MAVİ BİLYE İLE YÜZLEŞME
- Yazar: Nurcan Özküpeli
- 24 Eylül 2025
- 53 kez okundu

MAVİ BİLYE İLE YÜZLEŞME
Bugün tatil günüm. Hem biraz dolaşacağım, hem de alışveriş yapacağım. Akşamdan beri yağmur yağdığından dolayı bir alışveriş merkezine geldim. Biraz gezip, istediklerimi aldıktan sonra da bir yerde oturup bir kahve içerim dedim. Yürürken birden ayağım bir şeye takıldı ve sendeledim. Bir de baktım ki bir bilyeye basmışım. Hayatımda ilk defa görüyormuşum gibi uzun uzun baktım bilyeye. Maviydi ve dahası, bana çok tanıdık gelen bir bilyeydi. Yerden aldım ve bir kafeye girip oturdum. Bilyeyi elimde çevirirken düşüncelere daldım. Tıpkı o bilye gibi, içi kar küresine benziyordu. Aklıma küçüklüğümden kalan ve beni çok yaralayan o anım geldi.
Boğaç diye sevdiğim bir arkadaşım vardı. Sadece arkadaş değil; kan kardeşi bile olmuştuk. Bir gün oyun oynarken biraz parmağım kesildi. Boğaç o sıralar, kan kardeşliği ile ilgili okuduğu bir kitaptan çok etkilenmişti. Ben de okumuştum ama onun kadar etkilenmemiştim açıkçası. Aniden “Kan kardeşi olalım mı?” diye sordu. Şaşırmıştım bir an.
Parmağımı kesen cam parçasını aldı ve hafifçe parmağına sürttü. Akan kanı benimkiyle karıştırdı ve yüzünde gururlu bir ifadeyle “İşte artık kan kardeşi olduk,” dedi. Onun için ‘kardeş gibi olmak’ çok önemli bir şeydi. Kardeşi olmadığı için herhalde diye düşündüm. Benim kardeşim vardı çünkü. O özel ayrıntıyı bir türlü algılayamamıştım. O günden sonra bana davranışı daha bir farklı oldu. Bende ise herhangi bir değişiklik yoktu. Boğaç’ı severdim, iyi anlaşırdık, oyun oynardık, çok eğlenirdik, o kadar…
En sevdiğimiz oyun saatlerce bilyelerle oynamaktı. Çoğunlukla o kazanırdı. Her kaybettiğimde mızıkçılık yapar, ufak çapta bir kavga çıkarırdım. Yine böyle oynadığımız bir gün, bütün bilyelerimi kaybettim. İçlerinde yeni aldığım, içi kar küresine benzer mavi bir bilye de vardı. Mızıkçılığa başladım hemen. Ama bu sefer diğerlerinden daha farklı bir şekilde. Hepsini almasına bir itirazım yoktu ama o mavi olanını ısrarla geri istedim. Boğaç vermedi. Üzerine çullandım. Vurmaya başladım. Öyle bir hale geldik ki, hayat memat meselesine döndü mesele her ikimiz için de. Çocukluk işte! Boğaç da öyle bir kaptırmış ki olaya kendini. “Haydi şimdi al da göreyim,” diyerek bilyeyi elime verir gibi yapıp, heveslendirip, yanımda ki logarın içine attı. Şok geçirdim sanki o an.
Elimi açıp almaya hazırlanmışken, asla alamayacağımız bir yere düşüşünü, gözlerimi korkudan kocaman açarak izledim. Aniden fırladım ve ona sert bir tokat attım. Yere düşmüştü. Yetinmedim ve çamurlu bir suyun içine ittim. Yerde olmasını fırsat bilerek defalarca vurdum. Ayağa kalktı. Hiç karşılık vermedi bana. Oysa benden daha iri yapılı bir çocuktu. Bana vurmuş olsaydı bayağı hırpalanırdım. İkimiz de çamur içindeydik. Tam gidecekken birden arkasına döndü, “Artık benim kardeşim falan değilsin,” dedi ve gitti.
O günden sonra, içimde beni sürekli huzursuz eden bir vicdan azabıyla biraz durgunlaştım. Annem ve babam bu durgunluğumu, Boğaç’ın neden bize gelmediğini ya da benim onlara neden gitmediğimi sorduklarında da geçiştirdim konuyu. Aradan 2 hafta kadar geçmişti. İçimdeki pişmanlık çığ gibi büyüyünce ondan özür dilemek istedim. Sandığımdan daha çok seviyormuşum onu meğer. Ayrı kaldığımız sürede bunu iyice anlamıştım. Okul çıkışı evine gittim. Evde kimse yoktu. Yine de ısrarla kapıyı çalmaya devam ettim. Karşı komşuları kapısını açtı.
Boğaç’ın annesiyle Bursa’ya gittiğini, artık orada yaşayacaklarını ve babasının burada kaldığını, onun da şu an işte olduğunu söyledi. Bilye elimden yere düştü o an. Öyle üzülmüştüm ki! Yerden aldım ve eve döndüm. Boğaç gitmişti. Ve demek ki bana hâlâ çok kızgındı ki gideceğini bile söylememişti. Aramamıştı. Pişmanlığım aniden kızgınlığa ve dahası kine dönüştü. “Asla affetmeyeceğim,” diye ant içtim kendi kendime. O günden sonra Boğaç yoktu benim için artık. Madem hiçbir şey söylemeden çekip gitmişti; ben de artık onun için kılımı dahi kıpırdatmayacaktım.
Aradan 10 yıl kadar geçti ve hâlâ pişmanlığımın aynı sıcaklıkla içimde durduğunu bugün bilyeyi görünce anladım. Pişmanlığımın yanı sıra sildiğimi sandığım tüm duygularımda tekrar içimde beliriverdi. Özlem, sevgi, merak… Masada yalnız otururken kendi kendime biraz da yüksek bir sesle “Bulacağım onu,” dedim. Yan masadaki teyze şöyle bir baktı bana. “Soyadını bildiğime göre muhakkak bir şekilde bulurum,” dedim teyzeye. Gülümsedi. Yüksek sesle düşündüğümü fark etmişti. Ben de ona gülümsedim ve daha fazla kendimi rezil etmemek için kalktım masadan.
Ara sıra sosyal medyaya bakardım, Boğaç hâlâ Bursa’da mı ve ne yapıyor acaba diye ama sosyal medya kullanmıyordu. Olsun, ziyanı yok. Babasına giderim, karşı komşusuyla tekrar konuşurum, bir şekilde bulurum onu. Bulunca da konuşur ve neler hissettiğimi ona açıklarım, kendimi affettiririm diye düşündüm. İçimde aniden bir rahatlama hissettim. Sanki Boğaç’ı bulmuşum da kendimi affettirmişim gibi. Karar vermek bile hemen rahatlatmıştı içimi. Bir de bulursam harika olacaktı!
Bunca yıl, inatçılığımızdan zaman kaybetsek de, yeter ki o da benim gibi istesin, yeniden toparlayabilirdik her şeyi. Bunu öğrenmenin tek bir yolu vardı. Hemen arabaya atladım. Eski oturduğumuz mahalleye doğru yola çıktım. Yolda giderken, bugünün duygu yoğunluğuna uyacak olan en mükemmel şarkıyı açtım. Melike Demirağ’ın “Arkadaş” şarkısıydı. Ben de kendisine eşlik ederek yoluma devam ettim…
NURCAN ÖZKÜPELİ
Bu yazının bütünü yazarına aittir
hocam çok teşekkür ederim. Sağ olun var olun..
Boğaç'la bilye oynayan ben değilim ama öyle canlandıysa gözünüzde o da olur. Teşekkür ederim. Yorumunuzda bazı yerleri beğenmediğiniz anlaşılıyor. Yine de teşekkür
Çok teşekkür ederim 🙏🙏
Harika bir hikaye! Arkadaşlık-çatışma-önemi boşluğu ve tekrar buluşma macerası çok güzeldi. Yazarın bilyeyle başlayan ve biten hikayesi, adeta bir arkadaş şarkısının senaryosu gibi! Boğaç ve Nurcanın inatçı tavrı hem kıskanılır hem de güldürür. Özellikle asla affetmeyeceğim sözüyle başlayan pişmanlık macerası ve sonradan bulacağım onu quyếtimi çok akılda kalıcıydı. Teyze kardeşinin muhakkak bir şekilde bulurum sözü de kulağa hoş geliyor. Hikaye bize hem duygusal bir yolculuk sunuyor hem de arkadaşlığımda benzer dipler bulduğumda içimdeki o pişmanlık ve özlemi hatırlatıyor. Nurcanın Bursaya atladığı karar ve Arkadaş şarkısı eşliğinde gidişi harika bir çözüm önerisi gibi duruyor! Teşekkürler, çok güzeldi.MIM
Ne kadar çakal bir oyun oynadık ya Boğaç ve ben! Bilye hırsızlığından sonra neler yaşandı, hani duydunuz? 10 sene pişmanlık içinde geçti sanırım Nurcanın hayatı. Arkadaş şarkısıyla yola koyuldu ama benimce Arkadaşlık Şartları filmi gibi geliyor durumu. Boğaç hala Bursada mi, kim bilir? Belki sosyal medyada bir Boğaç var, ama o da biz miyiz bilemedim. Nurcanın bulacağım onu demesi güldürücü. Peki buldu mu acaba? Yoksa yine Arkadaş şarkısının bitişinde kalarak buldum ama affetmedim demeye çalışacak mı? Hani Boğaçın annesi ne demiş, hâlâ çok kızgındı? Elinize sağlık Nurcan, en azından birileri için arkadaşlık bir macera olmuş!アイム ノット ヒューマン
Kaleminize yüreğinize sağlık değerli hocam 🙏✨
Kaleminize yüreğinize sağlık değerli hocam 🙏✨