Cahil Özgüveni: Bilgisizliğin Cesareti

Cahil Özgüveni: Bilgisizliğin Cesareti

Bilmemek ve Bilmeye Direnmek

Toplumda sıkça rastladığımız bir durum vardır ki, bir konuda bilgisi sınırlı olan kişi, kendisinden çok daha bilgili birine karşı büyük bir özgüvenle konuşur, fikir üretir ve yargıda bulunur. Bu özgüven çoğu zaman dikkat çekicidir; çünkü içerikten çok ses tonuyla, bilgi derinliğinden çok kararlılıkla kendini belli eder. Üstelik bu özgüven, yalnızca bilgisizliğinden kaynaklanmaz, bilmediğini bile bilmemesinden, yani farkındalık eksikliğinden kaynaklanır. Kişi sadece yanlış bilgiye sahip olmamakla beraber, yanlış bildiğini de anlamaktan acizdir. İşte bu çelişkili hâl, halk arasında “cahil cesareti,” akademik literatürde ise “cahil özgüveni”olarak tanımlanır. Psikoloji yazınında da bu duruma Dunning-Kruger etkisi adı verilir.

Dunning-Kruger Etkisi Nedir?

1999 yılında Amerikalı sosyal psikologlar David Dunning ve Justin Kruger, insanların yetkin olmadıkları alanlarda kendilerini olduğundan daha bilgili ve başarılı zannetme eğiliminde olduklarını gösteren bir araştırma yayımladılar. Bu araştırma, insan zihninin ne kadar yanıltıcı olabileceğini çarpıcı bir biçimde gözler önüne sermiştir. Çünkü yeterli bilgiye sahip olmayan bireyler, hem kendilerinin yetersizliğini fark etme hem de başkalarının yeterliliğini tanıma becerisinden yoksun hâldedirler.

Bu psikolojik eğilim dört temel basamakta özetlenebilir:

Yetersizlik, kişinin yanlışlarını fark edememesine neden olur.

Farkındalık eksikliği, kişiyi kendinden fazla emin kılar.

Öz değerlendirme bozukluğu, bireyin hem kendini hem başkasını yanlış yargılamasına yol açar.

• Ve sonunda öğrenme arzusu zayıflar; çünkü kişi zaten “her şeyi bildiğini” zanneder.

Bu etki, sadece bireysel düzeyde bir algı bozukluğu anlamına gelmemektedir. Toplumun genel kültürel yapısını, karar alma süreçlerini, otoriteye duyulan güveni ve uzmanlığa verilen değeri de doğrudan etkilemektedir. Bilgiyle kurulan bağ zayıfladığında, yerini sesin yüksekliği, cümlelerin keskinliği ve kendinden emin bakışlar alır. Yani laf ebeliği.

Cahil Özgüveninin Günlük Hayattaki Görünümleri

Sosyal medyada uzmanlık taslayanlar: Herhangi bir bilimsel ve akademik eğitimi ya da altyapısı olmayan kişiler, tıp, tarih, fizik, psikoloji, hatta teoloji gibi karmaşık alanlarda kendinden emin ifadelerle görüş bildirirler. Üstelik bu görüşler çoğu zaman hatalı olmasına rağmen, sanki tartışmasız doğrularmış gibi sunulur. Gerçek otodidaktlar ise bu tablonun dışında tutulmalıdır; çünkü onlar bilgiye saygıyla yaklaşan, kaynaklara dayanan, öğrenme sürecini ciddiyetle sürdüren kendilerini ciddi bir şekilde yetiştirmiş kişilerdir.

Toplantılarda en çok konuşan ama en az bilen kişiler: Bilgi eksikliği, özgüvenle örtülmeye çalışılır. Kimi zaman kendini dinleten kişi, söylenene değil de nasıl söylendiğine bakılarak dikkate alınır.

Kendini sorgulamayan bireyler: Eleştirel düşünme becerisi gelişmediğinde, birey yeni bir bilgiyle karşılaştığında önce anlamaya değil, savunmaya yönelir. Sorgulama, yerini tepkiye; öğrenme, yerini yargıya bırakır.

Popüler bilgi aktarıcıları: Bilgi sahibi olmayan, ancak etkileyici konuşma becerisine sahip bazı kişiler, medya ya da internet aracılığıyla geniş kitlelere ulaşır ve yanlış bilgileri özgüvenle yayar. Bu durum, yalnızca bireylerin değil, toplumun genel algısını da şekillendirir.

Tüm bu örnekler, bireyin kendi bilgisizliğini fark etmesi yerine, onu bir tür meziyet gibi taşımasının nasıl bir zırh hâline geldiğini gösterir.

Bilgelik ve Alçakgönüllülük

Gerçek anlamda bilen kişi genellikle temkinlidir. Çünkü bilgi arttıkça, fark edilen bilinmezlik de artar. Her yeni kavrayış, yeni bir bilinmezliği beraberinde getirir. Bu farkındalık, kişinin hem kendine karşı hem başkalarına karşı daha ölçülü ve daha sabırlı olmasını sağlar. Nitekim Sokrates’in meşhur sözü bu düşünceyi şöyle özetler: “Bildiğim tek şey, hiçbir şey bilmediğimdir.”

Bu tür bir düşünce yapısı, bireyi daha çok sorgulayan, daha çok dinleyen ve öğrenmeye açık bir hâle getirir. Bilgelik, yalnızca çok şey bilmek değil; ne zaman susulması, ne zaman dinlenmesi ve ne zaman sorgulanması gerektiğini bilmektir. Bu yüzden gerçek bilgi, çoğu zaman gösterişli cümlelerde dışında sessizlikte, sabırda ve dikkatli dinleyişte kendini gösterir.

Toplumsal ve Kültürel Yansımaları

Cehaletin yüceltilmesi: Bazı toplumlarda bilgiye sahip olmak, bir ayrıcalık ya da değer olarak görülmez. Aksine, bilgi sahibi kişi “entel,” “ukala,” ya da “kendini bir şey sanan” gibi ifadelerle küçümsenir. Buna karşılık, bilgiye sahip olmayan ama kendine güvenen birey “halktan biri,” “doğal,” ya da “samimi” gibi etiketlerle yüceltilir.

Uzmanlığın itibarsızlaştırılması: Akademik bilgiye, bilimsel yöntemlere ya da kurumsal otoriteye karşı duyulan güvensizlik giderek artar. Yerine sezgiye, kanaate ve duygulara dayalı kişiler öne çıkar.

Kendini geliştirme arzusunun köreltilmesi: Cahil kişi, cehaletini fark etmediği sürece gelişim gösteremez. Çünkü gelişimin ilk adımı, eksik olduğunun farkına varmaktır. Fakat cahil özgüveni, bu farkındalığı ortadan kaldırarak bireyin öğrenmeye açık kapılarını kapatır.

Bu nedenlerle, sadece bireylerin dışında, toplumun düşünsel atmosferi de daralır. Bilginin değersizleştirildiği, sorgulamanın bastırıldığı bir ortamda kültürel üretkenlik de ister istemez zayıflamış olur.

Peki Çözüm Nedir?

Farkındalık geliştirmek: Bilmediğini kabul etmek, öğrenmenin ilk adımıdır. Bu, zayıflık değil; güçtür

Sorgulama yetisi kazandırmak: Anlatılanı olduğu gibi almak yerine, sorular sormayı teşvik eden bir eğitim anlayışı geliştirilmelidir.

Eğitim ve kültür politikaları: Toplumda bilgiye ve bilene değer veren bir kültür inşa edilmeli; eğitim, yalnızca bilgi aktarımı değil, düşünme eğitimi hâline getirilmelidir.

Geribildirim kültürü: İnsanlar birbirlerine eksiklerini gösterebilmeli; bu göstergeler öfke ya da aşağılanma değil, gelişim için fırsat olarak değerlendirilmelidir.

Bilgisizlikten Değil, Bilmediğini Bilmemekten Kork

Cahil özgüveni, çağımızın en sinsi problemlerinden biri haline gelmiştir. İnsan sadece bilgisiz olduğunda değil; bilmediğini bile bilmediğinde tehlikeli hâle gelir. Çünkü bu hâl, hem kendisini hem çevresini yanıltır. Oysa öğrenmek, sormak, şüphe duymak bir eksikliğin yanı sıra, insan olmanın, gelişmenin ve bilgeliğe yaklaşmanın vazgeçilmez adımlarıdan biridir. Gerçek bilgi, cesaretten gelmez; meraktan, sürekli öğrenmekten ve durmaksızın arayıştan gelir.

Murat Çatal

Genel Yayın Yönetmeni: Elif Ünal Yıldız

Bu yazının bütünü yazarına aittir.

Bir önceki yazımı okudunuz mu? 

İnstagram

Kaynak

 

Yorumlar (4)

  1. Murat Çatal
    • 26/06/2025

    Teşekkür ederim Uğur hocam

  2. Murat Çatal
    • 26/06/2025

    İşimiz önce öğrenmek sonra öğrendiklerimizi paylaşmak.

  3. Yıldız Tek Gamlı
    • 25/06/2025

    Harika bir yazı 🥰 Her şeyi bilmek mümkün değil umarım öğrenmekten asla vazgeçmeyiz hocam Kaleminize yüreğinize emeğinize sağlık hocam

  4. Ugur Tokus
    • 25/06/2025

    Kaleminize sağlık harika tespitler değerli hocam 👍👏👏

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Murat Çatal

Fisildayankalemler.org online gazetemizin Editörü ve Yazarıdır. Almanya’da yaşamaktadır. Araştırmaları, Antropoloji alanındadır. ‘Tanrıların Gizemi’, ‘Doğru Bilinen Yanlışlar’, ‘Alevi Ritüellerinin Kökeni’ ve ‘Die Ursprünge der Alevitischen Rituale’ adlarında dört antropoloji araştırma kitabı bulunmaktadır. https://1000kitap.com/kitap/tanrilarin-gizemi--355711?hl=tr https://www.sinirsizyayincilik.com/kitaplar/alevi-rituellerinin-kokeni/ https://www.sinirsizyayincilik.com/kitaplar/dogru-bilinen-yanlislar/ https://fisildayankalemler.org/author/muratcatal/