AĞIR AĞIR YAŞAMAK

AĞIR AĞIR YAŞAMAK

AĞIR AĞIR YAŞAMAK

Son zamanlarda gözlemlediğim bir genç olma, gençler gibi davranma şımarıklığı görüyorum yetişkin insanlarda. Bir de genç olmak adına kullanılan ilaçlar, kremler, yapılan ameliyatlar var ki bunlara hiç değinmeyeceğim.

Ben yaş almanın güzelliklerini kullanıyorum son günlerde. Evet yanlış duymadınız güzellikler diyorum ve bu güzellikler beni mutlu ediyor.

Bir kere akıl almaz sınırsızlığı var yaş almanın; “hayır” diyebiliyorsunuz, karşınızdaki kim olursa olsun, hayır diyebilmenin özgürlüğünü tattınız mı hiç? Statüsü, makamı, yaşı, kalbinizdeki yeri ne olursa olsun, yapmak istemediğiniz bir şey varsa, geçmiş yıllarda kırmamak, üzmemek, ortamı bozmamak, saygınızı/sevginizi korumak adına dediğiniz “evet”leri düşünün!

Ben sadece “hayır” diyorum ardından derin bir “ohhhh” çekip, keyif aldığım şeyleri yapmaya devam ediyorum. Bu tembelliğin değişik bir boyutu diyebilirsiniz, hayır bunu kabul etmiyorum!

Yılların verdiği birikimle, özgüvenle sırtımda taşıdığım yüklerin azalması, biraz mola, biraz kendine vakit ayırma, ruhunu dinlendirme diyorum. Yıllarca biriktirdiğimiz yükleri düşününce soluk almadan koşturduğumuz hayatta nefes almanın güzelliğini yaşıyorum.

Hayatta ağır olmayı öğrendim, yavaş çekimle yaşadığımda ne kadar çok şeyi kaçırdığımı hissettim.

Sabah bir kahve, bir parça yulaflı bisküvinin kahvaltım olduğu, tıkış tıkış otobüslerin birinden inip, öbürüne binip yetiştiğim gökyüzünü görmediğim bürolardan, akşam eve dönüş izdihamında güneşi görmeden geçirdiğim günlere hayıflanıyorum. Sonra çocuklarıma söz verdiğim evcilik, ebelemece, saklambaç, park geliyor aklıma.

Her sene bu yıllık iznimde mutlaka vakit ayıracağım dediğim ama bir türlü yetişemediğim anlar, anılar, buluşmalar, buluşmamalar geliyor sevdiklerimle.

Şimdi hiçbir şeye söz vermiyorum, ağır ağır anlık yaşıyorum zamanı, içimden geldiği gibi. Sabah yataktan fırlamadan ağır ağır kalkıyor, kocaman kocaman esniyor, canım isterse beş on dakika daha şekerleme yapıyorum. Daha kahvemi hazırlamadan oluşturduğum uzun uzun listelerim yok.

Sabahın kokusunu içime çekiyorum, gökyüzüne bakıp kuşları izliyorum, sokaktan geçen kimler diye bakıyorum, her birine ayrı bir hikaye uyduruyorum.

Demini iyice alan çayımı yudumlarken kızaran ekmeklerime ballar, reçeller, peynirler, zeytinler, balkonumda yetiştirdiğim yeşillikler eşlik ediyor. Her bir lokmanın tadını çıkarıyorum, doymanın verdiği keyifle o gün ne yapmak, kiminle olmak istiyorsam onu yapıyorum.

Yaş alırken dışarı çıkmanın rahatlığını anlattım mı size? Keyifle duşunuzu aldıktan sonra canınız süslenmek istemiyorsa spor ayakkabı ve rahat kıyafetlerin arasına bırakıyorum sizi. Kimseye güzel, şık, bakımlı gibi bir sürü sıfatla görünmek zorunda değilsiniz.

Gözleriniz kenarındaki kırışıklıklar, yanağınızdaki sarkıklar, gün geçtikçe büyüyen gıdınız artık çok da önemli gelmiyor bana. Önemli olan sokağa çıktığınızda içinizi ısıtan güneş, yağmurun kokusu, her mevsimini yaşayan ağaç, sizi takip eden dostane kediler köpekler, uzaklarda görülen yükseltilerin sürekli değişmesi, denizin kokusu, rüzgarı teninizde hissetmek…

Bir çocuk parkında oynayan çocukları görünce, değer verdiğiniz pek çok şey değersizleşiyor gözünüzde. Koşarak geçip gittiğiniz hayatta kaçırdığınız bir sürü güzelliğin farkına varmak olduğunu görüyorsunuz yaş almanın. Yaşlılıktan değil bu yüzden sokaklarda yavaş yavaş adımlarım…

Şimdi yaşlılığı mı övüyorsunuz ya o ağrıyan dizler, tutmayan eller, görmeyen gözler diyeceksiniz. Onlar şikayet değil yaşadığım dolu dolu hayatın onur madalyası. Koşa koşa yetiştiğim çocuklarımın okul çıkışı ve onların yüzündeki kocaman gülümseme, hediye almak için mesaiye kaldığım bileklerim ağrıyana kadar çıkardığım raporlar, her okuduğumda binlerce dünyayı keşfettiğim gözlerim, bana “iyi çalıştın, başardın” diyor.

Her çizgimin bir hikayesi olması mutlu bir hayatı anımsatıyor bana…

O yüzden çocuklar, gençler lütfen büyümek için acele etmeyin, zaten vakti geldiğinde büyüyeceksiniz. Yaşadığınız her dönemin bir daha olmayacağının farkına varın ve her anın tadını çıkarın.

Sevgilerimle,

07/09/2024

Yıldız Tek Gamlı

Genel Yayın Yönetmeni :Elif Ünal Yıldız

Bir Önceki Yazımı Okudunuz mu?

ÜNİVERSİTE TERCİHİNDEN ÖNCE

 

Yorumlar (5)

  1. Filiz Ergün
    • 11/09/2024

    Çok güzel bir yazı dizisi okudum.Hayatın her anını ne güzel anlatıyor yazarımız.Emeklerinize kaleminize yüreğinize sağlık hocam.

  2. Yıldız Tek Gamlı
    • 11/09/2024

    Okuyan herkese çok teşekkür ederim ❤️

  3. Harika,ellerinize,emeğinize,yüreğinize,Kaleminize sağlık ❤️🌹

  4. Harika,ellerinize,emeğinize,yüreğinize,Kaleminize sağlık ❤️🌹

    • 7/09/2024

    Hocam kaleminize yüreğinize sağlık. Neyin ,ne zaman ve nasıl olması gerektiğini çok güzel ifade etmişsiniz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Yıldız TEK GAMLI

1976 yılında Ankara’nın Altındağ ilçesinin bir semti olan Doğantepe’de büyüdüm. Aslen Nevşehirliyim. Tipik bir Anadolu ailesinin altı çocuğundan biriyim. Konya Selçuk Üniversitesi Akşehir M.Y.O. Muhasebe bölümünü bitirmek dışında Ankara’dan ayrılmadım. Ankara Hacettepe Üniversitesi Sağlık İşletmeciliğini tamamladım. Amerikan Kültür Derneği’nde İngilizce öğrendim. Bu arada Ankara Tabipler Odası’ndan Hastane Yönetimi eğitimini bitirdim. Tüm bu eğitimleri tamamlarken Ankara Özel Güven Hastanesi’nde 7 yıl çalıştım. Evlenince kendi sağlık işletmemize geçip 4 yıl Halkla İlişkiler Müdürlüğü’nü yürüttüm. AÇEV (Anne-Çocuk Eğitim Vakfı)’le tanışıp, gönüllü annelik yaptım. Çocuklarla daha mutlu olduğumu fark edince Çocuk Gelişimi ve Eğitimi’ni bitirip, 2 yıl devlet okullarında sözleşmeli, 2 yıl özel kurumlarda İngilizce ve İngilizce Drama öğretmenliği yaptım. Meme ve lenf kanseri nedeniyle çocuklarım olan öğrencilerimden ayrıldım. Tedavim devam ederken TEMA Vakfı ile tanışıp, çocuklara doğayı anlatmanın yanında, ara ara yine onlarla birlikte vakit geçirmenin yolunu buldum. 2019 yılında Bursa Nilüfer’e taşındım. Kızlarım üniversiteye başlayınca, “eğitimin yaşı yok” deyip, hayalim olan Uludağ Üniversitesi Arkeoloji Bölümü (Almanca) okudum. Minik Saka Kuşu, Sabun Kokulu Masal, Lunaparkta Keyifli Bir Gün, Cemilhan'ın Maceraları, Büyüklere Küçüklerden Masallar, Kayıp Balerin, Yüzyılın Masalları, Yavru Kedi, Gökçe Özgür Olmak İstiyor, Bir Pazar Günü, Paylaşmak Çok Güzel kitaplarının yazarı.