Tevekkül
- Yazar: Yasemin ÖZDEMİR
- 22 Mart 2024
- 148 kez okundu
TEVEKKÜL
Arapça bir kelime olan “Vekl” kelimesinden türemiştir. İnsanın kendini Allah’a teslim ederek, rızkında ve her türlü işinde Allah’ı kefil bilip, yalnızca O’na güvenmesi, Allah’ın varlığına, birliğine, âlemde yegâne kuvvet sahibi olduğuna güçlü bir şekilde iman etmesidir.
“Bir işe başladığın zaman, Allahü Teâlâya tevekkül et, O’na güven.” (Al-i İmran Suresi 159) ayeti, tevekkülle beraber azmederek çalışmak gerektiğine de işaret etmektedir.
Yemen halkından bazı kimselerin hacca giderken kuru kuruya, “Biz, Allah’a tevekkül ediyoruz!” diyerek hazırlıksız yola çıkmaları ve Mekke’ye vardıklarında da açlıktan dilenmeleri üzerine, Bakara Suresinin 197. ayeti nazil olmuştur; “Kendinize azık edinin! Şüphe yok ki, azığın en hayırlısı takvadır.”
Ayetten de anlaşıldığı üzere, insan hem zahiri azığının, hem de manevi azığının gayreti içinde olmalıdır. İçinde yaşanılan maddi âlemin gerekleri olan çalışma, emek verme fiillerini işleyip, sonra da ruhun bağlı bulunduğu manevi âlemde hayat bulacak olan dua ve tevekküle sarılmalıdır.
İmam-ı Gazali Hazretleri, tevekkülü şöyle tanımlar;
“Tevekkül, bütün dünya bir araya gelip engellemeye çalışsa bile, Allah’ın senin için takdir ettiği șeyin sana ulaşacağına; bütün dünya bir araya gelip sana yardıma çalışsa bile, Allah’ın senin için takdir etmediği bir şeyin sana ulaşmayacağına inanmandır.”
Bu da, elbette ki takvâ elbisesini giymiş olmakla mümkündür. Allah’a duyulan güvenin eminliğinde ve sakinliğinde olan bir kişi, kendine hal edindiği takvasıyla, engin bir gönül makamına erişmiştir. Kendisine diken yollanan tevekkül sahibi bir kalp iyi bilir ki, o yollanan diken, yakında gelecek olan güllerin habercisidir.
Tevekkül, derin ve huzurlu bir kalp eylemidir. Hele ki kalp, zahirinde ve batınında hissettiği tüm mânâları, Rab’be duyduğu aşk ile birleştirip gözyaşlarıyla suladığında, Takdir-i İlahî’nin en güzel şekilde tecelli ettiğini görecektir. Nitekim Mevlânâ Hazretleri, “Nerede akarsu varsa, orada yeşillik vardır; nerede gözyaşı dökülürse, oraya rahmet gelir, merhamet olur.” demiştir.
Tirmizî’den nakledilen hadiste Peygamber Efendimiz, “Devemi bağladıktan sonra mı tevekkül edeyim, yoksa bağlamadan mı?” diye soran bir sahâbeye, “Önce bağla, sonra tevekkül et!” diyerek, tevekkülün ne derece önemli bir Rab’be sığınma hali olduğuna vurgu yapmıştır.
Ziyâ Paşa’nın Dîvan Edebiyatı’na kazandırdığı beyit, tevekkülü ne güzel anlatır;
-Allah’a tevekkül edenin yâveri Hak’dır
-Nâ-șâd gönül bir gün olur şâd olacakdır
Yasemin Özdemir
Baş Editör: Elif ÜNAL YILDIZ
Bir Önceki Yazımı Okudunuz mu?
[…] TEVEKKÜL […]
Kaleminize sağlık hocam.
Çok güzel bir yazı kalbinize sağlık
Kalemine yüreğine sağlık