun oynamayı ve uyumayı çok seviyordum. Adımı İzmarit koymuştu. Artık mutlu bir hayatımın olacağını zannederken bir gün sahibim eve gelmedi.

Her zamanki gibi onu camda bekledim. İkinci gün de gelmedi. Mama kabım boşalmıştı, acıkmıştım. Üçüncü günün akşamı kapı sesiyle fırladım. Her zaman olduğu gibi onu kapının önünde beklemek istedim. Kapı açıldı ama gelen kişi o değildi. Sahibim ölmüştü. Arkadaşı eşyalarını toplamak için gelmişti. Önce karnımı doyurdu sonra beni ve eşyalarımı alarak bir çöp konteynerinin yanına bıraktı; tıpkı bir çöpmüşüm gibi. Saatlerce ne yapacağımı bilemeden bekledim. Ben sokakta yaşamaya alışkın bir kedi değildim. Avlanmayı ve kendimi korumayı hiç öğrenememiştim. Çaresizce miyavlamaya başladım ama insanlar yine sağır ve kördü. Bir kadın yaklaştı. İşte biri sonunda sesimi duymuştu. Beni kucağına alıp eve götüreceğini düşünürken o sert bir şekilde altımdaki minderi çekip aldı ve gitti.

Artık uyuyacak bir yerim de kalmamıştı. Küçük bir kız çocuğu yanıma gelerek mama kabıma mama bıraktı. Tam yemeğe başlamıştım ki el arabalı bir adam gelerek mamalarımı yere döktü korkuyla taşıma kabıma girdim ama taşıma kabımı da alarak ters çevirip beni yere düşürdü ve taşıma kabımı da alarak el arabasına koyarak gitti. Gece olmak üzereydi ve yer sert ve soğuktu. Bir kuytuya girerek sabah olmasını bekledim.

Sabah olunca beni sokaktan kurtarak yeni ailemi bulmaya karar verdim. İnsanlara yaklaşarak miyavlıyor ve ayaklarına dolanıyordum. Bazıları tekme atıp geçiyor bazıları da başımı okşuyordu. Aşkama kadar kendime yeni bir aile bulamamıştım. Üstelikte hem acıkmış hem de susamıştım. Tam bu sırada az ileride oynayan çocuk grubunu gördüm. Çocuklar benim dostum olabilirdi. Tıpkı Selim gibi. Beni gören çocuklar, birbirine beni gösterdiler. Dikkatlerini çekmiştim sonunda.

Ellerine aldıkları taş ve sopalarla beni kovalamaya başladılar. Korku içinde kaçmaya başladım. Ne tarafa gideceğimi kestiremediğim için kendimi birden yola attım. Son gördüğüm şey kocaman büyük tekerleklerdi. Tıpkı ben de annem ve diğer kardeşlerim gibi benim de sonum bu dev tekerler oluyordu. Annemi hayattan koparan arabanın sahibi gibi beni de hayattan alacak olan arabanın sahibi de umursamadan geçip gitti. Dünyadan kopup giderken duyduğum tek ses bir kadının balkondan çocuğuna seslenerek sakın elleme, pis diye bağırması oldu. Ben pis miydim bilmiyorum ama insanlar çok acımasızdı.

Bu soğuk kış günlerinde lütfen sokakta yaşayan canları unutmayalım. Onlarla empati kuralım. O zaman neler hissettiklerini çok daha iyi anlayabiliriz.

Genel Yayın Yönetmeni :Elif Ünal Yıldız

https://www.instagram.com/smhacn/?igsh=azRobHJlZTFuMmV0

https://1000kitap.com/smhcnctn

Yorumlar (0)

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Semiha Çetin

10 Kasım 1988 yılında Samsun'da doğdum. İlköğretim ve Lise eğitimitimi İstanbul'da tamamladım. Uludağ üniversitesi Biyosistem mühendisliği bölümünden 2015 yılında mezun oldum. Namık Kemak üniversitesi Biyosistem Mühendisliği anabilim dalında doktora eğitimime devam ediyorum. Aynı zamanda Anadolu Üniversitesi Edebiyat bölümü öğrencisiyim. Özel sektörde çalışıyorum. Evliyim ve bir kızım var. Yazmaya, orta okulda düzenlenen bir öykü yarışmasına öğretmenimin teşviki üzerine katılıp kazanmamla başladım. Lise ve üniversite yıllarında da kısa hikaye ve öykü türlerinde yazılar yazmaya devam ettim. İstan bul Üniversitesi Yaratıcı Yazarlık Eğitimi programına katılarak yaratıcı yazarlık sertifikası aldım. Mayıs ayında yayınlanmış Enkaz adında basılmış bir kitabım bulunmaktadır.