Gerçeklerle yüzleşme ikinci bölüm
- Yazar: Sevtap EKEN
- 21 Kasım 2024
- 42 kez okundu
Gerçeklerle yüzleşme ikinci bölüm
Pınar’ın gözleri doldu, ama hemen toparlandı. Gülümsemeye çalışsa da gözlerindeki o hüzün ve acı içimi parçaladı.
“Özür dilerim, seni üzmek istemezdim. Lütfen düşünme bunu. Başka bir şeyden konuşalım,” dedi, sesi titriyordu.
“Sorun yok. Anlatayım. İçimde tuttukça daha kötü oluyor zaten,” dedim. Derin bir nefes alarak başladım:
“Tatilde Manisa’ya gittim. Annem beni heyecanla bir kenara çekip konuştu:
‘Kızım, güzelce giyin, süslen. Halime Teyzen seni görmeye gelecek,’ dedi.
Şaşkınlıkla sordum, ‘Halime kim? Neden gelecek?’
‘Babanın arkadaşı Numan ve eşi Halime. Oğlu Turan için seni görmeye gelecekler,’ dedi.
Sinirlenip çıkıştım, ‘Anne, yeter artık! Derdiniz beni hemen evlendirmek!’
‘Kızım, yoksa sevdiğin biri mi var? Öyle bir şey varsa söyle, boşuna gelmesinler,’ dedi.
‘Yok anne, ama evlenmek için erken olduğunu düşünüyorum,’ dedim sabırla.
‘Kimse sana hemen evlen demiyor ki… Tanışırsınız, konuşursunuz. Belki birbirinizden hoşlanırsınız. Kısmet işi bu,’ dedi annem.
Annemin gönlü olsun diye onun istediği gibi hazırlandım. Halime Hanım ve kızı Lale geldiler. Özenle yaptığım kahveyi dikkatlice taşırken Lale’nin bana burun kıvırdığını fark ettim. Beni beğenmediği her hâlinden belliydi. Ama pek de umursamadım.”
Pınar, kaşlarını kaldırarak araya girdi:
“Fıstık gibisin, seni niye beğenmemiş ki?”
Gülümseyerek devam ettim:
“Niye beğenmediğini sonradan öğrendim. Onu da anlatacağım. Neyse, ertesi gün Turan benimle görüşmek istemiş. Kabul ettim, bir kafede buluştuk. İlk buluşmada beni bekletti, ama özür dileyince uzatmadım. Konuşmaya başladık ama sanki zorla gelmiş gibiydi. Eve gidince anneme anlattım, o da şaşırdı ama, ‘Bekleyelim,’ dedi. Ben de fazla üstünde durmadım ve Manisa’ya döndüm.
Bir hafta sonra okuldan çıkarken elinde çiçeklerle Turan’ı karşımda görünce çok şaşırdım. ‘Merhaba Pınar, haber vermeden geldim, kusura bakma. Bu çiçekler senin için,’ dedi. Şaşkınlıktan sadece, ‘Evet, sürpriz oldu. Çok teşekkür ederim, güzelmiş,’ diyebildim.
‘Çiçekler senin yanında sönük kalıyor,’ dedi. İlk başta soğuk bulduğum bu adamın iltifatları hoşuma gitmeye başlamıştı. Oturup konuştuk, sohbet keyifliydi. Bir ay boyunca görüşmeye devam ettik. Bir gün beni yemeğe çıkarıp evlenme teklif etti. Kabul ettim. Hem aile dostlarımız hem de tanıştıkça iyi bir insan olduğunu düşünüyordum. Herkes çok sevindi. Kısa sürede nişan yapıldı, yazın İstanbul’da düğün kararlaştırıldı. İstanbul’da bir ev aldı, döşedik, düzenledik. İki yıl çok mutluyduk. Turan kibar, düşünceli ve esprili bir adamdı.”
Pınar tekrar araya girdi:
“Kayınvaliden ve görümcen nasıldı? Sana iyi davrandılar mı?”
Derin bir nefes aldım:
“Kayınvalidem bana karşı iyiydi ama torun istiyordu. Görümcem Lale ise beni hiç sevemedi, bunu çok net hissettiriyordu. Neyse… İlk iki yıl güzel geçti. Üçüncü yıl hamile kaldım. Herkes çok sevindi, kayınvalidem, kayınpederim, hatta Turan bile… Ama cinsiyetin kız olduğunu öğrendiğimiz gün her şey değişti. Turan’ın yüzü asıldı, resmen hayal kırıklığına uğradı. Çok mutluydum ama onun tavırları keyfimi kaçırdı.
‘Sorun ne, Turan?’ diye sordum.
‘Erkek bekliyordum,’ dedi.
‘Belki ikinci çocuğumuz erkek olur. Bak, senin de bir kız kardeşin var ve onu çok seviyorsun,’ dedim heyecanla. Ama hiçbir şey söylemeden kalkıp gitti. O çıkınca kayınvalidem aradı, kızımız olacağını söyledim. Sesinden mutlu olmadığını hissettim ama önemsemedim.
Turan o günden sonra soğuk davranmaya başladı. Muayenelere bile gelmiyordu. Kızının odasını tek başıma yaptım. ‘Doğunca değişir,’ dedim ama kendimi kandırmışım. Doğum sancılarım başladığında Turan’a ulaşamadım, telefonu kapalıydı. Taksiyle hastaneye gittim. Doğumhanede yalnızca annem vardı. Turan, kızımız doğduktan iki gün sonra hiçbir pişmanlık göstermeden çıkıp geldi.
‘Turan, neredesin? Telefonun kapalıydı, kızın doğdu, farkında mısın?’ diye bağırdım.
‘Annenle halletmişsiniz işte. Ne boşuna çeneni yoruyorsun? Seni duyanda oğlan doğurdun sanır,’ dedi utanmadan.”
Pınar şaşkınlıkla ellerini ağzına götürdü:
“Bu nasıl bir insan? Anlamış olmalıydın aslında.”
Derin bir nefes aldım ve gözlerimi kapattım:
“İşte o zaman anlamalıydım. Ama insan bazen çok kör oluyor.”
Annem araya girip, ‘Evladım, karına böyle konuşamazsın. Ayıp!’ dedi. Ama o hâlâ umursamazdı. Hastaneden eve geldiğimizde Turan kızına bakmadı bile. Annem bir hafta yanımda kaldı, sonra gitti. Turan’la aramızdaki soğukluk daha da arttı. Aynı odada bile yatmak istemiyordu, ‘Kızın sesi rahatsız ediyor,’ diyordu. Yaz tatilinde ailemin yanına gittim, kızımla orada mutlu oldum. Ağabeyim, yengem, herkes Ayça’ya sevgiyle sarılıyordu. Ama kayınvalidem, oğlunu haklı bulup beni suçladı: ‘Kadın ol da kocana güler yüz göster.’
Pınar, gözleri yaşlı bir şekilde bana baktı:
“Sen ne kadar güçlü bir kadınsın.”
Gülümsedim:
“Kızım Ayça olmasa dayanamazdım.”
Sevtap Eken
Bu yazının bütünü yazarına aittir.
Bir önceki yazımı okudunuz mu?
Genel Yayın Yönetmeni: Elif Ünal Yıldız
“Kızım olmasa dayanamazdım” Hepimizin tutunduğu bir dal var bu hayatta. Kaleminize yüreğinize sağlık Sevtap Hanım